25 Aralık 2025
Facebook
Twitter
Instagram
YouTube
İstanbul
Hafif yağmur
11°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara

Mevlanaya Göre Şeytan Ve Nefis...

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Şeytan ve nefis, insanın Allah katında mertebe kazanması için hem engeldirler,  

hem de vesile. 

Mevlana'nın ifadesi şöyle; 

''Su, geminin içine girerse onu batırır. 

Altında bulunursa, onu yüzdürür.'' 

Yani insan nefis ve şeytana hakim olsa derecesi artar, sahil-i selamete ulaşır. 

Fakat, o iki düşmana mahkum olursa, ilerleyemez, batar.

Bazıları, görmediğini bahane ederek şeytanı inkara kalkışır. 

Mevlana, böylelerine der; 

''Şeytanı görmedinse kendini gör!'' 

Çünkü, şeytan bir cesedle görülseydi,  

herhalde o inkarcılar gibi görülecekti. 

Nitekim, Nas Suresinin son ayeti,  

''Hannas'' olan şeytanın hem cinlerden,  

hem de insanlardan olduğunu dikkat çeker. 

''Hannas, kirpi gibi kah başını çıkaran, kah büzülen anlamındadır. 

Şeytanın kalbe saldırması buna benzemektedir.''

''Şeytan, insanları aldatmak için Cenab-ı Haktan bir takım tuzaklar ister. 

Kendisine altın, gümüş, at, yiyecek içecek,  

elbise, şarap ve çalgı gibi şeyler verilir. 

Bunlardan o derece hoşlanmaz. 

Fakat kadın da verilince, şeytan sevincinden ellerini çırpıp oynamaya başlar.'' 

Üstteki ifadeler ''İnsanlara, kadınlar, oğullar, yığın yığın biriktirilmiş altın ve gümüş,  

salma atlar, sağmal hayvanlar ve ekinlere karşı şehevat süslü kılındı'' 

(Al-i İmran suresi; 14) 

Şeytan, kendisine verilen imkanlarla insanları avlamaya çalışır. 

''O, kuşu aldatıp tutmak için ıslık çalan avcıya benzer. Kuş gibi öter. 

Kuş, hemcinsi zannederek, havadan iner, tuzağa tutulur.''

''Dünyada yüzbinlerce tuzak ve dane vardır. 

Biz ise, aç ve haris kuşlar gibiyiz''

Bu durumda kurtuluşumuz, ancak Allah'a iltica ve Onun gösterdiği yoldan gitmekledir.

Nefis ise, şeytanın insandaki sözcüsü durumundadır. 

Nefis, şeytandan gelen telkinlere hassas bir alıcıdır.

Mevlana'nın sözleri doğrultusunda, nefse şu şekilde bakabiliriz;

Nefis, bütün kötülüklerin anasıdır. 

Mevlana, bunu şöyle bir temsille anlatır;

''Biri annesini öldürür. 

Niye anneni öldürdün? derler. 

Zina yapıyordu cevabını verir. 

Anneni öldüreceğine adamı öldürseydin, dediklerinde şöyle der; 

''Her gün bir adam mı öldürmeliydim?''

''Ey insan! O kötü tabiatlı ana senin nefsindir ki,  

onun fesadı her tarafa yayılmıştır...''

''Nefis bir sihirbazdır. 

Onun vesveselerinde gizli bir sihir vardır.''

''Nefis, bir ejderhadır.'' 

''Firavunda olan sende de vardır. 

Lakin, senin ejderhan kuyuda mahpustur.'' 

Yani, her insanda Firavun olabilecek bir kabiliyet vardır. 

Nefis ejderhası serbest bırakılsa ve her istediği verilse, o insan bir Firavun olur. 

''Nefis, bir puttur. 

Öyle ki, diğer putlar da bu puttan doğmuşlardır.'' 

Put kırmak çok kolaydır. 

Lakin, nefsi kolay bir şey zannetmek büyük cehalettir. Nefsin suretini görmek istiyorsan yedi kapılı cehennem tarifini oku. 

Yani, Cenab-ı Hak tarafından cehenneme ''Artık doldun mu?'' denildiğinde, cehennem ''daha yok mu?'' (Kaf suresi; 30) diyeceği gibi; 

doymama ve dolmama noktasında nefis, cehennem gibidir. 

Nefis, bir hilekardır. 

''Nefsin her nefeste bir mekri vardır ki, o mekirlerin her biri yüzünden yüzlerce Firavun ve yüzlerce askerleri gark olmuşlardır.'' 

***

''Nefis, Mecnun'un devesi gibidir. 

Mecnun, devesini Leyla tarafına sürer. 

Fakat, gaflet ederse, deve onu kendi yavrusu tarafına geri döndürür.'' 

Akıl dahi nefsi Mevla'ya yöneltirken, eğer gafil davransa, nefis hemen süfli şeylere onu sevk eder.

Cenab-ı Hak, kendi nurundan aklı yarattı. 

Sonra ona gel dedi. 

O da geldi. Git dedi, o da gitti. 

Sen kimsin, ben kimim? diye sordu. 

Akıl, ''Sen, benim Rabb-i Rahimimsin. 

Ben ise, senin aciz kulunum'' dedi. 

Cenab-ı Hak buyurdu; 

Ey akıl, senden daha aziz bir mahluk yaratmadım.

''Sonra, ateşten nefsi yarattı.'' 

Ona; ''gel'' dedi. Nefis icabet etmedi. 

Cenab-ı Hak, ''Ben kimim, sen kimsin?'' dedi. 

Nefis, ''Ben benim, sen sensin'' cevabını verdi. Cenab-ı Hak onu ateşe attı, azab verdi. 

Yine sordu. Nefis yine; 

''Ben benim, sen de sen'' dedi. 

Cenab-ı Hak, bu defa nefsi, aç bıraktı. 

''Ben kimim, sen kimsin'' diye sorduğunda nefis, ''Sen benim Rabb-i Rahimimsin.'' 

Ben de senin aciz kulunum, cevabını verdi.

Bütün bu misaller, nefisle mücadelenin hikmetini ve neticesini göstermektedir. 

''Ham nohutun pişmesi için, kaynar suya atılması lazımdır.'' 

Zaten, Cenab-ı Hak, nefisle mücadele etmemiz için, bizi devamlı bir halden başka hale çevirmekte,  

bela ve musibetlerle denemektedir. 

''Allah'ın rahmeti gadabını ve kahrını geçmiştir. Ondan dolayı, bir kimseyi belalara uğratması rahmetindendir.''

İnsan, nefsi ve cibillliyeti itibariyle peşin lezzetlere mübteladır. 

''Onlar, dünya hayatını ahirete tercih ederler'' (İbrahim suresi; 3) ayetinin ifade ettiği gibi,  

varsa da yoksa da dünya der. 

Kaynak;İslam arşivi..

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *