24 Aralık 2025
Facebook
Twitter
Instagram
YouTube
İstanbul
Parçalı bulutlu
10°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara

Kusurları Örtmek...

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Rivayet edildiğine göre Hazret-i İsa, bir gün havarilerine şöyle sorar;

''Sizler, uykuda olan bir kardeşinizin görülmemesi gereken avret yerlerini rüzgarın açtığını görseniz ne yaparsınız''...

Havariler bu suale;

''Hemen üstünü örter, kapatırız, '' diyerek cevap verirler.

Hazret-i İsa ise, bir noktaya dikkat çekmek maksadıyla,  

bu sözlere şöyle itiraz eder;

''Hayır! Belki siz, iyice açar ve ayıpları apaçık ortaya çıkarırsınız!''

Havariler duydukları bu ifadeler karşısında büyük bir şaşkınlıkla;

''Efendim! Hiç öyle şey olur mu.. 

Hiç kimse bu ahlaksızlığı yapmaz!'', derler.

Hazret-i İsa'ın ikaz mahiyetindeki şu cevabı ise,  

çok manidar'dır;

''Sizden biriniz din kardeşi hakkında bir söz duyduğunda veya onun bir kusurunu gördüğünde, bu gördüklerine ve duyduklarına biraz daha kusur ekleyip söylemiyor mu...

İşte bu, uyuyan bir adamın açılmış olan avret yerini biraz daha açmaktan farksızdır, ve siz, bunu hep yapıyorsunuz!''

İnsanların ayıplarını araştırmamak, hatta tesadüfen görülen ayıp ve kabahatleri dahi setretmek, yani örtmek, her mü'minin,  

beşeri münasebetlerinde dikkat etmesi gereken mühim bir husustur.

Cenab-ı Hak, bir kimsenin kusurunu ve gizli hallerini araştırmayı;

''…Tecessüste bulunmayın…'' (el-Hucurat, 12) buyurmak suretiyle yasaklamıştır.

Peygamber Efendimiz'de, kusurları örtmenin fazileti hakkında şöyle buyurmaktadır:

''Kim bir müslümanın ayıp ve kusurunu örterse, Allah Teâlâ da o kimsenin ayıp ve kusurunu örter.'' (Buhari)

''Kim arkadaşının ayıbını örterse, Allah da kıyamet günü onun ayıbını örter. Kim ki müslüman kardeşinin ayıbını açığa vurursa,  

Allah da onun ayıbını açığa vurur. 

Hatta evinin içinde bile olsa onu ayıbıyla rezil eder.'' 

(İbn-i Mace)

Ayrıca insanların gerek şahsi ve ailevi, gerekse de diğer gizli hallerini araştırarak ayıplarını ortaya çıkarmak,  

onların ruhen ve ahlaken daha da bozulmasına,  

hatta manen helakine sebep olabilir. 

Zira kusurları araştırılıp ortaya çıkarılan kişiler,  

artık ayıplarının herkes tarafından bilindiğini düşündükçe yavaş yavaş utanma duy­gusunu da kaybederler. 

Hayasını yitiren bir insan ise, artık her şeyi yapabilir.

Zira topluma zarar verme ihtimali bulunan bir kusurun açıklanıp ilan edilmesinde bir beis yoktur. 

Hatta bu, toplumu korumak için bir zarurettir. 

Fakat topluma zararı bulunmayan şahsi kusurların,  

sadece muhatabın kendisine ve münasip bir lisanla anlatılması daha doğrudur. Peygamber Efendimiz, bir topluluktaki suçlu şahsı bilse bile,  

rencide olmaması için, onu adeta belirsiz hale getirir ve o kusurdan bütün topluluğu sakındırırdı. 

Bazen de muhataplarının hatasını onlara yakıştıramadığını hissettirmek maksadıyla;

''Bana ne oluyor ki sizi böyle görüyorum'',

buyurarak yanlış görmeyi kendilerine izafe ederlerdi.

Efendimiz'e bir adamdan menfi bir söz ulaştığında; 

''Falan niye böyle söylemiş'' demezdi. 

Lakin;

''İnsanlara ne oluyor da şöyle şöyle söylüyorlar'' buyururdu. 

(Ebu Davud)

Başkalarının hataları yerine kendi kusurlarıyla meşgul olan kişi,  

daha faydalı bir iş yapmış olur. 

Böylece hem günahlardan kurtulur,  

hem de hatâlarını düzelterek olgunluğunu daha da artırır. 

Nitekim Peygamber Efendimiz;

''Başkalarının ayıplarıyla uğraşmayıp kendi ayıplarıyla meşgul olan kimseye müjdeler olsun!'' buyurmuştur. (Ali el-Müttaki)

Hazret-i Ömer, böyle kimseleri şu ifadelerle ikaz eder;

''Merhamet etmeyene merhamet olunmaz. 

Kusurları bağışlamayan kimsenin kendisi de bağışlanmaz. 

Affetmeyen kişi affolunmaz. 

Günahlardan korunmaya çalışmayan kimse de korunup takvaya erdirilmez.''

İbrahim Edhem Hazretleri ile uzun yıllar arkadaşlık yapmış olan bir kimse vardı. Bir defasında;

''Senelerdir beraber bulunuyoruz. 

Rica etsem, bende gördüğün ve hoşuna gitmeyen şeyleri söyler misin'',  

diyerek İbrahim Edhem Hazretleri'ne sordu. 

Hazret ise, bu suale şu cevabı verdi;

''Ben sana hiç o gözle bakmadım ki!''

Şeyh Sadi ne güzel buyurmuştur:

''Şunu bil ki, bu dünyada başkalarının hep iyi taraflarını görenlerin,  

yarın mahşer günü kusurları görmezlikten gelinir.''

Ey akıl sahibi! 

Gül, dikenle beraber bulunur. 

Senin dikenle ne işin var.. 

Gülü demet yap… 

Eğer tabiatında daima ve yalnız kusurları görmek varsa tavus kuşunda 

çirkin ses ve ayaktan başka bir şey göremezsin.''

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *