25 Aralık 2025
Facebook
Twitter
Instagram
YouTube
İstanbul
Parçalı bulutlu
10°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara

Aptalların Dalkavukluğu...

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Bir adam, Venedikli meşhur ressam, Bellini'nin de bulunduğu bir mecliste Fatih Sultan Mehmed Han'ı bir takım uzun sözlerle ve parlak teşbihlerle methetmeye başladı. 

Padişah, bir sadaka vererek susturdu ve savdı. 

Ressam Bellini, hemen bütün hükümdarların istedikleri bu medihten neden hoşlanmadığını sorunca Fatih şu cevabı verdi;

''Akılsız kimselerin yaptıkları medihler akıllı adamlar için asla hoş değildir.''

***

Artık göç vakti geldi:

Emir Sultan çok gayret göstermesine rağmen, Timur, Yıldırım çarpışmasının önüne geçemedi. 

İki Müslüman Türk ordusunun birbirleri ile savaşmasını istemeyen Emir Sultan, sonucun ne olacağını da çok iyi biliyordu. 

Ankara Savaşının başlamasına çok az bir zaman varken, hanımı Hundi Hatun; 

''Niçin babamı yalnız bırakıyorsunuz yâ Emir", diye sordu. 

Emir Sultan; 

''Telaşın boşunadır ya Hundi! 

Bu savaş bizim aleyhimizedir. 

Bunu muhteşem pederinize daha önce arzettim, deyince, hanımı; 

Ne olursa olsun. 

Şu anda babamın yanında olmanızı arzu ediyorum, dedi. 

Hanımının isteği üzerine Allah'ü Te'ala'nın izniyle bir anda cepheye vardı. 

Orada Sultan Bayezid Han ile görüşmesine rağmen, kararından dönmeye niyetli olmayan Padişahı, savaştan vazgeçiremedi. 

Emir Sultan'ın ikaz ettiği şekilde, savaş Yıldırım Bayezid'in aleyhine sonuçlandı. 

Ankara Savaşından sonra Timur Hanın ordusu Bursa önlerine gelip konakladı. 

Ordu uzun süre burada kaldığı için, Bursa'da yiyecek tükendi ve halk sıkıntı içine düştü. 

Bunun üzerine halk Emir Sultan'a gidip yardım istedi. 

Emir Sultan onlardan birisine; 

''Timur'un ordusuna git, orada kumral sakallı, kırmızı yüzlü, kimsenin yüzüne bakmayan, bizi yürekten sevenlerden bir eskici var. 

Ona selam söyle ve bir aydan beri müslümanlar yiyeceksiz kaldı. Göçmezler mi acaba de! buyurdu. 

Bu emri alan kişi, Timur'un ordusun daki eskiciyi buldu ve Emir Sultan'ın sözlerini nakletti. 

Eskici Baba; 

Evet, buraya geleli epey oldu. 

Artık göç vakti geldi, diyerek elindeki iğne ipliği bir kutuya yerleştirdi. 

O anda orduda toplanma hazırlıkları başladı. 

Kısa süre sonra Timur ordusu şehri terk etti.

***

Asil ruh:

1854 senesi kış aylarında Silistre kalesini muhasara eden Ruslar,  

bir avuç Osmanlı askeri karşısında zor durumlara düşmüşlerdi. 

Ağır kış şartlarında erzakları tükenmiş, çoğu açlık ve soğuktan kırılıyordu. 

Zabitlerine;

Açız!...ekmek, ekmek...diye bağırdıklarında, zabitler;

İşte kale...zaptedin, orada karnınızı doyurun...diye cevap veriyorlardı. 

Nihayet aç kalan Rus askerleri Osmanlı siperlerine yanaşarak;

Ekmek...diye cılız ve sararmış ellerini uzatıyorlardı. 

Osmanlı askeri de asil ruhlarını isbat etmek için süngülerinin ucuna ekmek takıp Rus siperlerine uzatıyorlar ve kanlarına susamış olan Rusların aç karınlarını doyuruyorlardı. 

Bu iyiliklerine Rusların verdiği cevap ise, şu oldu; 

şehri zaptedemiyeceklerini anlayınca yağlı paçavraları ateşe verip, şehre fırlatarak yangınlar çıkardılar. 

Bu yangınlar bir felaket halini aldı. Tam bu sırada gelen bir derviş;

Ey Müslümanlar korkmayın!... Moskof Kadir gecesi kaçacak, Müslümanlar muzaffer olacaktır, diyerek, askerin maneviyatını arttırdı. 

Hakikaten ertesi gün Kadir gecesiydi ve Ruslar bütün ağırlıklarını alarak, Silistre muhasarasını bir müddet için bırakıp, mağlup bir vaziyette gittiler. Silistre müdafileri de kale burçlarından ezanlar okuyarak zafer şenlikleri yaptılar.

***

Aşçılıktan yetişen vezir:

Fatih Sultan Mehmed Han birgün veziri Mahmut Paşa ile tebdili kıyafet geziyordu. 

Pazar yerinde bir yeniçeri aşçısının her tarafa azar savurduğunu işitti ve sebebini merak ederek Mahmut Paşayı, bunun sebebini anlaması için aşçının yanına gönderdi. 

Mahmut Paşa adama yaklaşarak herkesi azarlamasının sebebini sordu. 

Adam anlatmaya başladı;

Sabahtan akşama kadar gezdim, dolaştım, bir okka et bulamadım ve yemek pişiremedim. 

Nasıl geri döneceğimi düşünerek hırsımdan, hiddetimden uluorta azar ediyorum. 

Ne yazık ki memleket işerine bakan yok. 

Muhtesip kendi safasında. 

Bu yüzden her ne ararsan bulunmuyor. 

Bu işi bana verselerdi dünyayı gıda maddeleriyle doldururdum. 

Herkes de ne aradığını bulurdu. Fakat elden ne gelir.

Mahmut Paşa durumu padişaha anlattı. 

Fatih de bu adamın adını kaydetti ve saraya dönünce onu görmek istediğini söyledi. 

Hemen yeniçeri aşçısını getirdiler ve huzura soktular. 

Padişah da onu muhtesipliğe ''Belediye Başkanlığına'' tayin ettiğini söyledi. 

Adam hemen elini kolunu sıvayıp çalışmaya başladı. 

İşi çok iyi idare etti ve İstanbul'u kısa bir zaman içinde bolluğa kavuşturdu. Onun bu muvaffakiyeti, doğru, dürüst bir adam olması yüzündendi. 

Bunun neticesi olarak süratle ilerledi ve günün birinde vezir oldu. 

Sonunda Fatih onu Sadrazamlığa tayin etti. 

Kaynak; Osmanlı hikayeleri..

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *