24 Aralık 2025
Facebook
Twitter
Instagram
YouTube
İstanbul
Parçalı bulutlu
9°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara

Rahmet Peygamberinin güzelliği...

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

''Biz seni ancak alemlere rahmet olarak gönderdik'' (Enbiya; 107) 

Efendimizin güzelliğini Sahabeyi kiram şöyle anlatıyorlardı;

''Allah Rasulü, (s.a.v.) çok yakışıklı ve alımlı idi. Mübarek yüzü ayın on dördündeki dolunay gibi parlardı. 

Burnu gayet güzel idi. 

Gür sakallı, iri gözlü, düz yanaklı idi. 

Ağzı geniş, dişleri inci gibi parlaktı. 

Boynu sanki bir gümüş hüzmesi idi. 

İki omuzu arası geniş, omuz kemik başları kalın idi.''

Allah Resulünün alnı geniş olup hilal kaşlıydı. 

Kaşları gürdü. 

İki kaşı arası açık olup, halis bir gümüş gibiydi. Gözleri pek güzel, bebekleri simsiyahtı. 

Kirpikleri birbirine geçecek şekilde gürdü. Güldüğünde dişleri çakan şimşek gibi parıldardı. 

İki dudağı da emsalsiz şekilde güzeldi. 

Sakalı gürdü. 

Boynu pek güzeldi, ne uzun ne kısaydı. 

Boynunun güneş ve rüzgar gören kısmı altın alaşımlı gümüş ibrik gibi gümüşün beyazlığı ve altının da kırmızılığını yansıtır şekilde parıldardı. Göğsü genişti, göğsünün düzlüğü aynayı, beyazlığı da ayı andırırdı. 

Omuzları genişti. Kol ve pazuları irice idi. 

Avuçları ipekten daha yumuşaktı.

Hazreti Aişe, Efendimiz'i şöyle anlatıyor;

''Geceleri, Rasulullah'ın yüzü o kadar nur saçardı ki, siması Ay'ın on dördüne dönerdi. 

Gecenin karanlığında ipliği, iğneye O'nun yüzünün aydınlığından geçirirdim''.

Efendimizin hicret yolculuğu sırasında çadırını ziyaret ettiği Ümmü Mabed isimli cömertliği, iffeti ve cesareti ile tanınan biri, Efendimiz'i tanımamıştır. 

Ancak Peygamberimizi anlatılanlardan tanıyan kocasına, onu şöyle tarif etmiştir;

"Aydın yüzlü ve güzel yaradılışlı idi; 

zayıf ve ince de değildi. 

Gözlerinin siyahı ve beyazı birbirinden iyice ayrılmıştı. Saçı ile kirpik ve bıyıkları gümrahtı. 

Sesi kalındı. 

Sustuğu zaman vakarlı, konuştuğu zaman da heybetli idi. 

Uzaktan bakıldığında insanların en güzeli ve en sevimlisi görünümündeydi; yakından bakıldığında da tatlı ve hoş bir görünüşü vardı. 

Çok tatlı konuşuyordu. 

Orta boylu idi; 

bakan kimse ne kısa ne de uzun olduğunu hissederdi. 

Üç kişinin arasında en güzel görüneni ve nur yüzlü olanıydı. 

Arkadaşları, ortalarına almış durumda hep onu dinlerler; 

buyurduğu zaman da hemen buyruğunu yerine getirirlerdi. Konuşması tok ve kararlı idi."

Hazreti Aişe, Efendimiz'in  güzelliğini Hazreti Yusuf ile kıyaslar;

''Yusuf a.s. gören kadınlar ellerini kestiler. 

Eğer onlar Rasulullah'ı görselerdi, yüreklerini doğrarlardı da haberleri olmazdı.''

Ebu Bürde el-Eş'ari şöyle anlatıyor;

Ayşe (r.a.) bize öyle eski, öyle yıpranmış,  

yamalı bir elbise gösterdi ve şunları söyledi;

''Vallahi, Rasulullah (s.a.v.) ruhunu işte bu elbisenin içinde teslim etti, '' dedi. 

(Buhari)

Cabir bin.Semüre r.a. anlatıyor:

''Mehtaplı bir gecede Efendimiz, beyaz bir elbiseyle gördüm de; 

mukayese için bir ona baktım; bir de Ay'a… 

Vallahi, bence O, Ay'dan daha güzeldi.''

Ebu Hüreyre, Efendimizi şöyle tasvir ederler;

''Efendimizden daha güzel hiçbir şey görmedim. Sanki güneş, olanca parlaklığı ile yüzünde parlıyordu. Güldüğü zaman dişleri yuvalarından aydınlık saçardı.''

Muaz bin Hişam, babasından, Katade ve Enes (r.a.)'dan şöyle rivayet etmiştir:

''Rasulullah, güzel kokusu ile tanınırdı. 

Rasulullah, güzel idi. 

Kokusu da hoş idi. 

Bununla beraber kokuyu severdi. 

Cismi nazif, kokusu latif idi. 

Koku sürünsün sürünmesin, teni en güzel kokulardan ala kokardı. 

Bir kimse onunla musafaha etse, bütün gün onun rayiha-i tayyibesini duyardı ve mübarek eliyle bir çocuğun başını mesh etse, rayiha-i tayyibesiyle 

o çocuk, sair çocuklar arasında malum olur idi.''

Kayle binti Mahreme, Efendimizin oturuşunu şöyle anlatıyor;

''Rasulullah, sonsuz bir mahviyet ve tevazu içinde otururken görünce, heybetinden vücudum titremeye başladı.''

Hazreti Ebu Atabe, Efendimiz'in yürüyüşünü şöyle dillendiriyor;

''Yürürken kuvvetli adımlarla yürürdü. 

Yürürken, ayaklarını yerden biraz kaldırıp önlerine hafif eğilerek yürürlerdi. 

Ayaklarını ses çıkarıp toz kaldıracak şekilde yere sert vurmazlar; 

adımlarını uzun ve seri atmakla birlikte sükunet ve vakar üzere yürürlerdi. 

Yürürken, sanki meyilli ve engebeli bir yerden iniyor görünümünü arz ederdi. 

Bir tarafa dönüp baktıklarında, bütün vücutları ile birlikte dönerlerdi. 

Rastgele sağa sola bakmazlardı. 

Yere bakışları, göğe bakışlarından daha çoktu. Çoğunlukla göz ucu ile bakarlardı. 

Ashabı ile birlikte yürürken, onları öne geçirir kendileri arkada yürürlerdi. 

Yolda karşılaştığı kimselere, onlardan önce hemen selam verirdi.''

Salatü selam üzerine olsun...

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *