25 Aralık 2025
Facebook
Twitter
Instagram
YouTube
İstanbul
Parçalı bulutlu
10°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara

Hacı Bayram'ı Veli'nin Sultan Murat Han'a Nasihati...

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Edirne'den ayrılırken kendisinden nasihat isteyen Sultan Murad Hana şöyle dedi;

"Tebean içinde herkesin yerini tanı, ileri gelenlere ikramda bulun. 

İlim sahiplerine hürmet et. 

Yaşlılara saygı, gençlere sevgi göster. Halka yaklaş fasıklardan uzaklaş, iyilerle düşüp kalk. 

Hiç kimseyi küçümseme ve hafife alma. 

İnsanlığında kusur etme, sırrını hiç kimseye açma, iyice yakınlık peyda etmedikçe, kimsenin arkadaşlığına güvenme. 

Cimri ve alçak insanlarla ahbablık kurma. 

Kötü olduğunu bildiğin hiçbir şeye ülfet etme. 

Seninle başkaları arasında bir toplantı akdedilir veya insanlarla aranızda bazı mes'eleler görüşülürse, yahut onlar bu meselelerde senin bildiğin hilafını iddia ederlerse,  

onlara hemen muhalefet etme. 

Sana bir şey sorulursa,

ona herkesin bildiği şekilde cevap ver. 

Sonra bu meselede şu veya bu şekilde görüş ve delillerin de bulunduğunu söyle. 

Senin bu türlü açıklamalarını dinleyen halk, hem senin değerini, hem de başka türlü düşünenlerin değerini tanımış olur. 

Sana bu görüş kimindir, diye sorarlarsa, fakihlerin bir kısmınındır, de. 

Onlar, verdiği cevabı benimserler ve onu sürekli olarak yaparlarsa,  

senin kadrini daha iyi bilir ve mevkiine daha çok hürmet ederler.

"Seni ziyarete gelenlere ilimden bir şey öğret, böylece faydalansınlar. 

Herkes, öğrettiğin şeyi belleyip tatbik etsin. 

Onlara umumi şeyleri öğret,  

ince meseleleri açma. 

Onlara güven ver, ahbablık kur. 

Zira dostluk, ilme devamı sağlar. Bazan da onlara yemek ikram et. İhtiyaçlarını temin et. 

Onların değer ve itibarlarını iyi tanı ve kusurlarını görme. 

Halka yumuşak muamele et, müsamaha göster. 

Hiçbir kimesye karşı bıkkınlık gösterme, onlardan biri imişsin gibi davran." 

***

OsmanlınınTicaret Ahlakı ve Hollanda:

Osmanlı Kerim Devleti'nin, kurmuş olduğu medeniyetini, tekke medrese kışla sacayağı üzerine sağlam bir şekilde oturtup, doğruluk ve adalet üzerine cihana ışık saçtığı günlerde, Hollanda Ticaret Odası'nda bir karar alınırken oyların eşit çıkması halinde, oda reisinin; 

"İçinizde Türklerle alış veriş eden var mı" diye sorduğunu ve birinden "evet" cevabını alınca da onun oyunu, imtiyazlı olarak iki oy olarak kabul edip karara varır.

Türklerle alışverişte bulunan kişiye bu alış veriş Avrupa'da ayrı bir itabar ve güven kazandırmaktadır. 

Bundan dolayı da gittiği yerde imtiyazlı konuma gelmektedir. 

Çünkü Osmanlı'da ticaretin her alanında dürüstlük ve ahlak en önemli değerdi.

Yabancı bir kumaş tacirinin Osmanlı ülkesine gelerek, bir kumaş imalathanesinin mallarını beğenip hepsini almak istedikten sonra, mal sahibinin kumaş toplarını denklerken bir top kumaşı ayırdığını görüp bu hareketinin sebebini sorması üzerine, Osmanlı esnafı, "Onu sana veremem, kusurludur" cevabını verir. 

Yabancı tacirin "ziyanı yok, önemli değil" demesine rağmen Osmanlı esnafı o kumaş topunu vermemekte direterek; 

"Ben malımın kusurlu olduğunu söyledim, biliyrosunuz. 

Fakat siz onu kendi memleketinizde satarken, alıcılarınız orada benim bunları size söylemiş olduğumu bilmeyeceklerdir. 

Böylece de müşterilerinize kusurlu mal satmış olacağım.

Neticede Osmanlı'nın gururu şeref ve haysiyeti rencide olacak,  

bizi de hilekar sanacaklardır. 

Onun için bu sakat topu asla size veremem…" diyerek,  

kumaşı vermeyişinin sebebini izah etti. 

XVIII. asrın sonlarında Türkler arasında çeyrek asır yaşayan d.'Ohsson, şöyle der; 

"Osmanlılar, kur'an'da ifade edilen doğruluk, ahlak ve namus prensiplerine çok bağlıdırlar. Aralarındaki bütün sosyal münasebet ve düzen, iyi niyet ve şefkate dayanır. Başka ülkelerde olduğu gibi, aralarında yazılı anlaşma yapmaya luzum görmezler. 

İyi niyet ve söz, herşeyi halleder. Osmanlaılar, verdikleri sözün esiridirler. 

Bu tutumları, yalnız dindaşlarına karşı değildir. 

Hangi dinden olursa olsun, yabancılara karşı da böyle hareket ederler. 

Sözlerini tutma hususunda, onalra göre müslim ve gayri müslim olmanın hiç bir farkı yoktur. 

Gayri meşru olan her kazancı, ahlaksızlık ve dine aykırı görürler. Gayri meşru edinilmiş servetin,  

bu dünyada da, öteki dünyada da insanı bedbaht edeceğine samimi şekilde inanırlar." 

Osmanlı'nın son dönenminde "1850" Istanbul'da uzun yllar kalmış bir batılı tarihci olan M.A.Ubicini'nin şehirde yaşayan değişik milletlerin karakter yapılarını öğrendikten sonra, hatıralarında;

"Bir kaide olarak, Ermeniye istediği paranın yarısını, Ruma üçte bir, Yahudiye dörtte birini veriniz. 

Fakat bir Müslümanla alış veriş ettiğiniz zaman istediği fiattan emin olunuz ve istediğini veriniz" diye yazar.

Kaynak;Osmanlı hikayeleri.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *