BAŞÖRTÜSÜ BİN YILLIKTIR

Haşim Kılıç açıklamış;

Türkiye "Derin Devlet"ten çok çekti"demiş.

Derinini,

Sığını bilmiyoruz da,

"Hukukla" alakası olmadığı halde Anayasa Mahkemesi Başkanı yapılan,

Başkanından da,

Bu devlet çok çekti.

Bülent Arınç, kürsüde Said"i Nursi"yi bir övdü,

Bir övdü.

Anlatılmaz.

İnsanı düşündürüyor,

Zatın geçmişi,

Cumhuriyete ve de Atatürk"e bakış açışı ,

Hep hafızalarımızda.

Bizim mi? Bilgi eksikliğimiz var?

Yoksa Sayın Arınç NURSİ konusunda "Siyaset mi?

Yapıyor!

ABD"de tahtakurusu kâbusu var.

Vatandaşların kanın emiyorlarmış,

Onlardan kurtulmak kolay,

Basarsın haşere ilacını tamam.

Gariban vatandaşın kanını her yolla emen bazılarından

Biz nasıl kurtulacağız,

Mesele orada.

Ak Parti Milletvekili bir kanun teklifi vermiş,

40 yaşın üzerindeki "FİRARİLERİN",

Askerden affını istiyor.

PKK açılımından sonra,

Sıra PKK firarilerinin affına geldi, herhalde!

DBP partisinin iki yasaklı milletvekili.

***

Ahmet Türk ile Aysel Tuğluk Süleymaniye"ye gitti.

Barzani"ye bağlılıklarını bildirdiler.

Yalnız, aynı kafile de Ahmet Altan"da vardı!

Onun bulunuş amacını anlayamadım!

Herhalde Cumhurbaşkanımıza Kandıl türü bir rapor hazırlayıp verecek.

Sonra da güzel şeyler olacak.

***

Başbakanımız son günlerde yeniden hortlayan saç örtünmesine,

"Başörtüsü" diyor.

Bence yanlış.

Toplumumuzun "Başörtüsü" ile ilgili bir problemi yok.

Problem, yeni icat ve de AKP tandanslı,

Müslüman ülkelerde dahi benzeri olmayan,

TÜRBAN ile ilgili.

Örtünme ile ilgili ön yargımız yok.

Ancak meseleyi doğru olarak ortaya koymakta yarar var.

Başörtüsü bin yıllıktır,

Türban on, onbeş yıllık.

Yaklaşık bir yıl kadar önceydi.

Gazeteci arkadaşım Remzi Özdemir, üç beş günlük Almanya seyahati sırasında yaklaşık 5 bin dolara kendine bir Nikon marka dijital bir fotoğraf makinesi almıştı.

Kullanmaya başladıktan sonra makinede bazı teknik hataların olduğunu gördük.

Ve yazışma ile şirket makineyi "Derhal" geri alıp yenisini gönderdi.

O zaman işte "DEVLET" işte Almanya, İşte "Şirket "demiştik.

Özetle özenmiştik.

Fason ve taklidin kol gezdiği Türkiye"miz de şirketlerin aynı bilince ne zaman ulaşacağını hayal etmiştik.

Ve onu üç gün öncesinde ben yaşadım.

Bir televizyon masalı başlıklı yazımdan sonra,

Arçelik Servisler Müdürü Sayın Emre Eyüboğlu aradı.

Yazıyı dikkatli okuduğunu ve de şirketin bir TÜRK şirketi olarak bu tür durumlarda ciddiyeti olduğunu belirterek meseleyle birebir ilgilendi.

Günümüzde mevcut iktidarın bütün Cumhuriyet kazanımı "TÜRK" şirketleri sattığı bir ortamda,

Arçelik gibi "TÜRK" Malı şirketlerin korunması ve de kollanması gerektiğine inanıyorum.

Bizden olsun, bizim emeğimiz olsun, paramız "MİŞON"A" gideceğine bize gitsin.

Ötesi önemli değil.

Sevgili Emre Eyüboğlu, ilgine teşekkür eder,

Arçelik gibi tüm TÜRK şirketlerinin başarılarının devamını dilerim.