İbn. Cerir et-Taberi...
Ebu Ca'fer Muhammed b. Cerir b.Yezid el-Amüli
et-Taberi el-Bağdadi.
Hicri III. yüzyılın seçkin tarihçi ve tefsircilerinden olup, İslami ilimlerde en çok eser veren alimlerden birisidir.
H. 224 yılı sonunda veya 225 yılı başında Taberistan'ın merkezi Amül'de doğdu.
Kendisi Amüli, Taberi ve daha sonra Bağdat'a yerleştiği içinde Bağdadi nisbeleriyle anılır.
Hiç evlenmemesine rağmen geleneklere göre Ebu Cafer künyesini alarak, bununla meşhur oldu. Taberi, 17 Şubat 923 tarihinde vefat etti ve ertesi gün Bağdat'ta evine defnedildi.
Taberi, ilköğrenimine memleketi Amül'de Kur'an-ı Kerim'i ezberleyerek ve hadis yazarak başladı.
İlk seyahatini on iki yaşında iken beş yıl kadar kaldığı Rey'e yaptı.
Burada İbn Humeyd er-Razi'den çok sayıda hadis aldı ve tefsir okudu.
Müsenna b. İbrahim el-Amüli'den hadis ve bazı İsrailiyat haberlerini, Ebu Mukatil'den Hanefi fıkhını öğrendi.
Ahmed b. Hammac ed-Dulabi'den, eserini yazarken çok faydalandığı İbn İshak'ın Kitabü'l-Mübtede'inin ''Siretü İbn İshak'' Seleme b. Mufaddal yoluyla gelen rivayet icazetini elde etti.
Ahmed b. Hanbel'den istifade etmek için Bağdat'a gitti.
Fakat oraya ulaşmadan onun vefatını öğrendi. Bağdat'ta bir yıl kadar ikamet etti.
Bu esnada Za'ferani ile Ebu Said el-İstahri'den Şafii fıkhını okudu.
Sonra Basra'ya gitti. Burada Muhammed b. Beşşar
el-Bündar ve İbnü'l-Müsenna başta olmak üzere bazı muhaddislerden Hz. Ali'nin Basra ziyareti sırasında rivayet ettikleri dahil birçok hadisle cahiliye,
siyer ve Hulefa-i Raşidin dönemi haberlerinin rivayet icazetini aldı.
Kufe'ye geçti. Burada dönemin tanınmış alimlerinden hadis, kıraat, cahiliye devri şiiri ve Arap dili edebiyatı öğrendi.
İki yıl kaldıktan sonra Bağdat'a geri döndü.
Bir müddet Bağdat'ta kaldıktan sonra ilim tahsiline devam etmek üzere Mısır'a gitmek için oradan ayrıldı; Suriye'ye ve sahil şehirlerine uğradı.
Beyrut'ta bir müddet kalıp Abbas b. Velid
el-Beyruti'nin yanında Şamlıların kıraati üzere
Kur'an-ı Kerim'i hatmetti ve 867 yılında Fustat'a geçti.
Burada özellikle dönemin önde gelen şafii alimi İsmail b. İbrahim el-Müzeni, Rebi b. Süleyman el-Muradi ve Ebu Abdullah ibn Abdülhakem'den Şafii fıkhını öğrendi.
Hadis, fıkıh, dil, sarf ve nahivle şiir konusunda iştigal etti.
Bilmediği bir alan olan aruz konusunda Halil b. Ahmed'in Kitabü'l-Aruz adlı eserini inceledi.
Taberi bir ara Dımaşk'a gitti, hadis ve kıraat dersleri aldıktan sonra tekrar Fustat'a geldi ve buradan
870 yılında Bağdat'a geri döndü.
Hayatının kalan kısmını Bağdat'ta geçirdi.
Taberi, burada hem eserlerini yazdı hem de onlarca öğrenci yetiştirdi.
Ömrünün sonuna kadar tasnif ve telifle meşgul olan Taberi, birçok talebe yetiştirdi.
Onlara eserlerini takrir edip yazdırdı.
İlim meclislerine katılıp sohbetlerde bulundu,
sorulan sorulara ve fetvalara cevap verdi.
Telif ve tasnif ettiği eserlerle kıraat, tefsir,
meani, hadis, fıkıh ve tarih alanlarında büyük bir otorite haline geldi.
Bağdat'taki Hanbeliler ve Zahiri mezhebi mensuplarının kendisine düşmanlıkları yüzünden büyük sıkıntı çekti.
Şafii mezhebine mensupken bir müctehid olarak kendi fıkhi görüşlerini ortaya koyup Ceririyye ''Taberiyye'' diye anılan bir fıkıh mektebi kurmasının da aleyhinde ileri sürülen görüşlerin oluşmasında etkisi kabul edilmektedir.
Taberi, sakin huylu bir alimdi ve ilim bakımından şahsiyet sahibi bir zattı.
Gençliğinde bütün gayretini Arap Dili ve Edebiyatı ve İslam'ın esaslarını öğrenmeye hasretti,
sonra tedris işine başvurdu, edebi faaliyete girişti, kendisine teklif edilen çok paralı yüksek memuriyetleri de bu uğurda reddetti.
Taberi'nin uğraştığı ilimler bilhassa şunlardır;
Tarih, fıkıh, tefsir, lügat, gramer, etik, matematik, tıp vs.
Taberi tarih alanında İslam aleminin Heredot'u, ayrıca da tefsir ilminin kurucusu sayılır.
Hakkında Söylenenler:
Sem'ani, kendisinden söz ederken şu satırları yazıyor:
''İbn Cerir, gerçek bir uzmandı.
Çağdaşlarından hiçbirinin ulaşamadığı derecede geniş bir ilme sahipti.
Kur'an'ı ezbere biliyordu.
Kıraat ve tefsirde çağının biricik ustasıydı. Düşmanları bile onun hadis ilmindeki geniş yetkisini itiraf ediyorlardı.
Hadisleri konularına göre tasnif etmişti.
Tarihteki bilgisi ise, bunlardan daha az değildi. Kendisi hayret edilecek derecede çalışkandı.
Her gün kırk kağıt yazmak üzere kırk yıl düzenli olarak çalıştığı söylenmektedir.''
