Mesnevide ölümün güzelliği...
Peygamberin amcası Hamza, gençlik çağında savaşa daima zırh giyerek girerdi.Son
zamanlarındaysa savaş saflarına zırhsız olarak katılır sarhoşça savaşa atılırdı.Göğsü
açık vücudu çıplak olarak kendini kılıçlara atardı.
Halk; ''Ey peygamberin amcası ey saflar yaran aslan ey erlerin padişahı.
Allah buyruğunda'' Nefislerinizi kendi ellerinizle tehlikeye atmayın'' emrini
okumadın mı ki? Peki neden kendini böyle bir savaş esnasında tehlikeye atıyorsun?
Gençken iri yapılı ve kuvvetliyken saflara zırhsız katılmazdın.Şimdi ihtiyarladın zayıfladın belin büküldü öyle olduğu halde hiçbir şeye aldırış etmez oldun.
Her şeye boş veriyor; bir kılıç ve bir mızrakla savaşa atılıyor adeta kendini sınıyorsun. Kılıç ihtiyara hürmet etmez. Hiç kılıçla okun aklı temyizi olur mu?'' dediler.
O bihaberler Hamza'nın kaydına düşüyorlar gayretlerinden ona bu çeşit öğütler veriyorlardı.
Hamza dedi ki:
''Gençken ölümü bu dünyaya veda etme tarzında görürdüm. Kim ölüme isteyerek gider? Kim ejderhanın karşısında soyunur? Fakat şimdi Muhammed'in nuruyla bu fani şehre zebun değilim ki. Duygudan hariç olan ve halk nuru askeriyle dolu bulunan padişah ordugahını görmekteyim.Çadırlar çadırlara geçmiş çadır direklerinin ipleri iplere sarılmış şükürler olsun ki
Allah beni uykudan uyandırdı. Ölüm, kimin nazarında tehlikeyse ''Tehlikeye atılmayın''
emri de onadır. Fakat birisinin nazarında ölüm, hakikat kapısının açılışından ibaret olursa ona ''Haydin çabuk olun'' hitabı gelir.
Ey ölümü görenler uzaklaşın ey haşri dirilmeyi görenler çabuk olun! Ey lütuf görenler ferahlanın sevinin ey kahir görenler bu bir beladır gamlanın! Ölümü bir Yusuf gören canını feda eder kurt olarak görense yolunu sapıtır! Oğul herkesin
ölümü kendi rengindedir.Düşmana düşmandır dosta dost!
Ayna Türk'e nazaran güzel bir renktedir. Zenciye nazaran o da zencidir. Ey can aklını başına devşir. Ölümden korkup kaçarsın ya doğrucası sen kendinden korkmaktasın.Gördüğün ölümün yüzü değil kendi çirkin yüzün canın bir ağaca benzer ölüm yaprağıdır. İyiyse de senden yetişmiş yeşermiştir kötüyse de hoş nahoş gönlüne gelen bir şey senden senin varlığından gelir.
Bir dikenle yaralanmışsan o dikeni sen dikmişsindir.
Atlas olsun ipek olsun ne giymişsen kendin eğirmişsindir. Bil ki iş ona verilen karşılıkla aynı renkte olmaz. Hiçbir hizmet o hizmete mukabil verilen şeyle bir renkte değildir.''
Er kişiler ölüme sevinmekte ve hakikat kapısının açılıyor olmasından büyük bir mutluluk duymaktadırlar.
Hz. Mevlana; ''Herkes ölümden ürker korkar. Sufiler ona bıyık altından gülmektedir.''
''Hakk için ekmek verirsen karşılığı ekmektir. Can feda edersen bedeli candır.'' der.
Dünyayı elinin tersiyle itip ebedi aşka yol bulmak yiğitlere tatlı geliyor. Allah için yaşamak ve Allah için ölmek insana yakışan bir haldir. Can kuşunun kafesten uçması ise, murada ermek.
Bir Allah dostu şöyle der:
''Kahrolasın ey dünyanın kulu! Ey gömleğin sarığın dinarın dirhemin övgünün ve yerginin kulu! Yuh sana! Her şeyin dünya için. Her şeyin Rabbinden başkası için. Halvette ve celvette O'nunla beraber olma zevkin nerede? Halbuki O seni sadece kendisine ibadet etmen için yaratmıştır. Aklı gönlü kalbi ve bilgisi olan kimse Rabbine ibadet eder...''
