İslamda evlat edinme'nin hükmü...
Dinimizde evlat edinme, bir başkası'nın çocuğunu kendi ailesi içine katma adeti, tarihin her devrinde tatbik edilen bir husustur.
İslamiyetten önceki Cahiliye Devrinde bu adet daha yaygındı.
İsteyen kimse, seçtiği herhangi bir kimseyi öz çocukları arasına katarak onu evlatlık aldığını ilan ederdi. Aldığı çocuğa, ''Sen benim oğlumsun, ben sana varisim, sen de bana varissin'' diyordu.
Böylece, o çocuk öz oğlu sayılıyordu.
Aile'nin bir ferdi olduğu gibi,
aynı zamanda aile fertlerinin sahip olduğu hak ve vazifelere de ortakoluyordu.
Ailenin ismini taşıyordu.
Evlatlık edinen kimse bu çocuğun babası sayılıyordu.
Evlat edinenin hanımı da, çocuğun annesi yerine geçiyordu.
Oğlanın hanımı da bu babanın gelini kabul ediliyor, dolayısıyla, boşandıktan sonra gelini ile evlenmesi mümkün olmuyordu.
Hz.Zeyd'i küçük yaşta köle olarak satılmış, Hz.Hatice de onu satın almıştı.
Daha sonra onu Peygamberimize hediye etti.
Hz.Zeyd, Peygamberimi'zin hizmetinde bulunuyordu.
Babası ve amcası, kurtarma akçesi karşılığında onu Peygamberimizden istemeye geldiler.
Peygamberimiz Hz.Zeyd'i serbest bıraktı.
Fakat Zeyd, Peygamberimizi baba ve amcasına tercih ederek, onun yanında kalmayı kabul etti.
Bundan sonra Peygamberimiz onu kölelikten azad etti.
Hazır bulunan cema'ata hitap ederek, ''Şahit olunuz, Zeyd benim oğlumdur, ben onun varisiyim,
o da benim varisimdir''buyurdular. Bunun üzerine babası ve amcası memnun olarak ayrıldılar.
Bundan sonra Hz.Zeyd Peygamberimizin evlatlığı olmuştu. Artık ''Muhammed'in oğlu Zeyd'' diye çağrılıyordu.(Üsüdül-Gabe).
Hak din İslamiyet gelince, Cahiliye devrinde yapılan ve uygulanan adet ve alışkanlıklar değişiyor, insanlara meşru olan yol gösteriliyor batıl ve haksızlıkların yerini hak ve adalet esasları alıyordu.
Cahiliye adetlerinden birisi de o zamanki uygulanış şekliyle evlâtlık müessesesiydi.
İnsan tabiatına aykırı düşen bu uygulamayı Cenab-ı Hak hem açık emirle, hem de Peygamberi üzerinde fiilen tatbik etmekle kaldırdı.
Bu konudaki âyetin meali şöyledir:
''Allah, evlatlıklarınızı oğullarınız gibi tutmanızı meşru kılmadı. Bunlar, sizin dillerinize doladığınız boş sözlerdir.
Allah ise, gerçeği söyler ve doğru yola O eriştirir.
Onları evlât edindiklerinizi babalarına nisbet ederek çağırın. Allah yanında en doğrusu budur. Eğer babalarının kim olduğunu bilmiyorsanız, bu takdirde onları din kardeşleriniz ve görüp gözettiğiniz kimseler olarak kabul edin.
Yanılarak yaptıklarınızda size vebal yoktur.''(Ahzab, 4-5)
İşte böylece ayet-i kerime ile evlatklık adeti kaldırılmış oldu.
Bu yasaklama ve ''Sen benim oğlumsun''demekle hiçbirçocuğun gerçek bir evlat olmadığı hususunda Peygamberimize Allah'ın emirleri bildirildi.
Evlatlığın boşadığı hanımın ''babalık'' tarafından nikahlanması'nın meşru sayıldığı açıklandı.(Ahzab, 37).
Evlatlık mü'esse'sesin'de şu mahzurlar bulunduğu için dinimizde yasaklanmıştır:
Mukaddes olan nesil meselesini tahrif etmek, çocuğun asıl ana babasının unutulmasına sebep olmaktır.
İkinci olarak, bu çocuk büyüyünce aile içerisinde mahremiyet hususlarına riayet edilmeyecektir. Halbuki, ister kız olsun ister erkek; evin hanımı annesi olmadığı gibi,
o ailenin akrabası da evlâtlığın ailesi sayılmaz.
Evlatlık hakikatta miras hakkına sahip değildir.
İşte bütün bu mahzurlardan dolayı dinimiz evlatlık almayı tavsiye etmemiştir.
Bahsi edilen bu evlatlık meselesinde, bir insanın bir yakınının, veya bir dostunun çocuğunu himayesine alması, kimsesiz ve yetim bir çocuğu alıp evladı gibi sevmesi,
ona yedirmesi, içirmesi, onu terbiye edip okutması çok büyük bir fazilettir. Hatta, kişi isterse, hayatta iken malının bir kısmını o çocuğa bağışlayabilir.
Veya ölmeden önce malından bir miktar verilmesini vasiyet edebilir. Nitekim, Peygamberimiz bir çok hadislerinde kimsesiz çocuklara ve yetimlere bakanlara Cenneti müjdelemiştir.(Müslim)
Bu olay birçok insanın mantığına aykırı olsa bile Yüce Allah, bunu böyle emretmiş, biz kullarıda O'nun hükmüne uymak ve rıza göstermekten başka niyetimiz asla olamaz.
O, negüzel Mevla ve ne güzel yardımcıdır.
