23 Aralık 2025
Facebook
Twitter
Instagram
YouTube
İstanbul
Parçalı bulutlu
10°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara

İmam Evza'i...

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Zamanının bir tanesi, asrının ilimde önderi, Allah'ü Te'ala'nın rızası için her şeyini feda eden büyük fıkıh alimi. 

Tebe-i tabiindendir. 

İsmi; Abdurrahman bin Amr bin Muhammed'dir. 

Künyesi; Ebu Amr'dır. Ba'lbek'te doğdu. 

Hayatının sonlarına doğru Beyrut'a gitti. 

Burada kendisine kadılık vermek istediler. 

Fakat O, bunu kabul etmedi. Orada yerleşti. 

Ders vermekle meşgul oldu. 

774 Beyrut'ta vefat etti. 

Birisi, rü'yadan anlıyan birine gidip, ''Dün gece, rü'yamda,  

mağrib tarafından çıkıp, göğe doğru yükselen ve sonunda gökte kaybolan bir demet fesleğen gördüm'' dedi. 

Rü'yayı yorumlayan zat, ''Rü'yan doğrudur. Evzai vefat etti'' dedi. Araştırdıklarında, o gece Evzai hazretlerinin vefat ettiğini gördüler. 

Vefatı hakkında değişik rivayetler vardır.

Evzai, Yemen'de bir yer veya Şam'ın Feradız kapısı dışında bir köydü. 

Yemen'de bir kabile olduğu da söylenmiştir. 

Oraya bir ara gitmişti. Onun için bu ismi aldı. 

Edebiyatta, yazı ve güzel konuşmada çok kabiliyetli olup,  

herkes tarafından beğenilir takdir edilirdi. 

Salih bin Yahya, ''Beyrut Tarihi'' kitabında ''Evzai'nin Şam'da çok itibarı vardı. Hatta idarecilerden daha fazla hürmet ve itibar görüyordu. 

O'nun fıkıha dair ''Sünen'' isimli kitabı ile ''Mes'eleler'' adında bir eseri vardır. Kendisine yetmişbin mes'ele sorulup hepsine cevap verdiği söylenir. 

Hakem bin Hişam zamanına kadar, Endülüs'te, fetvalar onun ictihadı üzerine verilmiştir. 

Velid bin Müslim, ''İbadet konusunda ondan daha çok ictihad eden birini görmedim'', demektedir.

Şam ve Magrib Fas, Tunus, Cezayir halkı, Maliki mezhebine mensub olmadan önce Evzai hazretlerinin mezhebine tabi idiler. 

Mezhebi, Endülüs'e Emeviler'le girmiştir. 

Mensupları kalmadığı için mezhebi daha sonra unutuldu. 

Mezhebinin kayboluşu hicri üçüncü asrın ortalarına rastlar.

Ata bin Ebi Kesir, Zühri, Muhammed bin İbrahim et-Teymi'den hadis bildirdi. Şu'be, İbn-i Mübarek, Yahya bin Hamza, Yahya el-Kettan,  

Ebu Asım ve başkaları da ondan hadis nakletmişlerdir.

Zamanının en büyük âlimi ve en faziletlisi idi. 

Zühd ve takvası pek çok idi. İbadet etme konusunda çok gayretli idi. 

Gecelerini, namaz kılmak, Kur'an-ı kerim okumak ve ağlamakla geçirdiği bildirilir. 

Muhammed bin Aclan da, ''İnsanlara ondan daha çok nasîhat eden bilmiyorum.'' 

Halife Mansur, Evzai hazretlerine çok hürmet eder, onun nasihatlerine kulak verirdi. 

Beşir bin Velid der ki; 

''Evzai'yi gördüm, huşu'dan dolayı gözleri görmiyen bir kimse gibi idi.''

Rivayet ettiği hadis-i şeriflerden bazıları şunlardır:

''Bir kimse sadaka verir, sonra vazgeçerse, bir şeyi yiyip sonra kusan,  

sonra dönüp kustuğunu yiyen köpek gibidir.''

''Kul öldüğü zaman, namazı başının yanında, verdiği sadakası,  

sağında, tuttuğu orucu göğsünün yanında olur.''

''İman, yetmiş küsur hasletdir. En büyüğü; 

La ilahe illallah'ı dili ile söyleyip, ma'nasına kalbiyle inanmak. 

En küçüğü ise, yoldan, eziyet veren bir şeyi gidermek.''

Evzai, Resulullahın akrabasından birinin günah işlediğini gördüğü zaman,  

''Sakın Resulullaha olan yakınlığınız, sizi aldatmış olmasın. 

Çünkü o, kızı Fatıma'ya; 

''Kızım, kendini Cehennem ateşinden kurtarmaya bak. Çünkü ben senin nâmına Allah'ü Te'ala'dan bir şey te'min edemem'', buyurmuştur.

İmam-ı Evzai, Halife Ca'fer'e nasihatte bulunurken; 

Cebrail (aleyhisselam) bir gün Peygamber efendimize gelmişti. 

Resulullah, Cebrail'e; ''Ya Cebrail! 

Bana Cehennemi anlat'' diye buyurdu. 

Cebrail (aleyhisselam) da; ''Allah'ü Te'ala Cehenneme emretti. 

Bin sene iyice kırmızılaşıncaya kadar yandı. 

Bundan sonra bin sene daha yandı. 

Sapsarı oldu. Bin sene daha yanıp, simsiyah oldu. 

Onun için Cehennem koyu ve siyahtır. 

Alevleri ve parçaları parlamaz; seni Peygamber olarak gönderen Allah'ü Te'ala'ya yemin ederim ki, Cehennem elbiselerinden birisi,  

dünyadakilere gösterilmiş olsaydı, hepsi ölürler idi. 

Eğer, Cehennemin içecek kovalarından bir tanesi,  

dünya suyuna dökülmüş olsaydı, ondan tadan herkes ölürdü. 

Eğer, Allah'ü Te'ala'nın bildirdiği zincirden bir arşın,  

dünyadaki dağlar üzerine konulsaydı, bütün dağlar erirdi. 

Bir kimse Cehenneme girip, çıksaydı,  

yeryüzündekiler onun kokusundan ölürlerdi.'' 

Bunun üzerine Peygamber efendimiz ağladılar. 

Resulullah ağlayınca, Cebrail de ağladı ve; 

''Ya Muhammed, sen de mi ağlıyorsun, halbuki Allah'ü Te'ala senin gelmiş ve gelecek bütün günâhlarını bağışladı" deyince Resulullah,  

''Allah'a şükredici bir kul olmıyayım mı''.. buyurdu. 

Resylullah ile Cebrail ağlarlar iken, gökten bir ses,  

''Ya Muhammed ve ya Cebrail, şüphesiz Allah sizi,  

günah işlemiyecek şekilde yarattı. 

Onun için, ya Muhammed, Allah seni bütün Peygamberlerden üstün kıldı. 

Ya Cebrail! Seni bütün gök meleklerinden üstün kıldı, '' dedi. 

''Ey mü'minlerin emiri! 

En üstün şey takvadır.'' 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *