07 Aralık 2025
Facebook
Twitter
Instagram
YouTube
İstanbul
Parçalı bulutlu
15°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara

Dinimizde evlat edinme...

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Dinimizde evlat edinme, bir başkası'nın çocuğunu kendi ailesi içine katma âdeti, tarihin her devrinde tatbik edilen bir husustur. İslâmiyetten önceki Cahiliye Devrinde bu âdet daha yaygındı. İsteyen kimse, seçtiği herhangi bir kimseyi öz çocukları arasına katarak onu evlatlık aldığını ilân ederdi. Aldığı çocuğa, ''Sen benim oğlumsun, ben sana vârisim, sen de bana vârissin'' diyordu.

Böylece, o çocuk öz oğlu sayılıyordu. Aile'nin bir ferdi olduğu gibi, aynı zamanda aile fertlerinin sahip olduğu hak ve vazifelere de ortakoluyordu. Ailenin ismini taşıyordu. Evlatlık edinen kimse bu çocuğun babası sayılıyordu. Evlât edinenin hanımı da, çocuğun annesi yerine geçiyordu. Oğlanın hanımı da bu babanın gelini kabul ediliyor, dolayısıyla, boşandıktan sonra gelini ile evlenmesi mümkün olmuyordu.

Hz. Zeyd'i küçük yaşta köle olarak satılmış, Hz. Hatice de onu satın almıştı. Daha sonra onu Peygamberimize hediye etti.

Hz. Zeyd, Peygamberimi'zin hizmetinde bulunuyordu. Babası ve amcası, kurtarma akçesi karşılığında onu Peygamberimizden istemeye geldiler. Peygamberimiz Hz. Zeyd'i serbest bıraktı. Fakat Zeyd, Peygamberimizi baba ve amcasına tercih ederek, onun yanında kalmayı kabul etti. Bundan sonra Peygamberimiz onu kölelikten azad etti. Hazır bulunan cema'ata hitap ederek, ''Şâhit olunuz, Zeyd benim oğlumdur, ben onun vârisiyim, o da benim vârisimdir'' buyurdular. Bunun üzerine babası ve amcası memnun olarak ayrıldılar. Bundan sonra Hz. Zeyd Peygamberimizin evlâtlığı olmuştu. Artık ''Muhammed'in oğlu Zeyd'' diye çağrılıyordu.(Üsüdül-Gabe).

Hak din İslamiyet gelince, Cahiliye devrinde yapılan ve uygulanan âdet ve alışkanlıklar değişiyor, insanlara meşru olan yol gösteriliyor bâtıl ve haksızlıkların yerini hak ve adalet esasları alıyordu.

Cahiliye âdetlerinden birisi de o zamanki uygulanış şekliyle evlâtlık müessesesiydi.

İnsan tabiatına aykırı düşen bu uygulamayı Cenab-ı Hak hem açık emirle, hem de Peygamberi üzerinde fiilen tatbik etmekle kaldırdı.

Bu konudaki âyetin meali şöyledir:

''Allah, evlâtlıklarınızı oğullarınız gibi tutmanızı meşru kılmadı. Bunlar, sizin dillerinize doladığınız boş sözlerdir. Allah ise, gerçeği söyler ve doğru yola O eriştirir. Onları evlât edindiklerinizi babalarına nisbet ederek çağırın. Allah yanında en doğrusu budur. Eğer babalarının kim olduğunu bilmiyorsanız, bu takdirde onları din kardeşleriniz ve görüp gözettiğiniz kimseler olarak kabul edin. Yanılarak yaptıklarınızda size vebal yoktur.''(Ahzab, 4-5)

İşte böylece âyet-i kerime ile evlâtklık âdeti kaldırılmış oldu.

Bu yasaklama ve ''Sen benim oğlumsun'' demekle hiçbirçocuğun gerçek bir evlât olmadığı hususunda Peygamberimize Allah'ın emirleri bildirildi. Evlâtlığın boşadığı hanımın ''babalık'' tarafından nikâhlanması'nın meşru sayıldığı açıklandı.(Ahzab, 37).

Evlâtlık mü'esse'sesin'de şu mahzurlar bulunduğu için dinimizde yasaklanmıştır: Mukaddes olan nesil meselesini tahrif etmek, çocuğun asıl ana babasının unutulmasına sebep olmaktır.

İkinci olarak, bu çocuk büyüyünce aile içerisinde mahremiyet hususlarına riayet edilmeyecektir. Halbuki, ister kız olsun ister erkek; evin hanımı annesi olmadığı gibi, o ailenin akrabası da evlâtlığın ailesi sayılmaz.

Evlâtlık hakikatta miras hakkına sahip değildir.

İşte bütün bu mahzurlardan dolayı dinimiz evlâtlık almayı tavsiye etmemiştir.

Bahsi edilen bu evlâtlık meselesinde, bir insanın bir yakınının, veya bir dostunun çocuğunu himayesine alması, kimsesiz ve yetim bir çocuğu alıp evlâdı gibi sevmesi, ona yedirmesi, içirmesi, onu terbiye edip okutması çok büyük bir fazilettir. Hatta, kişi isterse, hayatta iken malının bir kısmını o çocuğa bağışlayabilir. Veya ölmeden önce malından bir miktar verilmesini vasiyet edebilir. Nitekim, Peygamberimiz bir çok hadislerinde kimsesiz çocuklara ve yetimlere bakanlara Cenneti müjdelemiştir.(Müslim)

Bu olay birçok insanın mantığına aykırı olsa bile Yüce Allah, bunu böyle emretmiş, biz kullarıda O'nun hükmüne uymak ve rıza göstermekten başka niyetimiz asla olamaz. O, negüzel Mevla ve ne güzel yardımcıdır.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *