İbn-i Cevzi...
Tefsir, hadis, tarih ve Hanbeli mezhebi fıkıh alimi ve büyük velilerdendir.
Künyesi, Ebü'l-Ferec; ismi, Abdurrahman; babasının adı, Ali'dir.
Nesebi, hazret-i Ebu Bekr'e ulaşır.
Ebü'l-Ferec, büyük dedesi Cafer-ül-Cevzi'ye ait
"El-Cevzi" lakabından dolayı, "İbn-i Cevzi" diye meşhur oldu.
El-Kuraşi, Et-Teymi, El-Bekri, El-Bağdadi nisbeti de kendisine isnad olunan sıfatlardandır.
İbn-i Cevzi'yi, İbn-i Teymiyye'nin talebesi olan İbn-i Kayyim el-Cevziyye ile karıştırmamalıdır.
İbn-i Kayyim 1292-1350 tarihleri arasında yaşamıştır.
Aralarında bir buçuk asırlık bir zaman farkı vardır. Ayrıca itikad ve fikri bakımdan farklı şahsiyetlerdir. Ebü'l-Ferec Ehl-i sünnet, diğeri ise, aşırı görüşleri dolayısıyla Ehl-i sünnetin başına ciddi gaileler açmış bid'at ehli biridir.
İbn-i Cevzi hazretlerinin doğum tarihi ihtilaflıdır. Kendisi bir yazısında şöyle demektedir;
"Doğum tarihimi araştırmadım.
Ancak, babam 1120 senesinde vefat etmişti. Annem, babamın vefatında benim üç yaşlarında olduğumu söyledi."
İbn-i Cevzi Bağdat'ın Habib Sokağında dünyaya geldi.
Babası vefat ettiğinde, kendisi çok küçüktü.
Ona annesi ve halası baktı.
Küçük yaşta Kur'an-ı kerimi ezberledi.
Kendisi şöyle anlatır;
"Hocam İbn-i Nasır, beni küçüklüğümde birçok alime götürdü.
Onlardan ilim dinletti.
Dinlediğim alimlerin hepsinden bana icazet aldı. Hocalarımın büyüklüklerini bilen, onların hallerine vakıf olan arkadaşlarıma, hocalarımın herbirinden bir söz söyledim.
Ders aldığım hocalarımın sayısı seksen yediydi."
Ebü'l-Ferec, Ebu Hakim Nehrivani'nın yanında yardımcıydı.
Bab-ül-Özc'de Ebu Hakim'in ders verdiği bir medrese vardı.
Daha sonra Ebu Hakim, bu medresede ders vermeyi tamamen Ebü'l-Ferec'e bıraktı.
Halife Müstadi, Ebü'l-Ferec'e çok hürmet ederdi. Ebü'l-Ferec halîfe için El-Mesbah-ül-Mudi' fi Devlet-il-Mustadi adlı eseri yazdı.
Ayrıca En-Nasrü ala Mısr adlı eseri de yazıp,
halifeye sundu.
Bunun üzerine halife ona, Bab-ı Bedr'de kendi huzurunda vaz etmesi için, 1172 senesinde izin verdi. Ebü'l-Ferec, daha sonra Darb-i Dinar'da bir medrese yaptırdı.
Orada ilk dersi 1174 senesinde verdi.
Medresenin açıldığı ilk gün, çeşitli ilimlerden on dört ders verdiği bildirildi.
Aynı sene kürsüde Kur'an-ı kerimi tefsir etmesi son buldu.
Binefşa'da bulunan medreseyi Ebu Cafer bin Sabbag'dan teslim aldı.
Vakıf defterine şöyle yazdı;
"Burası İmam-ı Ahmed bin Hanbel'in talebeleri için vakfedilmişti.
Şimdi bana teslim edildi."
Medresede ders verdiği zaman, Kadı'l-Kudat,
Hacib-ül-Bab ve Bağdat fukahası hazır bulundu. Bir ara Ashab-ı kiram düşmanlığı çoğaldı.
Hazine bakanı halifeye mektup yazdı.
Mektupta;
"Eğer sen İbn-i Cevzi'den yardım istemezsen,
Ashab-ı kiram düşmanlarıyla mücadele edemezsin." diye bildirdi.
Halife de İbn-i Cevzi hazretlerine yardım etmesi için mektup yazınca, o da vaz kürsüsünden insanlara şöyle hitab etti;
"Emir-ül-Mü'minin'e Ashab-ı kiram düşmanlarının çoğaldığı haberi ulaşmış.
Bid'at ehli olanları yok etmek için ferman çıkardı.
Size söylüyorum. Halktan Sahabeye dil uzatanları duyarsanız bana haber verin.
Onun evini başına yıkayım.
Ömür boyu hapse attırayım.
Eğer vaizlerden birisi de Sahabeyi zemmederse, onlara da aynı şekilde zemmetmeyi yasaklıyorum."
Bu vazın tesiri büyük oldu.
Halk, Ashab-ı kiram düşmanlarından uzaklaştı.
1178 senesi Aşure günü, İbn-i Cevzi, halifenin de hazır bulunduğu bir cemaate vaz verdi.
Halifeye hitaben;
"Allah'ü Te'ala seni insanların başına amir olarak vazifelendirdi.
Birinin sana teşekkür eden olmasını istemez misin?" deyip, hapistekilerin durumunu ima edince, halife bütün tutukluları serbest bıraktı.
Cuma namazı ve vaz vermek hariç, evinden hiç çıkmazdı.
Asla kimse ile şaka yapmazdı.
İbn-i Cevzi, Rükn Abdüsselam isminde bir zatın iftirasıyla Vali tarafından hapse atıldı ve bir gemi ile Vasıt'a getirildi.
Vali, İbn-i Cevzi için Derb-i Dinar'da bir hücre ayırttırdı ve oraya hapsettirdi.
İbn-i Cevzi, bu hücrede beş sene mahbus kaldı.
İbn-i Cevzi, hapisteyken elbisesini kendi yıkar, yemeğini kendi pişirirdi.
Yaşı sekseni geçmişti.
Hapiste zamanını Kur'an-ı kerim okuyarak ve Allah'a ibadet ederek geçirirdi.
Akşam ile yatsı arasında üç-dört cüz Kur'an-ı kerim okurdu.
İbn-i Cevzi, 1201 senesi Ramazan-ı şerif ayının yedisinde Cumartesi günü, Ümmül Halife Türbesinin yanında son vazını verdi.
Bu vazdan sonra beş gün hasta yattı.
Cuma gecesi akşam ile yatsı arasında evinde vefat etti.
İbn-i Cevzi'yi Ziyaeddin bin Sekine ve Ziyaeddin bin el-Cübeyr seher vaktinde yıkadılar.
Sabahleyin, bütün Bağdat halkı evin önüne toplandı. Dükkanların hepsi kapatıldı.
Tabutu vaz verdiği yer olan Ümmül Halife Türbesinin altına götürüldü.
Oğlu İbn-i Kasım namazını kıldırdı.
Çok kalabalık vardı. Görülmemiş bir gündü.
Ahmed ibni Hanbel'in kabrinin yanında kazılmış mezara, ancak Cuma namazı vakti ulaşıldı.
İbn-i Cevzi'nin vefatına insanlar çok üzüldü.
Pegamber efendimizin hadis-i şeriflerini yazdığı kalemleri açarken çıkan küçük yonga parçacıklarını topladı ve kendisi;
"Ben ölünce, beni yıkayacağınız suyu bunlarla ısıtınız, " diye vasiyet etti.
İbn-i Cevzi hazretlerinin vasiyeti yerine getirildi.
Yonga parçacıkları suyun ısınmasına yettiği gibi,
bir mikdar da arttı."
''Ya Rabbi! Senin için dökülen göz yaşlarına rahmet et!
Sana kavuşamadığı için yanan ciğere rahmet et! Sana karşı acizim, yalvarırım."
