06 Aralık 2025
Facebook
Twitter
Instagram
YouTube
İstanbul
Açık
15°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara

Kılınan namazlarımız kabul görüyormu?

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Dinimiz de ibadetlerin makbul olması bir takım esaslara bağlandığı, büyük küçük günahların affı da bazı şartların yerine getirilmesine bağlı olduğu gibi, kıldığımız namazın hakiki mana da bizi her türlü kötülükten uzaklaştırıp Cenab-ı Hakkı'ın rızasına yaklaştıracak bir namaz olması için bir takım şartlar vardır. Bunun adı; Huşudur.

Huşu; ''Cenab-ı Hakka boyun eğmektir.''

Huşu; ''Namazın gerçek ve hakiki namaz olmasını sağlayan sebeplerdendir.''

Huşudan maksat; ''Kişinin namaz esnasın da bütün varlığı ve kalbi ile Allah'a yönelmesidir.''

Namaz kılıyoruz ama, aklımız ve kalbimiz başka yerlerde. Aksine insan istesede istemese de, elinde olmadan düşüncelere boğuluyor. Verilemeyen ev kirası, ödenemiyen faturalar, altından kalkamadığın kredi borçları...Bunların hepsi namazda toplanır.

Resulullah Efendimiz (S.A.V) namaz da sakalı ile oynayan bir kişiyi görünce: ''Eğer şu kimsenin kalbinde huşu olsaydı azalarında da olurdu'' buyurdu.

Hz.Aişe Validemizin annesi Ümmü Rumman anlatıyor:

Namazım da sallanıyordum. Ebu Bekir beni o vaziyette görünce öyle bir azarladı ki, az daha namazdan çıkacaktım. Hz Ebu Bekir dedi ki:

Resulullah Efendimizi (S.A.V) dinledim şöyle buyuruyordu:

''Herhangi biriniz namaza durduğun da her tarafı sakin olsun, yahudiler gibi sallanmasın zira, namazda azalarda sakin olması namazın tamamındandır.''

Hastanın, hastalığı devam ettiği müddetçe en güzel yiyeceklerde alsa, hastaya faide vermeyeceği gibi insanda kalbi hastalıklardan ve nefsin tesallutundan kurtulmadıkça kişi hakkıyla namaza hazırlanması ve namazı kılması mümkün değildir. Böyle kimseye ibadet ve namazın edası ağır gelir.

İbn-i Abbas:

''manasını düşünerek, huzur ve huşu ile kılınan iki rekat namaz, gafil kalple akşam dan sabaha kadar kılınan namazdan hayırlıdır.'' buyurmuştur.

Abdullah ibn-i Şühayr anlatıyor:

''Ben Resulullah'a gelmiştim namaz kılıyordu. Ağlamasın dan dolayı sadrı şerifleri tencerenin kaynadığı gibi kaynıyordu.''

İşte Hz.Peygamber efendimiz böyle namaz kılardı. Hz.Ali efendimizin topuğuna saplanan ok'un alınabilmesi için ameliyat gerekiyordu. Hz.Ali efendimiz, nafile namaza niyetleniyor ve öyle oluyor ki ameliyat gerçekleşiyor, ok yaradan çıkartılıyor ama, Hz.Ali acıyı dahi hissetmiyor. Çünkü O, Rabbi ile başbaşa olduğu için acıyı hissetmiyordu. Birde kendimizi düşünelim...!

Aradaki fark:

Ashabı guzin, Resulullahtan aldıkları terbiye, edindikleri edeple dünya'ya itibar etmiyorlardı. Dünyanın boş olduğunu ve bir kokmuş hayvan leşinden farksız olduğunu biliyorlardı. Onlar ahiret hayatına önem verirlerdi. Ya biz...Bizler ahireti unuttuk. Hesabı mizanı unuttuk. Kul hakkını unuttuk. Akraba'yı yakınlarımızı unuttuk.Dünyada geçinmenin yollarına düştük. Ahireti istemiyoruz. Niçin mi? Çünki ahiret için dünyada bir hazırlık yapmadık, yapma'ya vaktimiz de olmadı.

Herşeye rağmen yinede namazlarımızı elimizden geldiği kadar, huşu ile eda etmeye çalışalım. Umarız ki yaratanımız, dünya'ya karşı olan muhabbetimizi ahiret sevgisine ilhak eder.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *