Şakir Ağa'nın Hayatı...
Şakir Ağa, Türk musikisi bestekarı, hanende.
Kırım'dan göç eden Tatar Osmanoğlu ailesinden olup,
asıl adı, İzzet Şakir'dir.
Hızır İlyas Ağa'nın Tarih-i Enderun'undaki ifadesine göre Köprü günümüzde Vezirköprü kasabasında, torunu Musahibzade Celal'in naklettiğine göre ise,
İstanbul'da Zeyrek civarındaki Haydar mahallesinde doğdu.
Babası Hayriye tüccarlarından Ahmed Emin Ağa'dır.
Küçük yaşta annesini kaybedince teyzesi bazı kayıtlarda halası tarafından büyütüldü.
On iki yaşında Enderun-i Hümayun'a alındı.
Burada hazine kethüdası Salih Bey'in dairesinde yetişti.
IV.Mustafa'nın kısa padişahlık döneminde saraydan ayrıldı.
II.Mahmud'un tahta çıkışı üzerine tekrar saraya döndü ve Enderun'da Hazine Odası çalışanları arasında yer aldı.
Bu sırada artık yetişkin bir musikişinas olan Şakir Ağa, bir süre sonra musahib-i şehriyariliğe, 3 Aralık 1819 tarihinde müezzinbaşılığa getirildi. Burada iken1828'de beklediği sultan imamlığı görevine getirilmeyince istifa ederek, saraydan ayrıldı ve kendisine haceganlık payesi verildi.
Bir süre vergi tahsildarlığı yaptı. Ardından Maçka'da Valide Çeşmesi meydanındaki evine çekilip hayatının son yıllarını musiki meraklılarına eser meşketmekle geçirdi.
Hayri Yenigün kaynak göstermeden onun son görevinin kereste gümrükçülüğü olduğunu söyler.
Bir ara hacca giden Şakir Ağa, vefatında Eyüp Sultan Camii mihrabının önüne defnedildi.
Torunu Musahibzade Celal,
1914'te mezar taşını aradığını, fakat bulamadığını ifade etmiştir.
Ünlü hanende ve bestekar Kemani Mustafa Ağa, Şakir Ağa'nın kardeşidir.
Şakir Ağa, renkli ve parlak sesiyle dönemin meşhur hanendeleri arasında şöhret bulmasının yanı sıra bestelediği eserlerle de bu sahadaki bilgisini ortaya koymuştur.
Keman dersleriyle başlayan ilk musiki çalışmalarına babasının bir ara karşı çıkmasına rağmen sonraları Enderun'da devam etmiş, ilk musiki bilgilerini burada hanende Başçavuş Mustafa Efendi'den almıştır.
Hocaları arasında Hamamizade İsmail Dede'nin bulunduğu Enderun'daki bu öğrenimi sonunda iyi bir hanende, tamburi ve kemani olarak yetişmiştir.
İsmail Dede Efendi ile zaman zaman musiki konusunda rekabet etmekten kaçınmayan, dönemlerinde yaşadığı padişahlardan büyük iltifat gören Şakir Ağa, sarayda kaldığı müddetçe padişahların yaptığı gezintilere, küme fasıllarına sesi ve eserleriyle katılmış, bu musiki meclislerinin vazgeçilmez sanatkarları arasında yer almıştır. Müezzinbaşı olduktan sonra Kadir geceleri onu dinlemek için Ayasofya Camii'nde büyük kalabalıkların oluştuğu kaynaklarda anlatılır.
III.Selim'in Şakir Ağa'yı takdir ettiği ve okuyuşunu çok beğendiği söylenir. Musikideki en parlak dönemi
II.Mahmud devri olup, 1812'de bizzat tertip ettiği ferahnak makamından İsmal Dede Efendi ile ortaklaşa bir fasıl oluşturmuştur.
Bu faslın kar, birinci beste ve yürük semaisi Şakir Ağa'ya, ikinci beste ve ağır semaisi İsmail Dede Efendi'ye aittir.
Ta'lik hattında usta olan ve bazı şiirler kaleme alan Şakir Ağa'nın ilahi, kar, beste, semai ve şarkı formlarında yetmiş üç eseri tesbit edilmiş olup bunlardan altmış sekizi şarkıdır. Klasik tavrın benimsendiği görülen, şekil ve üslup bakımından III.Selim'in etkisinde kalan eserlerinde sanat değeri yüksek melodik cümlelerle ifade edilen ince bir duygu sezilir. TanbUri Mustafa Çavuş dışında Hacı Arif Bey'den önce gelen şarkı bestekarlarının en büyüklerinden biri kabul edilen Şakir Ağa'nın ferahnak makamındaki eserleri ve özellikle,
''Bir dilbere dil düştü ki mahbub-i dilimdir'' mısraıyla başlayan ferahnak yürük semaisi klasik Türk musikisi repertuvarının en karakteristik bestelerindendir.
Ayrıca yürük aksak usulünde, ''Görmedim sen gibi yar'',
mısraıyla başlayan bayati-araban, devr-i revan usulünde,
''Sabah olmuş tan yerleri atıyor''
ve düyek usulünde, ''Gül mevsimidir seyredelim baharı'' mısralarıyla başlayan mahur, aksak usulünde, ''Evvel benim nazlı yarim severim kimseler bilmez'' mısraıyla başlayan müstear, düyek usulünde, ''Her telden ol meh çalmıyor'' ve ağır aksak usulünde, ''Muy-i jülidem oluptur serde anka lanesi'' mısraıyla başlayan rast, semai usulünde, ''Gelmiş değil böyle peri'' mısraıyla başlayan saba,
Türk aksağı usulünde, ''Bu ettiğin düşmez sana'' mısraıyla başlayan saba-zemzeme şarkılarıyla, sofyan usulünde, ''Olmayıcak senden ata kul n'eylesin ya rabbena'' mısraıyla başlayan saba ilahisi günümüzde sıkça icra edilen eserlerinden bazılarıdır.
Kaynak: TDV, İslam Ansiklopedisi.
