07 Aralık 2025
Facebook
Twitter
Instagram
YouTube
İstanbul
Parçalı bulutlu
13°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara

Dursun Fakih kimdir...?

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Tefsîr, hadîs ve fıkıh âlimi.

Şeyh Edebâlî hazretlerinin dâmâdı. Osmanlı Devletinin kurucusu Osman Beyin bacanağıdır. Doğum târihi bilinmemektedir. Sultan Orhan devrinde vefât etti.

Aslen Karamanlı olup, hocası Edebâlî hazretlerinin hemşehrisidir. Çeşitli ilimleri, Edebâlî'den tahsîl edip, tefsîr, hadîs ve fıkıh bilgilerinde âlim, tasavvufta yüksek derecelere sâhib oldu. Kalbi, kötülüklerin pisliklerinden temizlendi. Dünyâlık olan şeylerden uzaklaşmakta ve takvâda, güzel ahlâkta, Allah'ü Teâlâ'nın emir ve yasaklarına uymakta, insanlara doğru yolu göstermekte çok ileri idi.

Bu sırada Anadolu Selçuklu Devleti Sultanının, İlhanlı Gâzan Han tarafından İran'a götürülmesi üzerine devlet parçalandı. Her önüne gelen bey, herkes sığınacak yer arar oldu. Haber Osman Beyin meclisine ulaştı. Mecliste hazır bulunan Osman Beye, hatîb ve vâiz Dursun Fakîh şu teklifi yaptı: "Beyim! Cenâb-ı Hak size, sığınacak yer arayan müslümanları bir araya toplayıp idâre etmek basîretini ve gücünü ihsân etmiştir. Allahü teâlânın inâyeti, duâ ordusunun himmet ve bereketi, gazâ ordusunun kuvvet ve kudretleriyle çevrenizdeki tekfurları dize getirip, birçoklarının topraklarını mülkünüze dâhil ettiniz. Şimdi sıra Anadolu topraklarını ehil olmayanların elinden kurtarıp, ahâlisini huzûra kavuşturmaya gelmiştir. Müsâade buyurun da, adınıza hutbe okuyup, sizi sultan îlân edelim." dedi. Sultan düşünüp, istişâre etti. Dursun Fakîh'e hak verdi. O gün Dursun Fakîh, Osman Gâzi adına hutbe okuyup, beyinin sultanlığını îlân etti.

Dursun Fakîh bundan sonra Osman Gâzinin cihâd hareketine iştirak etti. O hem elinde kılıcı ile gazâlara katılıyor hem de namaz vakitlerinde gâzilere namaz kıldırıyordu. Ayrıca gâzilerin dînî meselelerdeki suâllerini de Dursun Fakîh çözüyordu. Bu husûsiyetleri ile onun Osmanlı Devletinin resmî olmamakla berâber ilk kâdıaskeri hüviyetini taşıdığı anlaşılmaktadır.

Dursun Fakîh, okuduğu hutbelerde vâz ve nasîhatlarında gâzilerin gazâ şevkini artırıcı sözler söylerdi. Resûlullah efendimizin ve O'nun mübârek Ashâbı'nın güzel ahlâk ve örnek yaşayışını anlatırdı. Bu mübârek âlimin sözleri ve duâları bereketi ile Osman Gâzinin seçme yiğitleri, Allah'ü Teâlâ'nın dînini yaymaya, insanlara merhametli davranıp zarar vermemeye çok gayret ettiler. Herkese iyilik edip, hayırlı amel işlediler. Nefslerini terbiye edip, ebedî saâdete kavuşmak için gayret gösterdiler.

Osman Gâzi 1302'de memleketi beş idârî bölgeye ayırıp, Bilecik'in idâresini Şeyh Edebâlî hazretlerine bıraktı. Dursun Fakîh bundan sonra hocası Şeyh Edebâlî'nin yanında kalıp onun yerine tefsîr okuttu ve fetvâ işlerini yürüttü. Edebâlî hazretlerinin vefâtından 1326 sonra onun zâviyesinde şeyhlik makâmına oturdu. 1330'da İznik, Orhan Gâzi tarafından alındıktan sonra Bilecik kâdısı olan Çandarlı Kara Halil, İznik kâdılığına getirildi. Bu târihten îtibâren Dursun Fakîh'e de Bilecik kâdılığı vazîfesi verildi. Dursun Fakîh'in bu görevde iken vefât ettiği tahmin olunmaktadır. Kabri Bilecik'teki hocası Şeyh Edebâlî türbesi içindedir. Şeyh Edebâlî hazretleri hatip, kâdı ve şâir olan talebesi Dursun Fakîh ile yanyana yatmaktadır. Bu çok sevilen derviş gâzinin bir makam türbesi de, Söğüt'ün Küre köyü civârında bir tepe üzerindedir.

Dursun Fakîh'in ilmi, zühd ve takvâsı güzel ahlâkı yanında diğer bir yönü de şâir oluşudur. Nitekim onun; Mukaffâ Kalesi Gazâvatnâmesi isimli eseri günümüze kadar gelmiştir.

Dursun Fakîh eserini şu şekilde bitirmektedir:

''Yâ İlâhî Habîbinin hürmeti

Rahmetinle bağışla bu ümmeti

Suçumuz çok anı şefi kılıruz

Rahmetini ol sebebden bilirüz

Rahmetin umar isen Dursun Fakı

Resûlullah'ın mücâzâtların oku.''

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *