Nereye Kadar?
GENELKURMAY Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ'un suskunluğunu bozup ''TSK'nın üzerinden elinizi çekin. Bu kâğıt parçasını hazırlayanı bulun'' açıklamasının ardından malûm basın bu sefer de ''Hani her konuda konuşmayacaktı'' deyip yeni kulvarlara konuyu saptırma arayışlarına girdi.
Ne demek yani konuşmayacaktı?
Siz; durup dururken, Türkiye'nin göz bebeği orduya Başbuğ'un dediği gibi ''TSK'ya medya üzerinden, asimetrik ve psikolojik savaş açacaksınız'', ''planlı'' şekilde her defasında askeri, kamuoyu nezdinde yıpratmak ve küçük düşürmek isteyeceksiniz, ondan sonra da ''Sık konuşmayacaktı'' diyeceksiniz.
Oh ne âlâ... Başka?
Peki milletin en çok güvendiği, inandığı güç olan TSK'yı milletin gözünde yıpratmaya çalışmak ne olacak?
Komplolar ne olacak?
Malûm basına servis edilen asker karşıtı dosyalar ne olacak?
SAHTE GÜNDEMLER...
EE ne diyeyim ben simdi? Malûm cemaatin gazeteleri iyi çalışıyor. Ayrıca bu kâğıt parçacığının peşinden balıklama atlayanlar da büyük lokma yutmaya çalıştıklarının farkına varacaklardır.
Mayın temizleyelim derken esas mayın, kamuoyu vicdanına döşendi.
Tam bir yüksek gerilim yaşanıyor.
Yakında Ata'nın imzasını bile kopyalayıp bir sahte belge hazırlarlarsa şaşmayın.
Olay, gözden kaçırılıp sahte gündemler yaratılmaya çalışıldı.
Zaten AKP her zora girdiğinde sanal bir olay yaratmaz mı?
Askeri savcılık ve Genelkurmay, her türlü söylentiyi duyma riskini alarak 12 gün araştırma yapmış, bu düzmecenin kendi içinde yapılmadığını görünce de bu belgeyi hazırlayanı, basına sızdıranı bulma görevini sivil savcılığa devretti, sonucu beklemeye geçti.
Peki sonra ne oldu? Genelkurmay Başkanı'nın teminatına ve askeri savcılığın kararına rağmen Albay Dursun Çiçek, 17 saat sivil savcılıkta sorgulanıp ve mahkemede yargılanıp tutuklandı.
Aradan 18 saat geçtikten sonra yanlış Hasdal'dan döndü ve tahliye edildi.
Nasıl ve neden? Bir türlü cevap verilemeyecek karmaşık ve düşünülmesi gereken durum.
Yargıyı bu kadar örselemeye kimsenin hakkı yok.
YA ÖBÜRLERİ?
AYDINLAR, yazarlar, komutanlar herkes suçlanıyor, yargılanıyor, tutuklanıyor.
Bir tek malûm cemaate karşı bir suçlama, bir komplo teorisi yok.
Bir tek onlar ak kaşık...
Ne kadar ilginç değil mi?
Kimse darbeyi savunmuyor. Savunan ve yapan tabii ki en ağır şekildi cezalandırılmalı.
Fakat yol bu olmamalı. Bütün saygınlığı olan makamları bitirdiler, yargıyı bitirdiler, üniversiteleri bitirdiler, kamu kurum ve kuruluşlarını bitirdiler, düşünüp yorum yapma kabiliyeti olan insanları bitirdiler. Şimdi sıra askerde...
Eğer bir yolsuzluk, bir yanlış varsa; saygın kurumları medyanın önüne yem atmadan da olur bu işler.
Yıllardan beri TSK, hükümetlerin zabıtası değil, Atatürk'ün ordusu olduğu için, rejim ve üniter yapı karşıtlarının tekerine çomak soktuğu için yıpratılmaya çalışıldı-çalışılıyor. Ama hiç bir devirde bu kadar olmamıştı.
''GÜÇ BENDE'' ANLAYIŞI
BU sözde belgenin amacı yeni bir yasaya zemin hazırlamaktı. O da gece yarısı operasyonu ile oldu. Erdoğan, muhalefeti suçlayıp ''Yasa geçerken neredeydiler'' diyor ama Meclis Başkanı Köksal Toptan'ın bile haberi olmadı.
Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, geçtiğimiz Cuma günü düzenlediği basın toplantısında askeri savcılık tarafından yürütülen soruşturmayla belgenin gerçek olup olmadığının araştırıldığını ve yeni delil olursa konunun yine askeri savcılığa geleceğini söylemişti.
Başbuğ'un bu sözlerine hükümet, kanun değişikliğiyle yanıt verdi. Sivil-asker ilişkilerinde yapılan geceyarısı operasyonu ile muvazzaf ya da emekli, emir-komuta zinciri dahilinde ya da dışında; askerlere yönelik her türlü suç ve girişim sivil yargı tarafından soruşturulacak. Yani askeri yargı da safdışı edilecek, Genelkurmay Başkanı en savunmasız bürokrat haline getirilecek. Sıra ise YAŞ'ta.
Bugün reel ücretler 2000 yılının düzeyinde bile değil.
Bugün ülkede 6 milyon 300 bin kişi işsiz.
Her yıl istihdam nüfusuna 700 bin genç ekleniyor.
Ekonomide 2. Dünya Savaşı yıllarına dönen ülkemiz, cumhuriyet tarihinin en yüksek küçülmesini gördü.Türkiye ekonomisi yüzde 13, 8 küçüldü...
İntiharlar aldı başını gidiyor.
Cinayetler birbirini izliyor.
Bunlara çözüm bulması gereken hükümet, asıl konuları örtbas etmek için sorun üretip toplumu geriyor.
''Hi Men'' gibi ''Güç bende'' diye nara atan hükümet Çankaya'yı da arkasına alıp istediğini yapıyor.
Bakalım bunun sonu nereye varacak?
