25 Aralık 2025
Facebook
Twitter
Instagram
YouTube
İstanbul
Parçalı az bulutlu
10°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara

Şeyh Sadi Şirazi...

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Şeyh Sadi, 13. asırda yaşamış bir gönül insanıdır. Yirminin üzerinde eser kaleme almış olmakla birlikte, bilhassa Mevlana Hazretleri'nin üslubunu hatırlatan Bostan ve Gülistan adlı eserleriyle tanınmıştır. 

Alim ve edib bir mutasavvıf olan Şeyh Sadi; 

ilim, irfan, ibadet ve cihadla dolu,  

bir asırlık ömrün ardından,  

doğduğu yer olan Şiraz'da vefat etmiştir.

Şeyh Sadi'nin Gülistan adlı eserinde naklettiği, kendisinin nasıl bir manevi terbiye ve irşad ile yetiştiğinin de işaretlerini veren şu hatırası,  

ne kadar hikmetlidir;

"Çok iyi hatırlıyorum. 

Çocukluğumda da ibadetlere çok düşkündüm. 

Geceleri kalkar, ibadetle meşgul olurdum. 

Bir gece babamın yanında oturuyordum. 

Bütün gece gözümü yummamış,  

Kur'an-ı Kerim'i elimden bırakmamıştım. 

Bazı kimseler ise, etrafımızda uyuyorlardı. 

Babama;

''Şunların bir tanesi bile başını kaldırıp iki rekat teheccüd namazı kılmıyor; 

sanki ölü gibi uyuyorlar'', dedim. 

Bu sözüm üzerine babam kaşlarını çattı ve;

''Oğlum! Başkalarının dedikodusunu edeceğine, keşke sen de onlar gibi uyusaydın!'',  

karşılığını verdi.

Yani babası Sadi'ye adeta şu dersi veriyordu:

"Senin hor gördüklerin, seher vaktinin feyiz ve rahmetinden mahrum kalsalar da onlara Kiramen Katibin melekleri menfi bir şey yazmıyor. 

Senin amel defterine ise, din kardeşlerini küçük görme ve gıybet günahı yazıldı…"

İşte böylesine hassas ikaz ve irşadlarla yetişip manen inkişaf eden Şeyh Sadi, hakikate teşne yüreklere hikmet menbaı, yorgun ve bîkes gönüllere teselli pınarı olan ihlas ve samimiyet mahsulü eserleriyle bugün bile irşad hizmetine devam etmektedir.

Şeyh Sadi Hazretleri buyurur;

"Hak dostları, daha ziyade,  

kimsenin uğramadığı dükkanlardan alışveriş ederler."

Allah dostları, yalnızların yanıbaşında,  

matemlerin civarında bulunarak kimsesizlerin kimsesi olurlar. 

Garipleri ziyaret eder, iffetinden dolayı çekinip ihtiyacını arz edemeyen muhtaçları simalarından tanırlar. 

Yine onlarda Halık'ın şefkat ve merhamet nazarıyla mahlukata bakış hassasiyeti zirveleştiği için,  

umum halkın ekseriyetle gafil olup farkına varamadığı nice büyük ecir kapılarını, yani sevap kazanma fırsatlarını görürler.

Şeyh Sadi Hazretleri buyurur;

Hikmet ehli bir zata sormuşlar;

''Cömertlik mi iyidir, cesaret mi iyidir''

O zat şu karşılığı vermiş;

''Cömert olanın şecaate ihtiyacı yoktur.''

Nitekim Cenab-ı Hak ayet-i kerimede;

"Şeytan sizi fakirlikle korkutur ve size çirkin şeyleri telkin eder…" (Bakara, 268) buyurarak,  

bu hakikati beyan eder. 

Şeyh Sadi Hazretleri buyurur:

"Malının zekatını ver. 

Bağcı, üzüm çubuğunun fazlasını budayıp keserse çubuk daha çok üzüm verir."

Şeyh Sadi Hazretleri buyurur:

"Cimri, borç para isteyecek kişinin gelişini bir fersah uzaktan görür."

"Hasisin parası kendisi toprağa girdikten sonra topraktan çıkar."

"Altın ve madenler kazmakla çıkar; 

hasis, muhteris ve pintinin elinden ise canı çıkmakla çıkar."

"Cimri bir insan, meşakkatle para biriktirir, hasislikle saklar ve hasretle bırakıp gider."

Şeyh Sadi Hazretleri buyurur:

"Dünyayı elde etmek bir hüner ve marifet değildir. 

Asıl hüner ve marifet, gönül elde etmektir."

Hz. Musa, Cenab-ı Hakk'a bir ilticasında;

''Ya Rabbi!

Sen'i nerede arayayım!'' dedi.

Allah Te'ala buyurdu;

''Ben'i, kalbi kırıkların yanında ara!" 

(Ebu Nuaym)

Hazret-i Mevlana buyurur;

"Hacca gidenler orada evin yani beytin sahibini arasınlar. 

O'nu bulduktan sonra Kabe'yi her yerde bulabilirler."

Molla Cami bu hakikati şöyle ifade eder;

"Nazargah-ı ilahi olan bir gönül al! 

Çünkü gönül almak, hacc-ı ekberdir"

Şeyh Sadi, Hazretleri buyurur;

"Gönlünün dertli olmasını istemezsen, dertli gönülleri dertlerinden kurtar."

Dertli gönüllerin samimi duaları, onların yardımına koşanların dertlerine dermân olur. 

Mü'min bir kulun en mühim derdi ise, ahiret selametidir. 

Bu selamet ve saadetin yolunu, şu hadis-i şerif açıklar;

"Bir kimse, bir mü'minin dünya sıkıntılarından birini giderirse, Allah da kıyamet gününde o mü'minin sıkıntılarından birini giderir. 

Bir kimse darda kalana kolaylık gösterirse,  

Allah Te'ala da ona dünya ve ahirette kolaylık gösterir. Bir kimse, bir müslümanın ayıbını örterse,  

Allah da onun dünya ve ahiretteki ayıplarını örter. Mü'min kul, din kardeşinin yardımında olduğu müddetçe, Allah Te'ala da o kulun yardımındadır." (Müslim)

Şeyh Sadi Hazretleri buyurur:

"Abus, alık ve suratsız adama ihtiyacından bahsetme. Onun kötü tabiatından üzülürsün. 

Bir derdin varsa, onu öyle salih ve müşfik bir kişiye anlat ki, hiç olmazsa onun güler yüzlülüğünden peşin olarak bir haz ve huzur duyasın."

"Alçaklardan minnetle bir şey istersen belki vücutça artarsın ama, ruhen eksilirsin."

Şeyh Sadi Hazretleri buyurur:

"Ne kadar okursan oku, ne kadar bilgi edinirsen edin, bilgine yakışır şekilde davranmazsan yani;  takva hayatın yoksa cahilsin demektir."

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *