Erdoğan'ın Rahatsızlığı...
ATATÜRK'ün Türk Milleti'ne ve devletine karşı fesat ve ihanet yuvası olarak nitelediği Patrikhane'nin, açılmaması Erdoğan'ı rahatsız etmiş...
Show TV'de Siyaset Meydanı'nda Başbakan Erdoğan vardı. Ali Kırca'nın yönetip sunduğu programda hükümete yakın bazı gazetelerin genel yayın yönetmenleri ve yazarlarının çanak sorularını yanıtladı. Erdoğan ve AKP'nin bir numaralı savunucusu Mehmet Barlas'ın ''Ruhban Okulu hâlâ açılmadı'' sorusu üzerine Başbakan Erdoğan, izleyenleri şaşırtacak, belki de kızdıracak bir cevap verdi.
Ancak soruna Türk Milleti'nin penceresinden değil de Ortodoks âlemi ve onun doğal müttefiki Avrupa Haçlı zihniyeti açısından bakarsanız, Patrikhane'yi ve günümüzün Ruhban Okulu açılması hadisesini masum bir öğrenim hakkı talebi olarak değerlendirebilirsiniz. Patrikhane, ruhani olduğundan daha fazla siyasi faaliyetler içinde olan bir kuruluştur. Ekümeniklik iddiası ve İstanbul'u Vatikanlaştırma çabaları bunun bir göstergesidir.
Atatürk'ün Türk Milleti'ne ve devletine karşı fesat ve ihanet yuvası olarak nitelediği Patrikhane'nin açılmamasının Başbakan'ı neden bu kadar ''üzdüğünü'' anlamak mümkün değil.
Barlas'ın ''Ruhban Okulu hâlâ açılmadı'' sorusuna Erdoğan şöyle cevap veriyordu: ''Ülkede bazı şeylerin zamanlaması çok önemli. Biliyorsunuz kutlu bir doğum bile 9 ay 10 gündür. Ruhban Okulu'na ilişkin çalışmalarımız devam ediyor. Konuyla ilgili çalışmalar yapılıyor. Şu an bir çalışma sürecinin içerisindeyiz, beni rahatsız eden bir konudur. Açılmaması gerçekten beni rahatsız eden bir konudur.''
Türkiye sorunlar yumağına dönerken Başbakan'ın üzüldüğü şeye bak....
"PATRİKHANE BİR FESAT VE HIYANET OCAĞIDIR''
BAŞBAKAN'a biz değil Ulu Önder Atatürk cevap versin. Mustafa Kemal Atatürk, Hakimiyet-i Milliye Gazetesi'nin 20 Ocak 1923 tarihli nüshasında Patrikhane için şöyle diyordu: ''Bir fesat ve hıyanet ocağı olan ve memleketimize nifak tohumları eken, uyuşmazlıklar yaratan, Hıristiyan hemşehrilerimizin huzur ve refahı için de uğursuzluğa ve felakete sebep olan İstanbul Rum Patrikhanesi'nin artık topraklarımız üzerinde bırakamayız. Bu tehlikeli teşkilatı memleketimizde muhafazaya bizi mecbur etmek için ne gibi vesile ve sebebler gösterilebilir? Türkiye'nin Rum Patrikhanesi için arazi üzerinde bir sığınılacak yer göstermeye ne mecburiyeti var? Bu fesat ocağının hakiki yeri, Yunanistan değil midir?"
KİN KAPISI HE OLACAK?
RUHBAN Okulu'nun ısrarla açılmasını isteyenlere ben de sormak istiyorum. Kin Kapısı'nın ne mânâya geldiğini ve neden ''Kin Kapısı'' ismi verildiğini biliyorlar mı?
O zaman ''Ruhban Okulu açılmadı'' diye yas tutanlar okusun: 1820-1821 Mora isyanı, Balkanlar'ın Memaliki Osmani'den ayrılmasını sağlayan en önemli hareketlerden biridir. Sultan II. Mahmut'un padişahlık dönemindedir. Sadrazam, Benderli Ali Paşa'dır. Fener Rum Patriği koltuğunda Gregorius oturmaktadır. Devletin yaptığı araştırmalar, isyandaki Patrikhane parmağını ortaya koyar. Benderli Ali Paşa'nın emriyle yapılan Patrikhane baskını-araştırmasında, Patrikhane'de gerçekleştirilen Mora İsyanı'nın planına ilişkin belgelerin bulunması üzerine Patrik Gregorius, yapılan muhakemesinde suçlu bulunarak Patrikhane'nin orta kapısı önünde idam edilir.
Olaydan sonra gizli olarak toplanan Patrikhane yönetimi, ''Aynı yerde bir Türk devlet adamı asılana kadar kapının kapalı tutulmasına'' karar verir. Söz konusu kapı Cumhuriyet dönemine kadar zincirlenmiş olarak tutuldu. Daha sonra kaynaklanarak muhafaza edildi. Halen bu kapı Patrikhane çevrelerinde 'KİN KAPISI' olarak anılmaktadır.
Türkiye'nin altı oyulurken, hukuk katledilirken sesi çıkmayan, uyaranlara ise dayılanan Erdoğan, işte böyle bir kurumun savunucusu oldu. Allah muhabetlerini artırsın.
Ramiz Dayı (Tuncel Kurtiz), Erdoğan'ın sözlerini duysa herhalde şunları söylerdi: ''Değişmek zordur yeğenim. Hayat öyle yüklenir ki üstüne durduğun yerde çatır çatır çatırdarsın. Bazen hayat seni öyle zorlar ki yeğenim yolun başında kimdin unutursun. Bazı şeyler sana bataklık olur yeğen. Herşeyi affetmek ihanetleri de unutmak demek. Çırpınma boşuna, çok açılma yeğen. O hançer bir kere saplandı mı sırtına, çıkarmaya çalıştıkça iyice kalbine gömersin. İşte mesele bu yeğen."
Yalan mı?
