Hz. Ümmü Mabed...
Hilye ve Şemail kitaplarında, Hz. Peygamber'in fiziki özellikleri, yani; beşeri yönü, yaşama üslûbu ve şahsi hayatı anlatılır.
Hüsn-i hatla yazılmış levhalar şeklinde de kullanılır. İşte bu konuda kendisinden rivayetler nakledilen sahabelerden biri de Hz.Ümmü Ma'bed'dir.
Asıl adı; Atike binti Halid el Huzaiyye olup,
Ümmü Ma'bed, O'nun künyesidir.
Amcasının oğlu Ebu Ma'bed künyeli Eksem b. Cevn ''Abdüluzza'' ile evli idi.
Kudeyd denilen Mekke ile Medine arasında, Mekke'nin yakınında, su kuyuları çok olan bir yerde kabilesiyle yaşarlardı.
Ancak çadırları kabilelerinden biraz uzakta idi.
Hz. Ümmü Ma'bed, akıllı, iffetli ve güçlü bir kadındı.
Kabilesi arasında şerefli bir yeri vardı.
Cömert ve yardımsever birisiydi.
Kuraklık ve kıtlık yıllarında, Kudeyd'deki çadırının önüne oturur, gelen geçen yolcuların su ve yiyecek ihtiyaçlarını karşılamaya çalışırdı.
Hicret yolculuğu sırasında Peygamberimizle,
Hz. Ebu Bekir, Amir b. Füheyre ve Abdullah b. Uraykıt da onun çadırına uğradılar.
Hem istirahat etmek hem de biraz yiyecek temin etmek istiyorlardı.
Ondan hurma, et veya süt satın almak niyetinde olduklarını söylediler ama bunlardan hiçbir şey bulamadılar.
Ümmü Ma'bed, bu esnada çadırında yalnız oturuyordu.
Kocası keçileri otlatmak için araziye çıkmıştı.
Peygamberimizi ve yanındakileri tanımayan Ümmü Ma'bed'e ilk sorulardan biri, çadırı yanında duran keçi veya koyunu göstererek, Peygamberimizden geldi.
"Ey Ümmü Ma'bed! Bu keçi niye burada duruyor?"
Ümmü Ma'bed cevap verdi;
"Sürüden geri kaldı da ondan!" "Sütü var mı?" sorusuna da;
"Hayır!" diyen Ümmü Ma'bed'e bir soru daha;
"Keçiyi sağmama izin verir misiniz?"
Cevap yine kısa oldu. "Tabii. Şayet sütü varsa."
Sevgili Peygamberimiz, keçiyi getirtti.
Besmele çekti.
Dua etti ve büyükçe bir kab istedi.
Sonra keçinin memesini eliyle sıvadı.
Keçinin süt damarları harekete geçti ve memeleri süt ile doldu.
Kab doluncaya kadar sağdı.
Önce ev sahibi Ümmü Ma'bed, kana kana içti,
sonra arkadaşlarına içirdi.
En son kendi içti ve şöyle buyurdular;
"Kavmin sulayıcısı onlardan sonra içer!"
İkinci defa kaba süt sağdı ve doldurdu.
Tekrar içtiler. Üçüncü defa doldurup Ümmü Ma'bed'e teslim etti ve bunu gelince kocası Ebu Mâ'bed'in içmesini söyledi.
Ücretini de zorla kabul ettirdi.
Ayrıca Ümmü Ma'bed'in kestiği koyunun etinden de yediler.
Etin birazını yol azığı olarak yanlarına aldılar,
çoğu ev sahiplerine kaldı.
Bir müddet sonra kocası gelince kaptaki sütü görür ve nereden geldiğini sorar.
Ümmü Ma'bed, olup bitenleri baştan sona anlatır. Kocası "Vallahi, Kureyş'in peşine takılıp takip ettiği adam bu olabilir. Anlat bakalım nasıl bir adamdı?" deyince.
Ümmü Ma'bed, Hz. Peygamber'i şöylece tavsif etmeye başlar;
"Gördüğüm öyle bir zat idi ki, güzelliği besbelli idi. Şişman olmadığı gibi zayıf ve ince de değildi. Gözlerinin siyahı ve beyazı birbirinden iyice ayrılmıştı. Saçı ile kirpik ve bıyıklarındaki kıllar gümrahtı.
Sesi kalındı. Sustuğu zaman vakarlı, konuştuğu zaman da heybetli idi.
Uzaktan bakıldığında insanların en güzeli ve en sevimlisi görünümündeydi, yakından bakıldığında da tatlı ve hoş bir görünüşü vardı.
Çok tatlı konuşuyordu.
Orta boylu idi.
Bakan kimse, ne kısa, ne de uzun olduğunu hissederdi.
Üç kişinin arasında en güzel görüneni ve nur yüzlü olanıydı.
Arkadaşları, ortalarına almış durumda hep onu dinlerler, buyurduğu zamanda hemen buyruğunu yerine getirirlerdi.
Konuşması tok ve kararlı idi.
Ekşi ve asık suratlı değil, güleçti.
Kimseyi kınamaz ve azarlamazdı."
Bu vasıfları dinleyen Ebu Ma'bed,
"Bu o kişidir. İlk fırsatta O'nunla buluşacağım", dedi.
Hakikaten de sözünde durdu ve Peygamberimizin arkasından giderek, O'na yetişti ve biat edip geri döndü.
Peygamberimiz, Medine'ye gittikten sonra da
Ümmü Ma'bed küçük oğlu Ma'bed'le Medine'ye gitti. Müslümanlığı kabul ettiler.
Hz. Ümmü Ma'bed, Ensar kadınlarıyla birlikte bir evde toplanmıştı.
Rasülullah (a.s) onlara selam verdi, selamını aldılar. ''Zina etmemek, hırsızlık yapmamak, çocuklarını öldürmemek, önden ve arkadan iftira yapmamak ve hiçbir maruf hususunda isyankâr davranmamak üzere bana biat ediniz", dedi.
Biat ettiler. Marufun burada ne olduğunu soran Ümmü Ma'bed'e şöyle cevap verdiler;
"Ölülerin arkasından bağırıp çağırarak ağlamaktır!"
Hz.Ümmü Ma'bed'in bildirdiğine göre;
sözü edilen keçi, Hicret'in on sekizinci yılındaki kuraklığa kadar yaşamış, hayvanlar o sıralarda yiyecek ve içecek bir şeyler bulamazken, akşam ve sabah sağılarak süt vermiştir.
