19 Aralık 2025
Facebook
Twitter
Instagram
YouTube
İstanbul
Kapalı
10°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara

HAK DOSTLARINDAN HİKMETLER...

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Yunus Emre hazretleri şöyle buyurur;
Şol kahırla kazananlar
Güle güle yedirenler
Götürdüm perdelerini
Didarıma baksın demiş.
Merhamet, mü'minin alamet-i farikası;
Candan ve maldan fedakarlık da, imanlı gönüllerin en büyük sanatıdır. Salih mü'minlerin şiarı olan cömertlik, ise illa maddi varlıklardan 
vermek manasına gelmez. Yerine göre bir tebessüm, tatlı bir söz, düşenin elinden tutmak, bir din kardeşinin derdini dinlemek, onunla vaktini,
emeğini, ilmini, gönlünü paylaşmak da birer infaktır. 
Bu sebeple İslam, en yoksul mü'minin dahi diğergam, cömert ve fedakar olmasını ister.
Peygamber Efendimiz (SAV) bütün mü'minleri ''gönül zengini'' olarak kabul ederdi.
Bir mü'minin cömertlikten geri kalmasına gönlü razı olmazdı. 
Nitekim ashabı kiramın en fakirlerinden biri olan Ebu Zer (RA) buyurdu ki;
''Resulullah (SAV) bana şöyle vasiyet etti; 
''Çorba pişirdiğin zaman suyunu çok koy. Sonra da komşularını gözden geçir ve gerekli gördüklerine güzel bir şekilde ikramda bulun''. (Müslim)

Ebu Zerin çorbasına ilave edebilecek bir bakliyatı bile yoktu. O derece fakir bir sahabe idi. Fakat Efendimiz ona bile cömert davranmasını
tavsiye etti. Sahabe nesli için infak ve cömertlik hususunda yoksulluk bile bir mazeret teşkil etmiyordu.

Demek ki  cömertlik, hangi ahvalde olursa olsun her Müslümanın tabiatı adliyesi olmalıdır. Nitekim ayeti kerimede Yüce Rabbimiz şöyle emrediyor: 
''O, takva sahipleri ki bollukta da darlıkta da Allah için infak ederler.'' (Ali İmran; 134)

Unutmayalım ki zekat, dinen zengin sayılanlara; cömertlik ve infak ise zengin-fakir her mü'mine ilahi bir emirdir.
Nitekim Kur'anı Kerimde infaka teşvik, zengin mü'minlerin asgari cömertlik sınırını belirleyen zekattan çok daha fazla yer almaktadır.
İnfak, zengin fakir her müslümanın mükellefiyetidir. Hiç bir şeyi olmayan sahabiler de infak ve ikram faziletini yakalayabilmek için, kimi zaman
dağlardan odun kesmiş, kimi zaman kuyudan su çekmiş, kimi zaman da çarşıda hamallık yapmış ve kazandıklarını Allah Resulünün huzuruna 
getirip infak etmişlerdir. 
Ebu Leys Semerkandi hazretlerinin buyurduğu gibi; ''Veren alana teşekkür edası içinde olmalıdır. Çünkü alanın nasibi, dünyevi ihtiyacın giderilmesi içindir. Verenin nasibi ise uhrevi ve sonsuz lütuflar ile Cenab-ı Hakkın rızasıdır. Böyle olunca veren alandan daha karlı durumdadır. Onun için de muhatabına  teşekkür etmelidir.

BİR AYET:

....Bizi zalimler topluluğundan kurtaran Allaha hamdolsun.(Müminun; 24/28)

BİR HADİS:

Akrabalık, Allah'ın rahmetinin eserlerindendir. Yüce Allah buyurur ki, ''Kim bu bağı sürdürürse ona merhamet ederim.
Kim de onu koparırsa, ben de ondan ihsan ve rahmetimi keserim.'' (Buhari)

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *