Mekteb-i Sultani
'Galata Saray Lisesi'
Fatih Sultan Mehmed'in yerine geçen oğlu İkinci Bayezid avdan dönüyordu. Bir an önce saraya varıp dinlenmeyi düşünürken atını durdurdu, havayı kokladı ve derin derin nefes alıp ferahladıktan sonra sordu:
Bu güzel kokular da nereden gelir böyle?
Yanındaki vezirlerden biri cevap verdi:
''Devletlü Padişahim! Istanbul kuşatmasina katilan gazilerimizden tabiat aşigi biri vardir ki, O'na Gül Baba derler. Ak sakallı, nur yüzlü bir ihtiyardır. Şu yamaçları güllerle ve dahi türlü çiçeklerle donattı. Bu hoş kokular O'nun bahçesinden gelmektedir.''
Padişah, vezirin anlattiklarini tebessümle dinliyordu. Sözlerini bitirince kararini bildirdi:
''Merhum babamın bu gazi askerini ziyaret etmek isterim!''
Artık yorgunluklar unutulmuştu. Gül Baba'nın kulübesine doğru yürüdüler. Kulübeye doğru yaklaştıkça gül kokuları artıyor, insanın gözü gönlü açılıyordu. Değerli misafirlerin geldiğini gören Gül Baba koştu, onları kapıda karşıladı. Padişah, daha atından inmeden sordu:
''Savaşta bastigi yeri sarsan, barişta oturdugu yeri gül bahçesine çeviren yigit asker, selam sana!''
Gül Baba mahçup olmuştu, güçlükle konuşabildi:
''Sizden böyle iltifatlar görmek bizim için ne büyük şereftir Sultanim, sag olun!''
''Sen ki, İstanbul'u fetheden ordunun bir neferi olarak şereflerin en büyügünü almişsin Gül Baba. O büyük şerefin yaninda bizim sözlerimizin hükmü mü olur?''
Gül Baba tebessümle başini öne egerken Padişah atindan indi ve Gül Baba'nın gösterdiği mindere bağdaş kurup oturdu ve O'nun kendi elleriyle pişirdigi kahveyi yudumlayip yorgunlugunu giderdi. Sonra da şöyle bir teklifte bulundu:
''Dilersen seni saraya alayım. Artık çalışma da yaşlılık devrini dinlenerek geçir!''
''Sağ olun Sultanım! Burada oturmak benim için daha iyi. Amma bir iyilik yapmak istersen,
şu kulübemin bulunduğu yere bir mektep medrese yaptır ki, memleketimizin çocukları ilim irfan öğrensinler!''
Gül Baba'nın sözleri Padişah'ı çok duygulandırmıştı. Yerinden kalkarken O'nu mutlu edecek cevabı verdi:
''Gönlün rahat olsun Gül Baba, dilediğin olacaktır!''.
Sonra bahçeyi gezdiler
Padişah gülleri okşuyor, egilip kokluyor ve yanindakilerle konuşuyordu. Bu arada Gül Baba da özenle seçtigi gülleri koparip demet yapiyordu. Padişah ayrilirken O'na bir demet sarı, bir demet kırmızı gül verdi. Padişah gülleri alıp kokladı, bağrına bastı ve atını sürüp gitti.
Kısa zaman sonra ise, Gül Baba'nın kulübesi yıkıldı ve oraya büyük bir bina yapıldı. Zaman içerisinde okul oldu, hastane oldu ama hep insanlığa hizmet etti. 1868 yılında "Mekteb-i Sultani" adıyla yeni bir kimliğe bürünen okul, Cumhuriyet döneminde de "Galatasaray Lisesi" adını aldı.
Gül Baba'nın Sultan İkinci Bayezid'e verdiği o güzel kokulu sarı ve kırmızı güller önce bu lisenin, sonra da Galatasaray Spor Kulübü'nün sembolü oldu.
Gül Baba'nın türbesi bugün de orada, okulun bahçesindeki yeşillikler arasındadır.
