05 Aralık 2025
Facebook
Twitter
Instagram
YouTube
İstanbul
Açık
15°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara

Askerliğin kutsallığı...

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Şehitlik, Allah'ın Kur'anı Kerimde en yüksek mertebe olduğunu ve şehitlerin ölü değil diri olduklarını müjdelemektedir.(Âl-i İmran, 169)

Bu bakımdan şehitlik mertebesi, peygamberlikten sonra ulaşılması en zor rütbelerden biridir.

Sınırlarda nöbet tutarken şehit olanların mertebesi ise, bunların en üstün olanıdır. Çünki dinimizde vatanın sınırlarında tutulan nöbet en büyük ibadetlerden biri sayılmıştır.

Hadis-i Şerifler; Allah yolunda nöbet tutmanın faziletinin büyüklüğünü değişik şekillerde ifade etmektedirler:

"Allah yolunda bir gün hudut nöbeti tutmak, dünyadan ve dünya üzerindeki şeylerden daha hayırlıdır. Sizden birinizin kamçısının cennetteki yeri, dünyadan ve dünya üzerindeki şeylerden daha hayırlıdır. Kulun Allah Teâlâ'nın yolunda akşamleyin veya sabah erken vakitteki yürüyüşü de dünyadan ve dünya üzerindeki şeylerden daha hayırlıdır." (Buhârî, Cihâd)

"Bir gün ve bir gece sınırda nöbeti tutmak, gündüzü oruçlu gecesi ibadetli geçirilen bir aydan daha hayırlıdır. Şayet kişi bu nöbet esnasında vazife başında iken ölürse, yapmakta olduğu işin ecri ve sevabı kıyamete kadar devam eder, şehid olarak rızkı da devam eder ve kabirdeki sorgu meleklerinden güven içinde olur" (Müslim veTirmizî).

Bir ülke için hudutlarının güvenliğini sağlamak her zaman büyük önem taşır.

Yeryüzünde istiklâlini elde etmiş her milletin üzerinde yaşadığı bir coğrafya vardır. Bu coğrafya vatan diye adlandırılır.

Esas gaye, sahip olunan toprakları korumak olmayıp, o topraklar üzerinde yaşayan insanların dinini, canını, malını, ırz ve namusunu korumak ve milletin fertlerini hürriyet içinde yaşatmaktır.

Devlet olmanın ilk şartı, herkesçe kabul edilmiş sınırlara sahip olmaktır.

Bu sınırları korumak ve devletini devam ettirebilmek için her ülke her zaman yeterli sayıda askerî bir güce sahip olmak zorundadır. Müslüman fertlerin herbiri kendilerini bu vazifeyle mükellef bilir ve savaşı en kutsal görev kabul ederler.

Kur'an'da savaş'a daima hazırlıklı olunması emredilir: "Ey inananlar! Sabredin, direnip düşmanınıza üstün gelin Cihada hazırlıklı, uyanık bulunun ve Allah'tan korkun ki, başarıya eresiniz" (Âl-i İmrân, 3/200)

Özellikle hudutta nöbet tutmak, diğer yerlerde nöbet tutmaktan daha faziletlidir.

Çünkü orada hayâtî tehlike daha çok olup, sürekli uyanık ve dikkatli olma mecburiyeti vardır. Ayrıca her an düşmanla karşı karşıya gelme ve bir çatışmaya girme ihtimâli daha yüksektir. Bu sebeple hudut boylarında bir gün nöbet tutmak, hudutlar dışındaki yerlerde bin gün nöbet tutmaktan daha hayırlı ve faziletli kabul edilir. Hatta Dârimî'nin rivayetinde, Hz Osman Resûl-i Ekrem Efendimiz'den duyduğu bir hadisi şerifte: Efendimiz'den işittiği "Allah yolunda hudutta bir gün nöbet beklemek, hudut dışındaki yerlerde bin yıl nöbet tutmaktan daha hayırlıdır" (Dârimî, Cihâd) sözüdür.

Bin yıllık geçmişimize baktığımızda Yüce Türk Milletinin günleri, ayları ve seneleri futuhatlarla geçmiştir. Buda vatan ve askerlik sevgisini bir arada yaşatmasındandır. Biz millet olarak askerliği çok sevdik. Niçinmi? Çünkü akerlik ocağı Peygamber ocağı olduğu için. Anadolu hanımları ilk çocuğunu dizine yatırıp ninnilerken; "Uyu yavrum uyu.. büyüde seni askere göndereyim", diyerek ninniler.

Oğlunu askere göndermek, bir türk kadını için büyük iftihar vesilesidir.Kanıtımı..? "Şehit düşen oğlu için baba; "vatan sağolsun", diğer oğullarımıda göndereceğim", cevabını veriyor. Bu şeref, Türk Milletine mahsustur. Vatanı müdafaa etmek farzı ayındır. Vatansız millet olamayacağı gibi, vatansız ibadette olmaz.Türk Milleti bunu böyle bildiği için, Çanakkale de, Balkanlar da, Yemen de, Trablusgarbta, Dumlupınar da onbinlerce şehit vermişler ama, vatanını dimdik ayakta tutmuşlardır.Bayrağına sancağına ve mukaddesatına sahip çıkmıştır.Bu nedenle "Askeri ve askerliği sevek imanın bir şubesidir."

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *