16 Aralık 2025
Facebook
Twitter
Instagram
YouTube
İstanbul
Parçalı az bulutlu
10°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara

Abdüllatif Kudsi...

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Evliyanın büyüklerinden. 

İsmi Abdüllatif bin Abdurrahman bin Ahmed bin Ganim el-Hazreci el-Ensari el-Kudsi'dir. 

İbn-i Ganim ve İbn-i Benane diye meşhur olan bir ailenin çocuğudur. 

1384 senesi Receb-i şerif ayının yirmisinde Cuma gecesi Kudüs'te doğdu. 

1452 senesi Rebiülevvel ayı başında Perşembe günü Evliya diyarı Bursa'da vefat etti. 

Kabri üzerine bir türbe yapıldı. 

Abdüllatif Kudsi hazretlerinin dergahının olduğu ve defnedildiği bu muhit daha sonra bağlı bulunduğu tarikat sebebiyle Zeyniler mahallesi adını aldı.

Abdüllatif Kudsi önce Kur'an-ı kerimi ezberledi. 

Sonra babasından ve başkalarından sarf, nahiv, fıkıh, feraiz, meani, beyan ilimlerini okudu. 

Medrese tahsilini tamamladıktan sonra Tasavvuf; ahlak ve gönül ilmine meyledip bu zevk ile Şeyh Abdülaziz'in talebesi arasına katıldı. 

Horasandan kalkıp Kudüs'ü ziyaret edenlerden biri de büyük veli Zeyniyye yolunun önderi Zeynüddin-i Hafi hazretleri idi. 

Abdüllatif Kudsi onun sohbet ve manevi ilimlerdeki derecesine hayran kalıp, gönülden bağlandı. 

Elinden geldiğince hizmet ve hürmet etti. 

Feyz ve bereketlerine kavuştu. 

Sonra Zeynüddin-i Hafi hazretleri Hicaz'a gitmek üzere ayrılmak isteyince, Abdüllatif Kudsi de, beraberinde bulunmak için, izin istedi. 

Fakat annesinin rahatsızlığı sebebiyle Zeynüddin-i Hafi hazretleri müsaade etmedi. 

Hac dönüşü tekrar uğrayacağını ve kendisini beraberinde Horasan'a götürebileceğini vad ederek, Kudüs'ten ayrıldı. 

Böylece Abdüllatif-i Kudsi'nin hayatında yeni bir sayfa açıldı.

Hac dönüşü Zeynüddin-i Hafi hazretleri Kudüs'e uğrayıp Abdüllatif'i yanına aldı. 

Birlikte Horasan'a gittiler. 

Abdüllatif mürşidinin terbiye ve talimi ile yetişip gösterdiği şekilde halvete, çileye girdi. 

Sonra Cam şehrine gidip evliyanın büyüklerinden Ahmed Namık-ı Cami hazretlerinin türbesinde kırk gün nefis muhasebesi ile uğraştı. 

Nefsini hesaba çekti ve olgunlaşıp kemale geldi. Bunun üzerine Zeynüddin-i Hafi hazretleri kendisine icazetname, diploma verip insanlara hak yolu göstermek ve irşadla vazifelendirdi. 

Bunun üzerine Abdüllatif Kudsi hazretleri,  

önce Şam'a, oradan Kudüs'e, sonra da Anadolu'ya geldi. Konya'dan geçerek Bursa'ya geldi. 

Konya'da iken burada medfun bulunan Celaleddin-i Rumi, Sadreddin-i Konevi ve Şems-i Tebrizi hazretlerinin kabirlerini ziyaret ederek,  

onlarla manen görüştü ve halleriyle hallendi. 

Bu durumunu şöyle anlatır:

Mevlana Celaleddin'in türbesini ziyaret ettim. 

Kendimi üryan gördüm. 

Sonra Şeyh Sadreddin Konevi hazretlerini ziyaret eyledim. 

Beni kendine çekti. Sonra Şemseddin Tebrizi hazretlerini ziyaret ettim. 

Orada dua ve namazdan sonra Bursa'ya gitmeye karar verdim. 

Atımın üzerinde giderken, uyku arasında bana; 

"Ehl-i marifet seni bekler ve sana muntazırdır, " dendi. 

Şaban ayında Bursa'ya geldim. 

Oradaki alim ve ariflerle Ramazan'a kadar halvette kaldım. 

Halvetteki ilk gecemde gaybdan bir ses; 

"Bu, Cennet'ten bir cemiyet, bir topluluktur ve dünyada bir benzeri yoktur." diyordu.

Abdüllatif Kudsi hazretleri Bursa'da cami ve dergah inşa edip talebe yetiştirmeye başladı. 

Kurduğu dergah Zeyniler Dergahı adıyla meşhur oldu. Yerleştiği muhit daha sonra bağlı bulunduğu tarikat sebebiyle Zeyniler adını aldı. 

Birgün kendisinden; "Sadık, iyi bir mürid nasıl olmalıdır?" diye soruldu. 

Cevap olarak buyurdu ki:

"Hocasının huzurunda iddia sahibi olmamalı,  

makam ve rütbe için kendisinden bahsetmemeli, yabancı kadınlarla ve genç oğlanlarla bir yerde yalnız kalmamalı, hocasından hiçbir şeyi gizlememeli, izinsiz sohbet meclislerine katılmamalı, tamamen teslim olmalı, şüpheye düştüğü konularda Kur'an-ı kerimin Kehf sûresindeki Musa aleyhisselam ile Hızır aleyhisselam kıssasını hatırlamalıdır."

"Mürşid, yol gösteren zâtın sohbeti nasıl olmalıdır?" denilince de şöyle buyurdu;

"Onun birbirinden farklı üç sohbeti olmalıdır; Birincisi; halkla sohbetidir. 

Bu sohbetlerde müslümanların dini bilgilerini öğrenmeleri için onlara ibadet ve muamelat,  

alış-veriş, bilgilerinden bahsetmelidir. 

İkincisi; 

dostlar ve sevgililerle olan sohbettir. 

Bunda daha ziyade tasavvuf ile hallenmiş olanlara zikir, murakabe, halvet, riyazet, mücahede gibi mevzûlar anlatılır. 

Üçüncüsü; talebelerle tek tek sohbet şekli olup, onların eksik ve noksanlıkları işaret edilip, hal çareleri gösterilir."

Evliya Çelebi'nin büyük bir kapı diye övdüğü Zeyniyye Dergahında Abdüllatif Kudsi hazretlerinden sonra, sırasıyla; Tacüddin İbrahim Karamani,  

Hacı Halife Kastamoni, Muhammed Bolevi, Safiyyüddin Mustafa Efendi, Nasuhi Tosyavi, Muallimzade Mustafa Efendi, Seyyid Ali Efendi, Safiyyüddinzade Muhammed Çelebi, Safiyyüddinzade Abdülaziz Efendi, Safiyyüddinzade Abdullah Efendi'dir. Zeyniyye Tekkesi yanındaki su çok lezzetli olup, bunu Abdüllatif Kudsi Efendi bulmuştur. 

Zeyniyye Tekkesi, Zeyniyye Dergahı ve Zeyniyye Hankahı gibi isimlerle de anılmıştır. 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *