O ÇALIKUŞU’NUN FERİDE’Sİ DEĞİL, ORTAKÖY’ÜN FERİDE’Sİ
Tesadüf o ki,
onun adı da Feride.
Reşat Nuri Güntekin’in Çalıkuşu romanındaki başkahraman Feride’yi hepimiz biliriz.
Küçük yaşta annesini kaybeden, sonrasında babaannesi tarafından büyütülen,
babaanne de ölünce yabancı bir okulda yatılı olarak eğitim gören Feride…
Arkadaşlarının ona taktığı ad ile: Çalıkuşu Feride.
Ama bizim Feride’miz, o Feride değil.
Bu, Ortaköylü Feride.
Yürüyüş yolumuzun Feride’si.
Her gün aynı saatte o yolda…
Sevimli, güleç yüzlü,
selamını sabahını asla esirgemeyen, 25-30’lu yaşlarda bir genç kız.
O da Çalıkuşu Feride gibi hareketli ve yerinde duramayan güzel bir kız.
Bir gün yine hemen önümde yürüyordu.
Dayanamadım, konuşmak için selam verdim.
Olumlu dönüş aldım.
İsmini öğrendim: Feride’ymiş.
Sordum:
“Senin hikâyen nedir Feride?
Her gün bu yollardasın…
Düşüncelisin, dalgınsın, belli ki ruhunu sıkan bir şeyler var.
Bu gazeteci abinle, amcanla paylaşmak istediğin bir şey var mı?”
Feride hüzünlendi.
O hep gülen çipil gözleri doldu.
Belli ki arka planında bir dram vardı.
Hem de hiçbir genç kızın yaşamayı istemeyeceği türden bir dram…
Feride, küçük yaşta babacığını trafik kazasında kaybetmiş.
Babaya en çok ihtiyaç duyacağı yaşlarda,
o elim kaza onu ondan koparmış.
Bu kayıp ona çocukluk yıllarında çok acı ve umutsuzluk vermiş.
Babasını hep aramış, rüyalarına girmiş,
annesiyle hayata tutunmaya çalışmış.
Başka kardeşi de olmadığından tek dayanağı annesiymiş.
Tek varlıkları, babadan kalan iki göz bir köy evi,
bir bahçe ve zeytin-meyve ağaçlarıymış.
Anne, bahçeyi ekerek ve 20-30 tavuk alarak hayatlarını sürdürmeye çalışmış.
Babadan kalan üç beş kuruş malullük maaşı da bu geçime küçük bir katkı olmuş.
Arada temizlik işleriyle de yaşam seviyelerini yükseltmeye çalışmışlar.
Feride akıllı bir kız; liseyi bitirmiş, okumuş.
Üniversite sınavında da başarılıymış.
Ama mali güçlükler onun yoluna taş koymuş, okuyamamış.
Büyüyüp serpilen, güzelleşen Feride,
20’li yaşlara geldiğinde talipleri de olmuş tabii.
Ama o, annesi yalnız kalır korkusuyla hep “hayır” demiş.
Şimdilerde Feride, büyük marketlerde ve bazı işyerlerinde fırsat buldukça çalışıyor,
annesine ve evine katkıda bulunmaya çalışıyor.
Ancak babacığı aklından hiç ama hiç çıkmıyor.
“O olsaydı, hayatım böylesine dramatik, böylesine hüzünlü, sıkıcı, acılı asla olmazdı” diyor,
hüznün saklandığı kederli gözlerinde…
Ama hayatın devam ettiğini biliyor.
Onun için de mücadelesine, anacığıyla birlikte devam ediyor.
Bundan sonra hayatlarını güzelleştirecek bir tek şey olabilir:
Hayırlı bir eş, çocuklarla dolu bir aile ve güzel bir yaşam…
Acılarını ancak böyle unutabilir.
