06 Aralık 2025
Facebook
Twitter
Instagram
YouTube
İstanbul
Açık
15°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara

Efendimizi hicrette misafir ederek, süt ikramında bulunan hanım sahabi...

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Ümmü Mâbed (r.a) hicret yolunda bir bekçi... Rasûlullah (s.a.v) Efendimizi hicrette misâfir edip, süt ve et ikram eden bahtiyar bir hanım... Kıtlık senesinde çadırına uğrayan yolcuların su ve yiyecek ihtiyaçlarını gideren cömertliğiyle meşhur bir hanım sahâbî... Rasûlullah (s.a.v)'in duâsı ve mübârek ellerinin sürülmesiyle kısır koyunundan süt sağıp misâfirlere ikram eden gönlü sevgi dolu bir ana...

O, Mekke'nin Kudeyd bölgesinde bir çadırda otururdu. Asıl adı Âtike'dir. Ümmü Mâbed künyesiyle meşhur olmuştur. Baba adi Hâlid Ibni Huleyf'dir. Huzâa kabîlesine mensuptur.

Ümmü Mâbed, akıllı, iffetli ve güçlü bir kadındı. Amcasının oğlu Temim İbni Abdiluzza ile evliydi. Mekke'ye yakın Kudeyd bölgesinde çölde yaşardı. Koyun sürüleri vardı. Eli açık, cömert bir kadındı. Çadırına uğrayan yolcuların su ve yiyecek ihtiyaçlarını görürdü. İçecek olarak süt, yiyecek olarak da koyun keser pişirir et ikram ederdi. O'nun bu güzel ahlâkı İslâm'ın nûruna kavuşmasına vesile oldu. İki Cihan Güneşi Hazreti Muhammed Mustafa (s.a.v) Efendimizi, hicrette çadırında karşısında buldu.

O, sevgi dolu, eli açık, gönül zengini cömert bir ana idi. Gündüzleri hep çadırın dışına çıkar otururdu. Gelen geçen yolculara ikram etmek için beklerdi. Birgün Allah Rasûlü (s.a.v)'in çadırına uğrayacağını nerden bilebilirdi? İki nur yüzlü insanın karşısına gelip de kendinden yiyecek ve içecek bir şeyin var mı? diye soracaklarını nasıl tahmin edebilirdi? Onların vesîlesi ile nice bereketlere ereceğini, kısır bulunan koyunundan bile süt alacağını ve uzun seneler o hayvancağızın sütü ile ikramda bulunacağını nasıl düşünebilirdi? Hele hele o nurlu insanlar sayesinde İslâm'ın nûruna kavuşacağını nerden ümit edebilirdi? İşte onun bu güzel ahlâkı ve İslâm'la şerefleniş hikâyesi:

''Ümmü Mâbed kendi çevresinde cömertliğiyle tanınan, misâfirperver, saf ve temiz kalbli bir hanımdı. Kuraklık, kıtlık yıllarında Kudeyd'deki çadırının önünde oturur, gelen geçen yolcuların, su ve yiyecek ihtiyaçlarını karşılamağa çalışırdı.''

Efendimiz de hicret yolculuğunda arkadaşları Hz. Ebû Bekir (r.a), Âmir İbni Füheyre ve Abdullah İbni Ureykıt (r.a) ile birlikte Ümmü Mâbed'in çadırına uğradı. Efendimiz o'na: ''Süt bulunur mu?'' diye sordu. Ümmü O da: ''Yoktur vallahi!'' diye cevap verdi. Resûl-i Ekrem (s.a.v) Efendimiz çadırın yakınında küçük, zayıf bir hayvan gördü. ''Bu nedir?'' dedi. O da: ''O sürüden geri kalmış, zayıf, dermansız kısır bir koyundur.'' dedi. Efendimiz: ''Onu sağmama müsade eder misiniz?'' dedi. Ümmü Mâbed de: ''Eğer onda süt bulabilirsen, sağ.'' dedi. Koyunu tutup yanına getirdi. Fahr-i Kâinat (s.a.v) Efendimiz, Besmele çekerek hayvanın memelerini sıvazladı ve: ''Ey Allahım! Koyununu bereketli kıl!'' diye duâ etti. Koyunun memeleri birden sütle doldu. Efendimiz bir büyük kabı dolduruncaya kadar süt sağdı. Önce sütü Ümmü Mâbed'e uzatıp içmesini söyledi. O da: ''Siz için zirâ zâtınız buna daha lâyıktır.'' dedi. Efendimiz de: ''Kavmin sulayıcısı onlardan sonra içer.'' buyurdu ve kabı ona verdi. Ümmü Mâbed kanasıya kadar içti. Sonra Resûl-i Ekrem (s.a.v) Efendimiz kabı Ebû Bekir (r.a)'e uzattı. O da kanasıya içti. Onu takîben diğerleri de doyasıya sütten içtiler. En sonunda Efendimiz kabı aldı ve: ''Kavmin sulayıcısı onlardan sonra içer'' buyurarak, sütü içti.

Efendimiz ve arkadaşları Ümmü Mâbed'in yanından ayrıldıktan biraz sonra kocası Ebû Mâbed koyun sürüleriyle birlikte çadıra geldi. Kabı sütle dolu görünce şaşırdı. ''Bu süt nereden geldi? Çadırda sağılır hayvan yok!'' dedi. Hanımı Ümmü Mâbed: ''Bize nur yüzlü mübârek bir zât uğradı şöyle şöyle yaptı.'' diyerek, olan bitenleri birer birer anlattı. Ebû Mâbed: ''Vallahi! O Kureyşîlerin aramakta oldugu kimsedir. Ey Ümmü Mâbed! Hele sen onu bana bir tarif et bakayim?'' dedi. O da Fahr-i Kâinat (s.a.v) Efendimiz'in eşkalini hayalinde kaldigi kadariyla hayran hayran şöyle târif etti:

''Gördüğüm öyle bir kimse idi ki, nur yüzlü güzel huylu idi. Şekli şemâili yerli yerinceydi. Ne karnı büyük ne de başı küçüktü. Endâmı, biçimi, simâsı hoştu. Gözleri siyah, kirpikleri çok, sesi nâzik idi. Gözünün beyazı çok beyaz, karası da pek kara idi. Kudretten sürmeli idi. Kaşlarının ucu ince, saçları koyu siyahtı. Boynu hafif uzunca ve yüksek, sakalı da sıkca idi. Sustuğunda sekînet ve vakar, konuştuğunda güzellikler görülürdü.''

O güleryüzlü, tatlı sözlü idi:

Kelimeler mübârek ağzından teker teker çıkar, sanki dizilmiş inci gibi tatlı tatlı akardı. İfadeleri net ve açıktı. Cümleleri ne az ne de çoktu. Uzaktan bakılınca insanların en heybetlisi, yakınına gelince tatlı ve çekici idi. Orta boylu olup ne uzun ne de kısa idi. Hürmet olunan biriydi. Asık suratlı değil, güleçti.

Ümmü Mâbed akilli, zekî iffetli, güçlü kuvvetli bir hanimdi. Müşrikler öfkeli öfkeli onun çadirina geldi ve: ''Nereye gitti o!'' dediler. Ümmü Mâbed de: ''Kim?'' dedi. Onlar da: ''Şekil ve şemâilini tarif ederek Muhammed'' dediler.

Ümmü Mâbed onlar karşisinda gayet vakur bir duruş sergiledi. Sükût ederek onları geçiştirmek istedi. Müşrikler bir cevap alamayınca tekrar: "Sen onun nereye gittiğini bilmiyor musun?" diyerek, kabalık yapmak istediler. O da: "Sizin ne dediğinizi anlamıyorum. Ancak bana bir konuk uğrayıp kısır koyundan bol süt sağdı!" dedi.

Müşrikler baskiyi artirinca Ümmü Mâbed onlari şöyle tehdit etti: "Başimdan çekip gitmezseniz kabilemi aleyhinize çagirir sizin başiniza yigarim." dedi.

Hicret yolcuları Sevgili Peygamberimiz ve arkadaşları Medine-i Münevvere'ye ulaştiktan sonra, Ümmü Mâbed, kocasi ve küçük çocugunu alarak Medine'ye geldi. Ebû Mâbed ve çocuğu Resûl-i Ekrem (s.a.v) Efendimizin huzuruna vardılar ve kelime-i şehâdet getirerek İslâm'la şereflendiler.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *