24 Aralık 2025
Facebook
Twitter
Instagram
YouTube
İstanbul
Parçalı bulutlu
10°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara

Dilekçesi Sırtında...

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Ahmet Vefik Paşa, deli dolu bir insandı ama,  

bir o kadar da yardım yapmayı severdi. 

Bir gün, kırk yıl çalıştıktan sonra, kadro darlığı yüzünden işinden çıkarılan bir memur, Paşa'nın karşısına çıkar;

Çok muhterem vali Paşa'mız hazretleri, diyerek söze başlar. 

Dilekçe yazmak için gerekli kağıdı ve pulu alacak param bile yok. 

Bendenizi münasip göreceğiniz bir vazifeye yeniden tayin etmenizi arz ve istirham ederim. 

Adım, falan oğlu filan, dilekçemin tarihi de bugündür,  

diye sözlü dilekçesini vali Paşa'ya sunar.

Vali adamı dinler. 

Hademeyi çağırır ve tebeşir ister. 

Adama da sırtını dönmesini söyler ve sırtına tebeşirle şunları yazar; 

''Dilekçe sahibine münasip bir vazifenin verilmesi için defterdar beye…'' Sonra da adama, gidip defterdarı görmesini söyler. 

Adam sevinerek çıkar; ancak, çok geçmeden defterdar valinin makamında görülür. 

Adamın sırtındaki yazıyı okumuştur. 

Bunun şaka olup olmadığını bir de valiye sorup, emri bir de validen duymak ister.

Ahmet Vefik Paşa defterdara; 

Bunun şakası-makası yok. 

Biçare adamın dilekçe yazacak ve buna pul yapıştıracak kadar bile parası yokmuş. 

Onun için dilekçesini sözlü okudu. 

Ben de bir seferlik pul parasını affettim. 

Kağıdı olmadığına göre havaleyi de tebeşirle sırtına yazdım. 

Zavallı adamı hemen uygun bir işe yerleştiriniz, diye emir verir. 

***

Yusuf Sineçak... 

Asıl adı mahlas olarak da kullandığı Yûsuf olarak bilinen şairin bir beytinde geçen ''Erbab-ı mahabbet bizi Yusuf bilür amma 

Ashab-ı hased gözine ey dust Sinan'uz'' beytiyle Yusuf kadar yaygın olmayan bir adının da Sinan olduğunu duyurmaktadır. 

Vardar Yenicesi'ndendir. 

Yusuf Sineçak olarak tanındı. 

Asrın meşhur şairlerinden Hayretî'nin kardeşidir. Şiirlerinde Yûsuf mahlasını kullandı. 

Eğitimini tamamladıktan sonra Hicaz,  

Mısır ve Kudüs'ü dolaştı, Mısır'da Şeyh İbrahim Gülşeni'ye intisap etti. 

Sonra Mevleviliğe geçerek Konya'da Mevlana dergahını ziyaret etti. 

Edirne Muradiye Dergahı postnişini oldu. 

Kanuni'nin Edirne'yi ziyareti sırasında vezirinin kimi kaynaklara göre valinin,  

bir bahaneyle Yusuf Sineçak'ın vakfını ortadan kaldırdığı,  

şeyhin "vakfı nesheden şeytandır", sözünü vezire iletmesi üzerine vezirin Sineçak'ı katletmeye kalkıştığı, ancak Sineçak'ın müridleriyle beraber o gece İstanbul'a giderek tesadüfen ölümden kurtulduğu Esrar Dede 

Tezkiresi ve Sema Hane-i Edeb'de ayrıntısıyla zikredilmektedir. 

Haklılığı sonradan anlaşıldıysa da Yusuf Sineçak,  

bu olaydan sonra tamamen uzlete çekildi. 

Şeyhin durumuna üzülen Kanuni, şairin Südlüce'deki evine giderek onunla görüşmek istediği söylendiğinde "sohbet ferdaya kaldı" diyen bu ünlü 

Mevlevi tam o anda, 1546-47'de canını teslim etti. 

Cenazesinin her safhası ile bizzat ilgilenen padişah cenaze namazını da kıldırmıştır. 

Şairin muhteşem geçtiği anlaşılan cenaze töreni,  

Aşık Celebi Tezkiresi'nde etraflı bir şekilde anlatılmaktadır. 

Kabri Südlüce'de Hasıri-zade Sa'di Tekkesi civarındaki Mahmud Ağa Camii'nin mihrabı önündedir. 

Aşık Çelebi, şairin ölümünden bir yıl sonraki 10 Muharrem günü Yusuf'un yetiştirmelerinden Şuri,  

Günahi ve sair Mevlevilerin topladıkları parayla 

Ca'ferabad'a şeyhlerinin kabri başında aşure ve yemek pişirip dağıttıklarını, şiirler okuduklarını, başlarını kazıyıp ağlaştıklarını kaydeder. 

Hüseyin Ayvansarayi kimlerden bahsedildiğine açıklık getirmeksizin 

"Sineçak Derviş Yusuf bunların bu lakab ile şöhretlerine sebeb gömlek giymezler idi ve çul giyerler idi ve daima göğsü açık gezerler idi,  

anun içün Sineçak dediler" demektedir.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *