İmam et- Taber-i kimdir?
Ebû Cafer Muhammed ibn Cerîr et-Taberî. Taberistan'in mul şehrinde 224/838 yılı sonlarında dünyaya geldi. İlk tahsilini burada yaptı.Yedi yaşında hafiz oldu, dokuz yaşında hadis ezberlemeye başladı.
İlim tahsili için, Basra, Kûfe, Medine, Suriye ve Mısır gibi şehir ve ülkeleri dolaştıktan sonra, hilâfet merkezi olan Bağdad'a yerleşti. Kaynaklar onun hocaları ve talebeleri için uzun bir liste vermektedir. Zamanında hadis, fikıh Hanefi, Sâfiî ve Mâlikî fikıhları, kırâat, tarih ve edebiyat sahalarında meşhur olan bir çok âlimden ders aldı. Yetiştikten sonra da bütün bu ilimlerde eserler verdi. Kırk sene süreyle, her gün kırk varak yazmak suretiyle, son derece hacimli eserler meydana getirdi.
Zamanındaki birtakım mezhep mensuplarınca Râfîzîlik ve Şîîlikle itham edilmiş olmakla birlikte, bu vasıfları yoktur.
Fıkıhta önceleri Şafîî mezhebine mensup iken, sonradan mutlak müctehidlik mertebesine ulaşmıştır. Kaynaklar onun, Cerriyye adında sonraları ortadan kalkmış olan bir mezbebin imamı olduğunu kaydeder. Onu, Râfizlikle itham edenler de Hanbelî mezhebi mensupları olup, bu düsmanlıkları, Taberî'nin, onların imamı Ahmed İbn Hanbel'i bir fikıh imamı değil de hadis âlimi kabul etmesine kızdıklarından olmalıdır. Kaynaklar Taberî'nin, Ahmed İbn Hanbel'den ilim almak üzere Bağdat'a geldiğini ve fakat ancak onun vefatından sonra Bağdat'a ulasabildiğini, bunun üzerine memleketine dönmeyerek Basra'da tahsiline devam ettiğini belirtiyorlar. Bu yüzden iki imam arasında herhangi bir husumet olmadığı gibi Taberî, İmam Ahmed İbn Hanbel'in değerini ve mertebesini inkâr etmiş de değildir.
Taberî, 923 yılında Bağdat'da vefat etmiş ve muhaliflerinin çokluğu sebebiyle, ölümü gizli tutularak, geceleyin vefat ettiği eve defnedilmistir. Kabrinin başka yerde olduğu meselâ Mısır gibi şeklindeki haberler ise, sağlıklı değildir. Taberî'ye ait olduğu iddia edilen kabirler ona ait olmayıp, belki de onun adına kurulmuş ziyaret makamlarıdır.
İmam Taberî'nin te'lif ettiği eserlerin birçoğu kaybolmuş ve zamanımıza kadar ulasamamıştır. Fakat bize kadar ulaşan eserlerinin bile bir ömre sığdırılması zordur ve Taberî'nin büyüklüğünün en büyük delilidir. Taberî'nin eserlerinden bazıları şunlardır.
1- Târîhu'l-Ümem ve'l-Mülûk: Taberî'nin doğuda ve batıda haklı bir şöhrete ulaşmasına ve "Tarihin Babası" ünvanı verilmesine sebep olan genel tarihidir. Taberî bu eserinde yaratılıştan kendi zamanına kadar olan olayları rivayet senedleriyle birlikte kaydetmiştir. Tarih ilminde en önemli kaynaklardan biri olarak kabul edilir. Daha sonra gelen tarihçiler onun verdiği bilgileri ya aynen almış, ya da özetleyerek vermişlerdir. Birçok dile ve bu arada Türkçe'ye de tercüme edilmistir. Millî Egitim Bakanlığı tarafindan Şark İslâm Klâsikleri serisi içinde neşrine başlanan Türkçe tercümesinin basımı henüz tamamlanamamıştır.
2- İhtilâfu'l-Fukahâ: Bu eser İhtilâfu Ulemâi'l-Emsar f Ahkâmı Şerâii'l-İslâm adıyla 1933'de yayımlanmıştır.
3- Letâifu'l-Kavl fi Ahkâmi Şerâii'l-İslâm: Usûl-i fikha dair yazdığı bir eserdir.
4- Kitâbu'l-Kırâât ve Tenzîlu'l-Kur'an.
5- Kitâbu Şerhi's-Sünne: Mezhebî ve itikâdî konuları ihtiva eden eser Mısır ve Bombay 1321'da basılmıştır.
6- Kifâbu Adâbı Menâsiki'l-Hacc.
7- Kitâbu'l Mûciz fi'l-Usûl.
8- Kitâbu'l-Garîb ve't- Tenzîl ve'l-Aded.
9- Kitâbu Âdâbi'l-Kudât.
10- Câmiu'l-Beyân an fî Te'vîli Âyati'l-Kur'an: 883 yılında tamamladığı bu eseri Taberî Tefsiri olarak da bilinir. Taberî, çok meşhur bir tarihçi olması kadar, "Rivâyet tefsirlerinin anası" olarak kabul edilen bu tefsiri ile de şöhret bulduğu için, bu tefsiri hakkında biraz daha geniş bilgi vereceğiz.
Taberî Tefsiri
Câmiu'l-Beyân, rivâyet tefsirlerinin ilki ve en önemlisi sayılır. Kendinden sonraki rivâyet tefsirlerinin kaynağı durumundadır. Ancak dirayet tefsiri yönünden de küçüksenemiyecek derecede bilgiler ihtiva eder. Subkî'nin et-Tabakâtu'l-Kubrâ'sında kaydettiğine göre Taberî, bu tefsirini çok uzun kaleme almış ve fakat yine kendisi daha sonra kısaltarak bugünkü hacmine indirilmiştir .
Taberî bu tefsire bir mukaddime ile başlar. Mukaddime'de Kur'ân ile ilgili bazı konulara yer verir. Kur'ân'ın nâzil olduğu Arapça'nın özelliklerinden ve lehçelerinden söz eder. Tefsir ve Te'vîli açıklar. Kur'an'ı, kendi re'yi ile tefsiri yasaklayan hadisleri, peşinden de Kur'an tefsirine teşvik eden hadisleri ve sahabeden Kur'an-ı tefsir edenleri zikreder. Tâbiûndan Kur'an tefsiri makbul olanlarla tefsiri kabul edilemeyecek derecede zayıf olanları sayar. Daha sonra Kur'an'ın isimlerinin, surelerinin ve ayetlerinin te'vîline geçer.
Taberî, eserine "Tefsir" değil de "Te'vîl" adını vermistir. Ayetleri tefsire başlarken de aynı- isimlendirmeyi sürdürür ve "el-kavlu f te'vli kavlihî Teâlâ" diyerek, ayeti zikrederek, sonra o ayeti tefsir eder. O ayetin tefsiri ile ilgili olarak kendine ulaşan muhtelif rivâyetlerden birbirini destekleyenleri aynı anlamda olan veya birbirini tamamlayan rivâyetleri peşpeşe senedlerini de zikrederek serdeder. Bu rivâyetlerde "merfû, mevkûf, maktû hadis" Hz. Peygamber'den, sahâbeden, tâbiûndan nakledilenler sırasına riayet eder. Eğer bu ayetin tefsirinde birden fazla görüş varsa, bu görüşleri ve delilleri olan rivâyetleri ayrı başlıklar altında verir.
İhtiyaç duyduğu yerde âyetlerin gramer tahlillerine girişir, âyetlerden çıkarılacak fikhî hükümlere, bu fikhî hükümlerin dayandığı delillere temas eder, bu hükümlerden tercih ettiklerine ve tercihine sebep olan delillere işaret eder.
Taberî tefsirinde yer yer İsrâiliyyât'a da rastlanır. Bu konudaki rivâyetlerini daha ziyade Ka'bu'l-Ahbâr, Vehb İbn Münebbih, İbn Cüreyc ve Süddi'ye dayandırır. Ancak, İsrâiliyyât'a dair verdiği haberleri senedleri ile birlikte kaybettiği için bu haberlerin tahkiki ve araştırılması daima mümkündür .
Câmiu'l-Beyân'ın muhtelif baskıları vardır. En yaygın olanı 30 cüz halinde ve kenarında Neysâbûrî 'nin "Garâibu'l-Kur'an ve Ragaibu'l-Furkan" adlı tefsiri bulunan baskısıdır.
