24 Aralık 2025
Facebook
Twitter
Instagram
YouTube
İstanbul
Parçalı az bulutlu
10°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara

Kurtuba Camii...

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

İspanya'da Müslüman Endülüs Emevi Devleti zamanında yapılan muhteşem cami. 

Müslümanlar, Tarık bin Ziyad kumandasında 

711 yılında İspanya'ya geçip, buraları zaptettiler. Kurtuba şehrini kendilerine başşehir yaptılar. 

Yarı vahşi bir görünüşü olan bu şehri,  

tam bir medeniyet merkezi haline getirdiler. 

Büyük bir saray, hastaneler, medreseler yaptılar. Bunların yanında bir de büyük üniversite kurdular. Avrupa'da ilk kurulan üniversite budur. 

O zamanlara kadar Avrupalılar çok geride kalmışlardı. 

Müslümanlar onlara ilim, tıp öğrettiler ve hocalık yaptılar.

Endülüs, İslam Devletini kuran Birinci Abdurrahman, Kurtuba'da çok büyük bir cami yaptırmak istedi. 

Bu caminin Bağdat'ta bulunan camilerden daha büyük, daha güzel ve ihtişamlı olmasını istiyordu. Kurtuba'da bu işe en uygun arsayı seçti. 

Arsa bir Hıristiyanın idi. 

Bu adam arsası için çok para istedi. 

Adil bir hükümdar olan Birinci Abdurrahman,  

isterse orayı zorla alabilirdi. 

Katiyen böyle bir yola başvurmadı. 

Aksine, Hıristiyan sahibine istediği parayı ödedi. Hıristiyanlar bu para ile kendilerine üç küçük kilise yaptılar. 

Caminin yapılmasına 785 senesinde başlandı. Abdurrahman, günde birkaç saat yapı alanına gidiyor, bizzat kendisi bir amele gibi çalışıyordu. 

Yapı malzemesi, doğunun birçok yerlerinden getirtildi. Tahta kısımlar için Lübnan'ın en mükemmel ağaçları, mermer kısımları için doğunun birçok yerlerinden renkli mermerler, Irak'tan ve Suriye'den kıymetli taşlar, inci, zümrüt, fil-dişi bu araziye yığıldı. 

Cami ihtişamlı bir bina halinde yavaş yavaş yükselmeye başladı. 

Birinci Abdurrahman'ın ömrü, camiin bittiğini görmeye yetmedi. 

787 senesinde öldü. 

Ondan sonra hükümdar olan oğlu Hişam ve torunu Elhakem caminin tamamlanmasına gayret ettiler. Cami on senede tamamlandı. 

Fakat, bundan sonra, her sene bir parça ilave edilerek en son şeklini 990 yılında yani ancak 205 sene sonra aldı. 

İkinci Elhakem 976'da camiye altından bir minber yaptırdı. 

İşte, böylelikle bu cami pek muazzam pek haşmetli ve son derece de güzel bir eser olarak ortaya çıktı. 

Caminin içinde her biri 10 m yüksekliğinde 1419 sütun bulunuyordu. 

Bu sütunlar dünyanın en mükemmel mermerlerinden yapılmıştı. 

Mermer sütun başlıklarına bakanlar, bu güzellik karşısında hayran kalıyordu. 

Camiye giren herkes adeta büyüleniyordu. 

Caminin 20 kapısı vardı. 

Kapıların önünde özel portakallıklar kurulmuş,  

her taraf yeşilliğe bürünmüştü. 

Caminin etrafında bahçeler, havuzlar, fiskiyeler, çeşmeler vardı. 

Müslümanların abdest alabilmesi için pekçok şadırvan yapılmıştı. 

Zemini en kıymetli mermer ve süslü tahtalar ile işlenmişti. 

Geceleyin binlerce gümüş kandillerden fışkıran renkli ışıklar, camiyi aydınlatıyordu. 

1632 senesinde Mısır'da vefat eden Ünlü tarihçi Ahmed El-Makkari, Nehf-ut-Tib min-Gasni Endülüs-ir-Ratib adlı kitabında,  

camiden bahsederken, onu aydınlatan lamba ve kandillerin 7425 adet olduğunu,  

bunların senenin normal günlerinde yarısının geceleyin, Ramazan ve bayramlarda ise, h

epsinin yandığını, lamba ve kandillerin yanması için, senede 24.000 okka zeytinyağı sarf edildiğini,  

ayrıca camiye güzel koku vermek için,  

her sene 120 okka amber ve ödağacı yakıldığını yazmaktadır.

Minarelerin tepesinde nar şeklinde başlıklar bulunuyordu. 

Bu başlıklar mücevherler, inciler, zümrütlerle süslenmiş, taş araları altın parçaları ile örtülmüştü. Hıristiyanlar, 1492'de Endülüs Devletini mahv edip Kurtuba'ya girince, ilk iş olarak, bu camiye saldırdılar. Camiye sığınan Müslümanları merhametsizce boğazladılar. 

O kadar ki, caminin kapılarından kan akmaya başladı. 

Ondan sonra, altın minberi parçalayarak aralarında taksim ettiler. 

Fildişinden yapılmış rahleleri paylaştılar. 

Minberde saklanan ve hazret-i Osman'ın yazdığı Kur'an-ı kerim'in bir eşi olan inci ve zümrütle işlenmiş nefis Mushafı ayaklarının altına alarak çiğnediler. 

Böylece, bu iki eşsiz eser mushaf ve minber tahrib ve imha edildi. 

Vahşi İspanyollar, bütün Müslüman ve Yahudileri kılıç tehdidi ile zorla Hıristiyan yaptılar. 

Dinini değiştirmek istemeyenleri, hemen öldürdüler. 

Ellerinden kaçabilen Yahudiler, Türkiye'ye sığındılar. 

Bugün Türkiye'de bulunan Yahudiler,  

bunların torunlarıdır. 

Kaynak: turkcebilgi.com/kurtuba-camii.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *