EVİNİZİ DEĞİŞTİRİNCE ADINIZ DA DEĞİŞİYOR MU!..
YAYINLAMA:
| GÜNCELLEME:
Kişilerin değil sadece, yaşamımızdaki hemen her şeyin bir adı var…
Kedinizin de var… Köpeğinizin de…
Kuşunuzun da balığınızın da…
Oturduğunuz semtinizin de adı var…
Ve bu adı olan şeyler, gün gelir taşınırlar… Barındıkları ya da varoldukları yerden bir başka yere, bir başka semte, bir başka şehre giderler…
Ve gittikleri yerde de bunların adı aynıdır…
Bendeniz Levent, İstanbul'da Beşiktaş'tan Etiler'e taşındığımda adım "Kamil" olmaz mesela…
Ya da köpeğiniz Alex'e, yazdığa gittiğinizde "Hans" demezsiniz…
Son yıllarda rant-inşaat-beton üçgeninin dayanılmaz cazibesi sonucunda çok sayıda şehrimizde çok sayıda stadın yeri değişti… Yenilendi…
Ama hangi mantıkla bilmem, bu statların isimleri yeni taşındıkları yerde değişti…
Özellikle "Atatürk statları"nın adı "bilmemne arena" olup çıktı..
Ben, onlardan söz açıldığında Beşiktaş'ın stadı için "Vodafon Arena" demiyorum mesela… Onun adı, "İnönü Stadı…"
Ben yaşadığım sürece de benim için statların ismi değişmeyecek… Atatürk'se Atatürk, Avni Aker'se Avni Aker, 5 Eylül'se 5 Eylül, Ali Sami Yen'se Ali Sami Yen…
Bunları değiştireceksek, adet buysa, lüzumluysa eğer; kendi şehirlerinden Ankara'ya taşınan milletvekilleri de adını değiştirsin… Bakanlar da…
Şimdi gözüm İstanbul Atatürk Havaalanı'nda…
Onun da yeri değişiyor…
Yani, taşınıyor…
Benim içini yeni havaalanının adı ATATÜRK HAVAALANI'dır…
Bunu ister kağıt üzerinde değiştirin, isterseniz dünyaya ilan edin, benim için fark etmez… Ben o havaalanına gideceksem, taksiye bineceğim ve "Atatürk Havaalanı'na gidelim" diyeceğim…
"Neresi" diye sorarsa da o taksiden ineceğim…
Yeter artık…
Bana dayatılan saçmalıklardan, özellikle Atatürk adına duyulan rahatsızlıktan sıkıldım ve asıl ben rahatsız oldum…
Bu isimleri değiştirmek isteyenler, önce nüfus müdürlüğüne gidecek ve kendi isimlerini değiştirecek ki, haklı bir gerekçeleri olsun…
"ACILAR"DAN SERVET EDİNMEK!
Meksika, Iğdır, Ağrı Dağı ve Avrupa sofraları…
Daralan ekonomimizde ne karmaşık bir yolculuk değil mi!
Ağrı dağı etekleri, mikroklima iklimi ve toprak yapısıyla, sayısız sebze, meyve ve hububat için harikaymış…
Iğdırlı Nevruz Sadak, bunu keşfetti, ekonomik değeri yüksek Meksika biberini seçti… Ağrı Dağı'nın eteklerindeki Akyumak köyünde 15 dekarlık alanda yetiştirdiği Jalapeno biberlerini, Iğdır Organize Sanayi Bölgesi'nde işledikten sonra Avrupa'ya ihraç etmeyi denedi… Araştırdı, soruşturdu ve o pazarı buldu.…
2 yıl içinde Avrupa'da sayısız perakende mağazalar zinciri kurdu ve Meksika'nın dünyaca ünlü acı biberini Avrupa'ya tıkır tıkır sattı, satıyor…
Avrupalı "acıseverler" şimdi yılda 100 ton Ağrı esintili "acı"yı Nevruz Sadak'tan alıyor, Sadak da, acıdan bir koca servet eyliyor…
Şimdi kendinize sorun bakalım…
"Sizde acı var mı acı?.."
YAZ KENARA!..
Barışa giden yol yoktur. Çünkü barışın kendisi zaten bir yoldur.
Mahatma Gandhi
Yorumlar
*
Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *
