06 Aralık 2025
Facebook
Twitter
Instagram
YouTube
İstanbul
Açık
15°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara

Karunun hazineleri nerede...?

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Hz. Musa, (a.s)' mın hem amca oğlu hem de eniştesi olan Kâarun önceleri Musa (a.s)'ma iman ediyordu. Gündüzleri oruç tutar ve geceleri de namaz ile meşgul olurdu. Çok fakir ve ehl-i iyaline bakmakta zorluk çekerdi.Hak Celle ve Âlâ Musa, Tevrat'ı altun ile yazmasını emir buyurunca Hz. Musa:

''Ya Rabbî halimi biliyorsun ben fakirim'' diye tazarrû etti.

Bunun üzerine Cenabı Hak Hz. Musa'ya simya ilmini öğretir ve Hz. Musa da o emri yerine getirir. Daha sonra Hz. Musa, Kâarun'un fakirliğini ve ehl-i iyalinin çekmekte olduğu sıkıntıyı düşünerek, hem bedenî hem de mâlî ibadetini yerine getirip ecir sahibi olmasını düşünerek, O'na da 'simya' ilmini öğretir.

Kâarun ilm-i simyayı öğrenir öğrenmez kâr-ı ibadet bu imiş diyerek, nihayetsiz mal sahibi oldu. Bir rivayette hazinelerinin anahtarlarını 70 ve diğer bir rivayette 100 deve götürürdü. Mücahid (R.A. da derki her bir anahtar ile 70 hazine kapısı açılırdı.

Kâarun her hangi bir yere gidecek olsa, altun elbiseli ve altun lalıçlı 1000 erkek ve 1000 kadın dört bir tarafında giderlerdi. Velhasıl Benî İsrail iki kısmı olup, bir kısmı Musa Aleyhisselâm'ın bir kısmı da Kâarun'un taraftarı idiler.

Bu hal içerisinde Kâarun nafile ibadetleri bırakmış ve farzları da acele kılmaya başlamıştı.

Nihayet Kâarun'un zekat vermesi hakkında vahy-i ilâhî gelir ve Hz. Musa Aleyhisselâm bunu Kâarun'a tebliğ eder.

Kâarun malının zekâtını hesab edince bakar ki, çok büyük bir yekûn tutuyor. Kalbi dünya sevgisine meyleder ve muhabetullah gider. Bir türlü o zekâtı veremez.

Hz. Musa, O'na giderek, emr-i ilâhîye itaat etmesini dünya sevgisini, Allah'ın muhabbetine tercih etmemesine dâir pek çok nasihat eder. Fakat Kâarun bunlara hiç kulak vermez. Hatta Hz. Musa'ya buğzederek haşa iftira etmeyi tasarlar. Ve:

''Ya Musa Mısır ehlini toplayalım ve o cemaat içinde seninle bahis edelim. Eğer açık delil ile bana gâlib olursan malımın zekâtını veririm. Ve eğer ben sana gâlib olursam sen de bundan sonra peygamberlik davasından vazgeçip bir köşeye çekilirsin der.''

Kâarun hemen güzel bir fahişe kadını kandırarak Hz. Musa ile mübahese edeceğimiz mecliste bulunup cemaat içinde ''Ya Musa benimle filan vadide zina etmedin mi? Hatta üzerimdeki çocuk da senindir.'' dersen sana o kadar çok mal veririm ki, ölünceye kadar sana ve evladına yeter, diyerek kadını kandırır ve razı eder.

Ertesi günü Mısır ahalisi Kâarun'un geniş olan evinde toplanırlar.

Hz. Musa Aleyhisselâm da gelir. Cemaat Hz. Musa'dan biraz vaaz etmelerini arzu ederler. O da bir kürsü üzerine çıkarak vaaz etmeye başlar. Vaazının bir yerinde Şöyle buyurur:

''Bir kimse hırsızlık yaparsa elini keserim.

Bir kimse eşkıyalık yapsa başını keserim ve bir kimse evli olup zina etse taşlayıp helâk ederim.''

Hemen Kâarun ayağa kalkar ve ''Ya Musa sen de zina etsen ne yaparsın?'' deyince, Hz. Musa da;

''Eğer ben de haşa zina etsem Cenabı Hak'kın emri bana bile böyledir.'' der.

Bu arada akılsız Kâarun o fahişeye işaret edip ''Ya Musa senin zina ettiğine dâir benim şahidim vardır. Zira şu kadın bana söyledi ki sen bununla filan vadide zina etmişsin. Hatta karnındaki çocuk da senden imiş diyerek, Hz. Musa'yı halk arasında mahcub etmek düşüncesi ile o fahişeyi ayağa kaldırır. Ve ey kadın söyle ki bütün insanlar duysun'' der.

O kadın da söz verdiği gibi yalan ve iftiraya başlayacağı sırada Cenabı Hak O'nun lisanını döndürüp iftira edeceği yerde şöyle anlatır:

''Ey Benî İsrail! Doğrusu Hz. Musa'nın bu işten haberi yoktur. Kâarun'un söylediği yalan ve iftiradır. Zira Kâarun beni çağırıp bir Çok mal vadederek bu yolda Hz. Musa'ya iftira etmemi tembih etti. Halbuki Hz. Musa Kalîmullah'tır. Öyle bir zata böyle bir adiliği isnad etmeye Allah'tan korkarım.''

Bunun üzerine Hz. Musa, gayretüllah ile gadablanıp:

Ey Allah düşmanı: Bu iftiradan muradın nedir? Beni mahcub edip Cenabı Hak'kın emri olan zekâtı vermemek midir? der ve kendi hanelerine döner. Secdeye varır ve münacât ederek ''Ey bütün gizliliklere ve sırlara vakıf olan Rabbim! Kâarun'un iftirasını sen bilirsin gayret senindir'' der ve O'nun aleyhine dua eder. O anda Hz. Cibril gelerek:

''Ya Musa! Hz. Allah Kâarun'un helaki için yeri emrine âmâde kıldı diye haber verir.''

Hz. Musa, kalkar ve doğruca Kâarun'un yanına gider. Kâarun melun yüksek bir sedir üzerinde gurur ile oturmaktadır. Hz. Musa, asasını yere vurur ve 'Yut' diye yere işaret eder. O anda yer Kâarun'un sedirini yutar ve melun üzerinden sıçrar. Tekrar ''Ya yer yut'' diye emredince Kâarun'un dizlerine kadar yutar. Kâarun ''Aman ya Musa!'' diye yalvarmaya başlar. Fakat Hz. Musa asla iltifat etmez. Tekrar ''Ya yer yut!'' deyince yer Kâarun'u ve kendisine tâbi olanları bütün mal ve evladı ile beraber hepsini yutuverir.

Ehl-i işaret Kâarun'un helakine sebeb üç şeydir demişler.

Birisi dünya sevgisi.

İkincisi emr-i lâhîye muhalefetle zekâtı vermemesidir.

Üçüncüsü de Hz. Musa'ya iftira etmiş olmasıdır.

Bu bakımdan kişi az çok ne ise Cenabı Hak'kın ihsan ettiğine razı olup şükretmesi lâzımdır.

Kaynak: Büyük Dini Hkayeler..

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *