EĞİTİMİN SINIRLARI VE SONSUZLUĞU
Eğitim, bir kapıdan içeri girmek gibidir. O kapıdan geçmeden, ötesindeki dünyayı göremez, anlayamazsın. Ancak bu kapı, sadece bilgi yüküyle dolu bir geçişten ibaret değildir. Asıl mesele, o kapıdan geçtikten sonra ne yapacağındır. Bir fidanın büyüyüp boy vermesi gibi, insan zihni de doğru ilgi ve besinle gelişir. Toprağın kalitesi, suyun miktarı, güneşin açısı ne kadar önemliyse, eğitimin içeriği ve sunuluş biçimi de o kadar hayati bir öneme sahiptir.
Bir zamanlar eğitim, sadece bilginin aktarıldığı, ezberin yüceltildiği bir süreçti. Fakat şimdi biliyoruz ki, ezber, hafızanın kısa süreli bir misafiridir. Asıl kalıcı olan, bilginin bir tohum gibi ekilip, içselleştirilerek yeşermesidir. Eleştirel düşünme, sorgulama, yaratıcılık ve problem çözme becerisi... İşte bunlar, o fidanın sağlıklı dallar ve sağlam kökler salmasını sağlayan temel besinlerdir. Eğitim, bir nevi alet çantası sunar bizlere. Bu çantanın içinde, hayatın zorlu yollarında karşımıza çıkacak engelleri aşmak için gerekli tüm araçlar bulunur. Önemli olan, bu araçları nasıl ve ne zaman kullanacağını bilmektir.
Ancak eğitim, sadece ders kitaplarından ibaret değildir. Hayatın kendisi en büyük okuldur. Yere düşmek, kalkmak, hatalar yapmak, denemek ve tekrar denemek... Bütün bunlar, bizi olgunlaştıran, deneyimlerimizi zenginleştiren birer ders niteliğindedir. Bu nedenle, eğitimin en büyük amacı, bize bu yaşam okulunda nasıl öğrenci olacağımızı öğretmektir. Hayata karşı meraklı kalmayı, her an yeni bir şeyler keşfetmeyi ve asla öğrenmekten vazgeçmemeyi...
İşte gerçek eğitim budur. Bir kapıyı açmakla kalmayıp, o kapının ardındaki sonsuz evreni keşfetme cesaretini bize kazandırır.
