Kumbarhane Camii Yıkılmak Uzere
Camiyi II.Selim'in annesi Mihrimah Sultan, II. Selim'in Humbaracılar ve lağamcılar için yaptırdığı kışlanın ortasına H. 1208 tarihinde yaptırmıştır.
Bu cami, başlangıçta tek minareli yapılmış ancak, II. Selim buna bir minare daha ilave etmişti. Cami 1218 ''1803-1804'' yılında tamamlandığı bilinmektedir.
350 m2 toplam arsa üzerine inşa edilen cami, taş yapıdır. Cami tek kubbeli, çift şerefeli iki minaresi ile birlikte avlu dahil 322 m2 alan üzerine kuruludur.
Namaz kılınmaya önce fevkni binada başlandı ve ''Humbaracılar Kışlası Camii'' ismi verildi. Dört tarafında kışla odaları vardı. Deniz tarafında yaptırılmış olan odalardan eser kalmamıştır.
Cami, nerede ise yıkılmak üzere.
Vakıflar Genel Müdürlüğümüzün elbette olaydan haberi vardır ve Vakıflar Genel Müdürlüğünün tarihi ve mukaddes emanetlere önem verdiğine yürekten inanıyorum. Yedek subaylık eğitimim sırasında tervih namazlarına gittiğimiz bu cami, cemaat bakımındanda oldukca dolup taştığını görürdük. Peygamber Efendimizden başlayarak, müslüman Türk milletinin bu günkü günümüze kadar devam ettirtiği vakıflarımız, sadece ülkemizle kalmamış, her gittiği ülkelerede bu hayılı müesseseleri inşa etmişlerdir. Bir örnek vermek istiyorum: ''Bağdat İmam-ı Azam Ebu Hanife ve Ehlibeytin güzidelerinden Şeyh Abdül-Kadir Geylani hazretlerine Türklerin kurduğu vakıf gelirleri 1967-68 yılında 17 milyon Irak dinarı idi. Yüce Türk Milleti, sadece bununlada kalmamış, Suriye, Mısır, S.Arabistan, Yemen ve Balkanlarda vakıflar kurarak, insanlığa hizmetini sürdürmüşlerdir.''
Yeri gelmişken Ulu Hakanımız, Fatih Sultan Mehmet Han'ın sağlık vakfı ile ilgili vasiyetini hatırlatalım:
Ben ki; İstanbul Fatihi abd-i aciz Fatih Sultan Mehmet bizatihi alın terimle kazanmış olduğum akçelerimle satın aldığım İstanbul'un taşlik mevkiinde kain ve malumu'l-hudut olan 136 bap dükkanımı aşağıdaki şartlar muvacehesinde vakfı sahih eylerim.
Şöyle ki;
Bu gayri menkulatımdan elde olunacak nemalarla İstanbul'un her sokağına ikişer kişi tayin eyledim. Bunlar ki ellerindeki bir kap içerisinde kireç tozu ve kömür külü olduğu halde günün belirli saatlerinde bu sokakları gezerler. Bu sokaklara tükürenlerin, tükürükleri üzerine üzerine bu tozu dökerler ki; yevmiye yirmişer akçe alsınlar. Ayrıca 10 cerrah 10 tabip ve 3 de yara sarıcı tayin ve nasbeyledim.
Bunlar ki, ayın belli günlerinde İstanbul'a çıkarlar, bilaistisna her kapuyu vuralar. Ve o evde hasta olup olmadığını sorarlar. Var ise, şifası yada mümkün ise şifayab olalar. Değilse kendilerinden hiçbir karşılık beklemeksizin darülacezeye kaldırılarak orada salah bulduralar.
Maazallah her hangi bir gıda maddesi buhranı da vaki olabilir. Böyle bir hal karşılığında bırakmış olduğum 100 silah, ehli erbaba verile. Bunlar ki; hayvanatı vahşiyenin yumurtada veya yavruda olmadığı sıralarda balkanlara çıkıp avlanalar ki, münhar hastalarımızı gıdasız bırakmayalar.
Ayrıca külliyemde bina ve inşaa eylediğim imarethanede şehit ve şühedanın harimleri ve medine'i İstanbul fukarası yemek yiyeler. Ancak yemek yemeye veya almaya bizatihi kendileri gelmeyip, yemekleri güneşin loş bir karanlığında kimse görmeden kapalı kaplar içerisinde evlerine götürüle."
Evet; Ben şahsen Vakıflar Genel Müdürlüğümüzün samimiyetine inanan biri olarak, bu hayırlı mü'esseseyide çok yakında ihya edeceğine güvenim sonsuzdur.
