Ödül ve Ceza...
GAZETECİ-Yazar Çetin Altan'ın İstanbul'daki Kültür ve Sanat Büyük Ödülü törenine katılan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Bugünkü Türkiye'nin geçmişte Çetin Altan'a yüzlerce dava açan ve Nâzım Hikmet'i hapiste tutan Türkiye olmadığını'' söyledi.
Erdoğan daha sonra şöyle devam etti: "Eleştirel akıl olmadan, eleştiriye tahammül olmadan yol alamayız. Söz olmadan yazı ve fikir olmadan uygarlık iddiamızı gerçekleştiremeyiz.
Farklı düşünmek, birbirimizi anlamaya en azından anlama çabasına mani olmamalıdır.
Demokrasinin temeli; tahammül duygusudur. Türkiye artık ne Çetin Altan'ı 300 kez mahkeme kapılarına çağıran ve düşünçeyi mahkûm eden bir Türkiye'dir, ne de Nâzım Hikmet'i 12 yıl boyunca hapishanelerde tutan Türkiye'dir."
SÖZ BAŞKA İCRAAT BAŞKA...
ERDOĞAN, işine geldiğinde eleştiri yapılmasını savunuyor ama basına açtığı davalardan da köşeyi dönüyor.
Başbakan Erdoğan, bugüne kadar açtığı tazminat davalarından 500 bin TL'ye yakın para kazandı.
Basına açtığı davalar AB ve Türkiye'de eleştirilere neden oluyor. Başbakan, devam eden davalar lehine sonuçlanırsa 1, 5 milyon TL daha alacak.
AKP hukuk bürosundaki medya takip görevlileri, her gün düzenli olarak gazeteleri, televizyonları, internet sitelerini takip ederek Başbakan Erdoğan'ın şahsına yönelik yazı, yorum, haber ve karikatürleri bir dosyada topluyor.
Gerekli incelemeler yapıldıktan sonrada kendilerine göre ihlal içeren haber, yazı ve karikatürlerle ilgili savcılığa suç duyurusunda bulunuluyor, ya da tazminat talebiyle dava açılıyor.
Söylediklerinin aksine Erdoğan'ın eleştirilmeyi bir türlü hazmedemeyip adeta basına tazminat davası savaşı açması sonucunda ortaya çıkan durum düşündürücü.
Kendisini desteklemeyen basını boykot çağrıları yapan Erdoğan'ın 100'ün üzerinde tazminat davası açmış olması, gittiği yabancı ülkelerin milletvekillerine, maaşının azlığından şikâyet ederken aslında ciddi (!) olduğunu da düşündürüyor.
Başbakan Erdoğan, son olarak kendisini eleştiren bir kapağı nedeniyle dava açtığı Leman Dergisi'nden 6 bin TL tazminat kazandı.
Parayı Başbakan'ın hesabına yatırdığını duyuran dergi, Çetin Altan'a ödül verirken yaptığı konuşmayı da hatırlatarak ilginç bir teklifte bulundu: ''Davos'taki tavrınızın devamı olarak bizden kazandığınız parayı Filistinli çocuklara bağışlamanızı öneriyoruz. Bu bizim içimizi ferahlatacaktır.''
ŞEYH EDEBALİ DİYOR Kİ...
BASINI nereye koyacağını bilemeyen sayın Başbakan; her ağzını açtığında ya basını suçlar; ya boykot çağrısı yapar; ya da dava açtırır.
Oysa basının yeri çok açıktır: Basın eleştirir. Hükümet de bu eleştirileri gözönüne alarak siyasetini oluşturmaya çalışır. Erdoğan'ın tavrına kendisinin çok iyi bildiği Şeyh Edebali'nin sözleriyle cevap verelim: "Ey oğul" demiş Osman Bey'e, "Beysin! Bundan sonra öfke bize, uysallık sana... Güceniklik bize, gönül almak sana... Suçlamak bize, katlanmak sana... Geçimsizlikler, çatışmalar, uyumsuzluklar, anlaşamazlıklar bize, adalet sana... Kötü göz, şom ağız, haksız yorum bize, bağışlamak sana..."
Son günlerde oğlunun ve gelininin ''Altın ortaklığı'' da gündeme gelen Erdoğan, bu sözleri duyar mı bilmiyoruz ama basın ile takışan siyasetçilerin sonunun hiç de iyi olmadığını; danışmanları şöyle bir araştırırlarsa görürler.
Siyasiler şunu hep unutuyor: Özgür basın ama gerçek özgür basın, onların varlıklarının da en büyük güvencesidir.
Bu tüm siyasilerin kulağına küpe olmalı: Alkış isteyen, eleştiriye de katlanır...
