Yetmiş çeşit özür kapısı!..
Ebu Amr bin A'la, meşhur yedi kıraat imamından üçüncüsüdür.
Tabiinden olup, Basra dil mektebinin kurucusudur.
Kur'an-ı kerim ve Arabi ilimlerde zamanının en alimi idi.
Dünyaya hiç kıymet vermezdi.
689 senesinde Mekke'de doğdu.
Basra'da yaşadı. 770 senesinde Şam'a giderken Kufe'de vefat etti...
Ebu Amr bin A'la, Ashab-ı kiram aleyhimürrıdvan hazretlerinden ba'zılarından ve Tabiinin büyüklerinden ders almıştır.
Kıraat, nahv ve edebiyat ilimlerinde birçok alim yetiştirdi.
Hikmetli sözleri çoktur.
Buyurdu ki;
''İlmin evvelinde susmak, sonra güzel sual sormak, sonra güzel anlatmak, sonra da öğrendiklerini ehli arasında yaymak ne güzeldir.''
''Sen bir kişi ile arkadaş olduğun zaman bazı hususları yerine getirmen gerekir.
Beraber olduğunuzda, şayet onun nalınlarının ipi kopar ve o bunları düzeltip bağlayıncaya kadar sen onu beklemezsen, sen arkadaşlık hukukuna riayet etmemiş olursun ki, sen, bu halinle dost olamazsın.
Yine, senin arkadaşın bir ihtiyaç için bir yerde oturduğunda, o işini bitirinceye kadar onu beklemezsen sen yine hakiki dost sayılmazsın.''
''Allah, mü'min kulunun işinin sonunun hayır olmasını murad ettiği zaman, ona biraz acı ve sıkıntı tattırır.''
''Günahı çok yapıyorsunuz.
Halbuki istigfarı çok yapmalısınız.
Çünkü, insan, ahirette, amel defterinde iki satır arasında istigfar görünce çok sevinir.''
''Beş kimsenin sohbetinden, ya'ni beş kimse ile beraber bulunmaktan sakın;
Birincisi, yalan söyleyenden sakın.
İkincisi, cimriden sakın.
Üçüncüsü, ahmaktan ya'ni aklı az olandan sakın. Çünkü en çok işine yarayacağı zaman, seni bırakır. Dördüncüsü, kötü kalbli kimseden sakın.
Çünkü işi bozulunca seni harcar.
Beşincisi fasıktan ya'ni günah işlemekten utanmayan kimseden sakın!
Çünkü, seni bir lokma ekmeğe satar.''
Bir hata işlediğiniz zaman istigfar edin, hatada ısrar helak olmaya sebeptir.
Bir kimse geçim darlığı çekiyorsa istigfara devam etsin.
''Bir mü'min kardeşine ait hoş olmayan bir iş duyarsan, birden yetmişe kadar özür kapısını araştır. Bulamazsan belki benim anlamadığım bir özür kapısı vardır de ve kapa!..''
Ebu Amr bin A'la, vefatına yakın buyurdu ki;
''Kim gülerek günah işlerse, ağlayarak Cehenneme girer.''
***
Nasipli Yahudi İbn. Heyyeban:
İslamiyetten önce Şam'da İbn.Heyyeban adında bir Yahudi vardı.
Bu Yahudi, Medine'ye gelip yerleşti.
Beni Kureyza kabilesinin arasında kalırdı.
O kabileden biri şöyle demiştir;
''Asla onun gibi edeb ve şartlarını gözeterek namaz kılan kimse görmedim.
Ne zaman kıtlık olsa, yağmur duası için onun yanına giderdik.
Bize sadaka vermemizi söylerdi.
Sadakadan sonra dua ederdi.
Biz henüz yanından ayrılmadan yağmur yağmağa başlardı.
İbn. Heyyeban vefatı yaklaşıp yakında öleceğini anlayınca, bize şöyle vasiyet etti;
''Medine'ye niçin yerleştim?''
''Ey Yahudi cemaati! Biliyor musunuz ben niçin ni'meti bol olan Şam'ı terk edip de, kıtlık bulunan bu Medine şehrine gelip, burayı kendime vatan edindim!
Onlar; ''Allah bilir'' dediler.
Bunun üzerine dedi ki;
''Ben buraya şu sebeble geldim.
İlahi kitablarda okudum ve anladım ki, ahir zaman Peygamberinin gelmesi yaklaşmıştır.
Bu şehir Onun hicret yeri olacaktır.
Dini burada kuvvet bulacaktır.
Ümit ediyordum ki, Ona hizmetle ve tabi olmakla şerefleneyim.
Ona iman ederek, dalaletten hidayete kavuşayım. Fakat kesin olarak anladım ki, fırsat elvermedi! Ömrüm o zamana yetmedi!
Sakın, sakın! Gaflet etmeyiniz!
Cahillik ve inad yoluna gitmeyiniz.
O Peygamberin zuhuru zamanı yaklaştı.
Ona iman etmekte yarışanlardan olmağa çalışınız. Ona iman edip tabi olarak, hidayete erip, dalaletten kurtulunuz.
O kendisine muhalefet edenleri öldürecek,
kadınlarını ve çocuklarını esir alacaktır.
Bu durum Ona tabi olmanıza engel olmasın.
Zira O bu işle emr olunmuştur!''
Beni Kureyza kuşatılmıştı!..
Ve o zaman geldi...
Resulullah, Beni Kureyza kabilesinin bulunduğu kaleyi kuşattı.
Aralarından İbn. Heyyeban'ın vasiyetini işitenler;
''Ey Kureyza oğulları! Bu İbn. Heyyeban'ın haber verdiği peygamberdir, '' dediler.
Diğerleri; ''bu o değildir'' dediler.
Fakat vasiyeti işiten insaflılar, ''Vallahi Odur'' diyerek, hemen kaleden aşağı inip iman ettiler.
Canlarını, mallarını ve ailelerini kurtardılar...
