Can Dündar, Nobel Yolunda...
ATATÜRK'ün fotoğraflarını Meclis'te görmek istemeyen, Ata'nın devrimlerini ''travma'' olarak niteleyen zihniyete yenileri eklenmeye devam ediyor.
Anayasa'da ''Atatürk'' kelimesi 18 ayrı yerde geçtiği için ağırlarına giden zihniyete alkış tutanlar, şimdi ''Atatürk 'belgeseli'' örtüsüyle Ulu Önder'i karalama yolunu seçtiler.
KUTSAL DEĞERLERİMİZE SALDIRIYORLAR
ATATÜRK düşmanlığı aslında Türk düşmanlığıdır. Kimi enternasyonal adına, kimi de ''inananların kardeşliği'' adına bütün kinlerini Atatürk'e yönelttiler. Atatürk'ün yok olması demek ulus devletin, yani; Türkiye Cumhuriyeti'nin yok edilmesi demektir.
Bunun için de, bir milletin millet olabilme özelliklerinin zaman içerisinde törpülenmesi lâzımdır. Çünkü onları besleyenler, tasmalarını tutanlar öyle istiyor. Tarihimizi bilmemekliğimiz, ruhsuz bir hale getirilişimiz, sürüleştirme ya da "mankurtlaştırma" politikasının bir sonucu değil midir?
Emperyalistler ve yerli işbirlikçileri pervasızlaşıyor. Adamlar artık kartlarını açık oynuyor. Bağıra bağıra bildiklerini okuyorlar.
Bu zihniyetin sahipleri ve 2. cumhuriyetçiler; milli bayramlarımızı sulandırdılar, her milli bayrama altarnatif kutlamalar yarattılar, ''Türk değil Türkiyeli'' dediler, ''Bayrağın şeklini tartışalım'' dediler... Şimdi bizi ulus yapan bütün değerlerin içini, sistemli bir şekilde boşaltıyorlar.
Atatürk'ü anlamak, yaşadıklarını ve fikirlerini bilmekle olasıdır. Dolayısıyla Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasında yaşanan zorlukları her zaman göz önünde tutarak, Ulu Önder'in emanetine daima sahip çıkmalıyız. Atatürk, ''Tarihi yaşadığımız gibi yazdık; ama geleceği Cumhuriyet'e inananlarla onu koruyanlar ve yaşatacaklara emanet edeceğiz'' derken her şeyi ortaya koyuyordu.
MUSTAFA'YI İZLERKEN...
SANIRIM Can Dündar denen kişi de Orhan Pamuk gibi Nobel ödülü alma çabasında... Türkiye'yi, Atatürk'ü kötüleyen kişilere Avrupa nasıl olsa kucak açıyor.
Can Dündar'ın Atatürk'le ilgili belgesel yaptığını duyunca, ''Helal olsun'' dedim...Ama filmi izleyince; yabancıların bile; 20. yüzyılın mimarı olduğunu kabul ettikleri Atatürk'ü, ''zavallı, umutsuz, teselliyi içkide arayan, devrimleri intikam için yapan, din düşmanı, diktatör, kinci, Yunan ordusu ile sığır sürüsünü karıştıracak kadar askeri bilgiden yoksun, arkadaşlarını satan'' biri olarak lanse ettiği için Dündar'ı affetmiyorum.
CIA'nın yıllardır ABD'de koruduğu tarikatçı malûm kişinin yolundan gidenler de bunu unutmasın: Batı maşaları, istediğiniz kadar uğraşın, Atatürk'ün büyüklüğüne dokunamazsınız. Dünya selam dururken bu karalamalarınız O'nu daha da yüceltiyor.
''AB'' dediler tutmadı, ''Özgürlük ve demokrasi'' dediler fos çıktı. Şimdi de Atatürk'e saldırıyorlar. Ama bunları erkekçe değil, sinsice yapıyorlar. 'Mustafa' filminin zamanlaması da her şeyi anlatıyor.
BU MİLLET OLDUKÇA...
GENÇ Bakış'ta izledim Can Dündar'ı. Gençleri tebrik ediyorum. Can Dündar falan dinlemediler açtılar ağızlarını, yumdular gözlerini... Bu gençler, bu millet varken Atatürk sevgisi tükenmez. Aslında, Ata'ya dil uzatan Dündar'a en güzel cevabı 29 Ekim ve 10 Kasım'da kenetlenerek ve Ata'ya koşarak halk verdi.
Softaların bakış açısı ne ise Can Dündar'ın da Mustafa Kemal Atatürk'ü anlatım tarzı o.
Ne demişti Çörçil, Avam Kamarası'nda, Çanakkale yenilgisini
anlatırken, Mustafa Kemal Paşa için: ''Arkadaşlar, insanlık tarihi bir kaç yüz yılda bir dâhi yetiştirebiliyor. Şu talihsizliğimize bakınız ki dünyanın beklediği son dâhi, bir anda Türkiye'de ortaya çıktı. Hem de bize karşı... Bütün dünyaya karşı... Elden ne gelebilirdi?''
O İngilizler şimdi ''Mustafa'' filmine sarılıp gerçekleri çarpıtmaya başladı bile. Filmdeki 'gerçek Atatürk'müş. Yani sizleri hiç beklemediğiniz anda bu topraklardan defeden ve sıfırdan bir devlet ile millet oluşturan dâhi 'yalancı Atatürk'tü, öyle mi? Bravo Dündar, İngilizler'e bayram ettirdin.
Dündar, sana Ata'nın bir sözünü hatırlatayım. Belgesel yapma ama kulağına küpe yap:"Bir zamanlar gelir, beni unutmak veya unutturmak isteyen gayretler belirebilir. Fikirlerimi inkâr edenler ve beni yerenler çıkabilir. Hatta bunlar, benim yakın bildiğim ve inandıklarım arasından bile olabilir. Fakat, ektiğimiz tohumlar o kadar özlü ve kuvvetlidirler ki bu fikirler, Hint'ten, Mısır'dan döner dolaşır gene gelir, verimli neticeleri kalpleri doldurur."
Başka söze gerek var mı?
