Dualarımızda Samimi Olmalıyız...
Dua, insanda fıtrî bir olgudur.
Bu sebepledir ki, bütün dinlerde mevcuttur. Üstün bir varlığa inanan her insan şu veya bu şekilde dua eder. İnsanlar hayatları boyunca, üstesinden gelemeyecekleri birçok şeylerle karşılaşmakta, keder, sıkıntı, acz ve ümitsizliklere maruz kalmaktadırlar Yüce Allah şöyle buyurur: "İnsana bir darlık dokunduğu zaman yanı üzere yatarken, otururken yahut ayakta bize yalvarır, ama biz onun sıkıntısını giderince sanki kendisine dokunan bir darlıktan ötürü bize hiç yalvarmamış gibi hareket eder. İşte aşırı gidenlere yaptıkları iş böylesine süslü gösterilmiştir" (Yunus, 10/12)
"Denizde onları gölgeler gibi dalgalar sardığı zaman dîni yalnız kendisine has kılarak Allah'a yalvarırlar Fakat o, onları kurtarıp karaya çıkarınca içlerinden bir kısmı orta yolu tutar, birçoğu da inkâr eder Zaten bizim ayetlerimizi öyle nankör gaddarlardan başkası inkâr etmez " (Lokman, 31/32)
Bu âyetlerden de anlaşıldığı gibi dua, insanda fıtrîdir ve özellikle sıkıntılı anlarda Allah'a dua etmek, sadece samimî olarak Allah'a inananlara has bir durum değildir Allah'a ortak koşanlar da bu gibi durumlarda Allah'a yönelir ve O'na dua ederler
Dua ettikten sonra insan gönlünde bir ferahlık ve serinlik hisseder. İsteğinin yerine getirileceği konusunda ümidi artar. Bu yönüyle dua, insana bir şifa ve rûhî bunalımlara karşı koruyucu bir sağlık tedbiridir. Bu nedenledir ki, dua etmeyen toplumlar, rûhen çökmüş toplumlardır.
Âyet ve hadîslerde dua teşvik edilmiştir: Rabbiniz, şöyle buyurdu: Bana dua edin, size cevap vereyim duanızı kabul edeyim." (Mü'minûn, 23/60)
Hz. Peygamber (sas) de şöyle buyurur: ''Allah katında duadan daha şerefli bir şey yoktur." (Tirmizî)
Dua aynı zamanda bir ibadettir.
''Dua ibadetin ta kendisidir " (Tirmizî) Bakara Sûresi Tefsiri, 16)
"Sadece sana ibadet eder ve sadece senden yardım dileriz " (Fatiha, 1/4) buyurulur.
Allah insana şahdamarından daha yakındır ve O'nun insana merhameti, bir annenin çocuğuna merhametinden çok fazladır Bir âyette şöyle buyurur: "Kullarım sana beni sorunca, haber ver ki, ben şüphesiz onlara yakınım Bana dua edenin duasını kabul ederim " (Bakara, 2/186)
Duanın muhteviyatı, Allah'tan istenen meseleyle ilgili olmalıdır.
Meselâ yemek duası ayrıdır, yolculuğa çıkıldığında yapılacak dua ayrıdır. Birçok konuda Hz Peygamber (sas)'den nakledilmiş dualar mevcuttur. Kur'ân-ı Kerim'de geçmiş peygamberlerin duaları zikredilir. Dua bu me'sur dualarla yapılabileceği gibi, kişinin kendi gönlünden kopanın anlatımı da olabilir. Ancak belli davranışlarda; kabir ziyaretlerinde, yemeklerden sonra, helâya girerken, yeni bir elbise giyerken, yolculuğa çıkarken Hz Muhammed (sas)'den nakledilmiş dualarla dua etmek hem sünnet, hem de daha güzeldir.
Dua eden kişi gönülden etmeli. Duasında iyi şeyleri isteyerek kendisi de o doğrultuda çaba sarfetmelidir. Kişi duasında samimiyetini tavırlarıyla da ortaya koymalıdır. Meselâ duasında Allah'ın emirlerine itaat eden samimi bir müslüman olmayı ifade ediyorsa, hareketleriyle de böyle bir müslüman olma çabası içerisinde olmalıdır.Bir hadis-i şerifte şöyle buyurulmaktadır:
"Biliniz ki, Allahu Teâlâ, kendisinden gafil bir kalbin duasını kabul etmez". (Tirmizî)
Şüphesiz ki Allah insanın kalbinden geçenleri ve ihtiyaçlarını bilir. Ancak dil ile dua etmenin insanın kendisinin eğitilmesi konusunda etkisi vardır. Ayrıca dua Allah'ın bir emrinin yerine getirilmesidir, bir ibadettir. Kur'ân-ı Kerim'de Hak Teâlâ kendisine nasıl dua edileceğini kullarına öğretir, resûllerinin dualarını bize haber verir. Müminler önce bu dualara bakmak ve böyle dualarla Allah'ı zikretmek durumundadırlar. Gerçekten bilmediğimizi ve en güzelini öğreten Allah'tır "Ey rabbimiz unutur veya hata edersek bizi sorumlu tutma " (Bakara, 2/286)
Eyüp Aleyhisselâm;
"Ya Rabbi, gerçekten benim başıma bela geldi Halbuki sen merhametlilerin merhametlisisin" (Enbiya, 21/83); Zekeriya (as), "Rabbim, beni yalnız bırakma" (Enbiya, 21/89); Âdem (as), "Ey Rabbimiz, biz nefislerimize zulmettik Eğer sen bizi affetmez ve bize acımazsan mutlaka zarara uğrayanlardan oluruz ". (A'raf, 7/23) diyerek, dua etmişlerdir. "Beni müslüman olarak öldür ve beni salih kullarına kat " (Yusuf, 12/101) duası Yusuf (as)'ın; "Senden başka hiçbir ilah yoktur. Seni tenzih ederim. Ben zalimlerden idim. " duası da Yunus (as)'ın duasıdır.
İmam Ahmed b Hanbel'in Ebû Saîd el-Hudrî'den (ra) rivâyet ettiği bir hadîste:
Duanın karşılıksız kalmayacağı, bilâkis üç şeyden birinin mutlaka meydana geleceği; ya kabul ya âhirete bırakma yahut eda edilen dua oranında günahın affedileceği beyan buyurulmuştur.
Dua yalnız Allah'a yapılır; istek ve yardım sadece Allah'tan istenir. Allah'tan başkasından bir yardım ve istekte bulunan, müşriktir. Hatta ölümlerinden sonra kabirleri başında veya uzaktan peygamberlere ve salih kullara dua edip yakaranlar, aynen yıldızlara sığınan ve meleklerle peygamberleri rabler edinenler gibi Allah'tan başkasına dua eden müşriklerdir. Ancak melekler müminler için dua ve istiğfar etmektedirler.
Hz Muhammed (sas) şöyle buyurur: "Ümmetimden yetmiş bin kişi sorgusuz sualsiz Cennet'e girecektir. Bunlar, rukye talep etmeyen, dağlayarak tedavi yapmayan, olayları uğursuzluğa yormayanlar ve Rablerine tevekkül eden kimselerdir." (Buhârî) Yani müminler ancak "Bize Allah yeter, '' demelidir. İnsanoğlu öldüğü zaman artık ameli kesilmiştir Yalnız şu üç şey bunun dışındadır: Sadaka-i cariye, faydalanılan ilim ve dua eden salih evlât " (Müslim).
Rasûlullah, ümmetinden kendisine dua etmelerini istemiştir. Cenâb-ı Hak, "O'na salât ve selâm getirin. " (Ahzâb, 33/56) diye emretmiştir.
Peygamber'den nakledilen rivâyetlerde
"Ya Rabbi, Ya Rabbi" diye duaya başlanır. Hz. Peygamber'e Allah'ı sormuşlardı. Cevaben; Allah buyurdu ki:
"Kullarım sana beni sorduklarında: Ben muhakkak ki, yakınım, bana dua ettiğinde dua edenin duasına icâbet ederim" (Bakara, 2/186)
Dua ederken seslerini aşırı şekilde yükseltenleri gören Rasûlullah, şöyle buyurmuştu: "Ey insanlar! Kendinize gelin Çünkü siz bir sağırı veya uzaktaki birini çağırmıyor, ancak herşeyi işiten ve çok yakın bulunan birine dua ediyorsunuz. Sizin kendisine dua ettiğiniz size bineğinizin boynundan daha yakındır". (Buhârî)
"Allah'ım, senden dünya ve âhirette selâmet isterim. Allah'ım, senden dînim, dünyam, ehlim ve malım hakkında beni bağışlamanı ve selâmete çıkarmanı isterim. Allah'ım, benim ayıplarımı örtüver. Korktuklarımdan emin kıl Allah'ım, Önümden arkamdan, sağımdan solumdan ve üzerimden gelecek belâları defederek beni koru Altımdan gelecek ani belâlardan senin azametine sığınırım."
