09 Aralık 2025
Facebook
Twitter
Instagram
YouTube
İstanbul
Parçalı bulutlu
9°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara

Hz.Ali Efendimizin takdir ettiği vaiz...

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

İrfan menbaı, zamanın şeyhi, tabiinin ulularından, ittika zümresinin piri, Evliyaullah Fırkası defterinin başta gelenlerinden, Ehli Velayet ve Kıble-i Erbab-ı, zâhid, muhaddis, fakîh ve müfessir.Hidayet Cenab-ı Şeyh Hasan Basri, Hicret-i Nebeviyye'nin 21.senesinde 641 Medine-i Münevvere'de doğmuştur. Adı; ''El-Hasan ibni Ebil Hasan Yesar el-Basri'dir.'' Babası; Ashab-ı Kiram'dan Zeyd bin Sabit'in kölesi Yesar'dir. Annesinin adı; Hayra'dır ve Peygamberimiz'in (S.A.V) zevcelerinden Hz.Ümmü Seleme'nin azad edilmiş cariyesi idi.

Ümmü Seleme'nin evine gidip hizmetinde bulunan annesi, bu hizmetleri sırasında çocuğunu da yanında götürüyordu. Bir iş için dışarı çıkınca, yalnız kalan küçük Hasan'ı Ümmü Seleme annemiz kucağına alarak, bağrına basıp ona dua ediyor, hatta oyalamak için emzirdiği de oluyordu.Ümmü Seleme annemiz, yaşlı olduğu halde sütü gelmiş, küçük Hasan'da onun sütünü emmiştir.Böylece büyük bir berekete ve bu bereket sebebiyle de nimetlere kavuşmuştur. Ayrıca Ümmü Seleme annemizin Hasan-ı Basri hakkında şöyle dua ettiği rivayet edilir:

''Yâ Rabbi; O'nu dinde fakîh kıl ve insanlara sevdir.''

Hasan Basri, Medine-i Münevvere'de bulunduğu sırada ilimde önemli olan Arapça'yı iyice öğrendi.12 yaşlarında iken Kur'an-ı Kerim'i ezberledi. Henüz 14 yaşinda iken hifzini tamamlayan Hasan-i Basri, bu yaşlarda Basra'ya gitmiş ve orada ilmi ve hitabeti ile büyük şöhret kazanmiştir.

Gayet edebi va'azlarıyle Basra halkini etkilemişti. Vaazlarinda daima Allah korkusunu telkin ederdi. Ahiret korkusu ile daima üzgündü. ''Mü'min, üzgün sabahlar, üzgün akşamlar . Bundan başkasini yapamaz. Çünkü o iki korku arasindadir: Geçmiş olan ve Allah'ın o hususta kendisine ne işlem yapacağını bilmediği bir günahla, başına ne gibi tehlikelerin geleceğini bilmediği bir ömür arasında.'' derdi.

Bütün rivayetler, onun daima ahiret tasasında olduğu konusunda birleşmektedir.

Kur'an'dan bir ayet okusa ağlardı. Dermiştir ki: ''Vallahi, ey adem oğlu, eğer sen Kur'an okur, ona inanırsan; bu dünyada üzüntün artacak, korkun şiddetlenecek, ağlaman çoğalacaktır!''.

Çocukluk günlerini Medine'de geçirdiğinden sahabilerin yaşadığı zühd hayatı, Hasan-ı Basri'nin ruhuna sinmiştir. O havayi hiç unutmadi, bu zühd havasini Basra'ya götürdü. Basralılara gerçek zühdün ne demek olduğunu öğretti: ''Vallahi, yetmiş Bedirli'ye yetiştim, çogu kez giydikleri sof idi. Eger siz onlari görseydiniz deli sanirdiniz. Onlar da sizin iyilerinizi görselerdi, ''Bunların ahirette bir nasibi yok'' derlerdi. Kötülerinizi görselerdi, ''Bunlar hesap gününe inanmıyorlar'' derlerdi. derdi.

Hasan-ı Basri, o derece hikmetli konuşurdu ki, İmam-ı Cafer-i Sadık O'nun hakkında:

''Sözü Peygamber'in (S.A.V) sözüne benziyor'' demişti. O derece kuvvetli bir hitabet gücüne sahipti ki, kendine öz üslubiyle ''Nereye gidiyorsunuz?'' demesi, dinleyenleri ağlatmaya kafi gelirdi. Gözü yaşlı olarak onu dinleyenler, yanından çıkarlarken artık dünyayı tamamen unutmuş, ölümden başka herşeyi kafalarında silmiş olurlardı. Üzerinde durduğu tek konu, Allah korkusu ve ölüm endişesi idi.

Hasan-ı Basri'nin iki meclisi vardı.

Biri evde, biri, camide idi. Evdeki özel meclisi idi. Burada yakın dostları ile oturur, zühd ve batın ilimler üzerinde konuşurlardı.Özel meclisine devam edenler için : ''Kardeşlerimiz, bize ailemizden, karimizdan ve çocuklarimizdan daha sevgilidir. Çünkü ailemiz bize dünyayi hatirlatiyor, kardeşlerimiz ise, bize ahireti hatirlatiyor'' demiştir.

Hasan-i Basri, en son vefât edenleriyle birlikte üç yüz Sahâbe ile görüstüğü rivâyet edilir.Bu bakımdan tâbiînin önde gelenlerinden olup ilim ve fazileti, zühd ve takvâsı ile meşhurdur. Ebû Tâlib Mekkî, Hasan-ı Basri Hz.leri'nin tasavvuf yolunda imamları olduğunu söylemiştir. Enes b. Mâlik, kendisine bir mesele sorulduğunda; onun Hasan-ı Basri'ye sorulmasını, onun derin ilim sahibi olduğunu söylerdi.

Hasan-ı Basri, 15-16 yaşlarına gelince eşi bulunmaz bir alimdir artık. Bir gün kürsüdeyken kapıdan bir yabancı girer. Hasan-ı Basri mescidin nurlandığını hisseder.Bu ne heybettir, Ya Rabbi bu ne güzelliktir... Yoksa bu zat... Evet, yanılmadığını anlar. ''Meçhul misafir Hazret-i İmam-ı Ali'nin (KV) ta kendisidir.'' Hasan-ı Basri Hazret-i Ömer ve Hazret-i Osman'dan sonra ''ilim şehrinin kapisi'' ile şereflenir.Hazreti Imam-i Ali Efendimiz, bu genç vaizi çok sever.Kimseye yapmadigini yapar, ona tasavvuf ile ilgili sirlari fisildar. Dahasi nurlu elleri ile bir ''icazet'' yazar ve talipleri yetiştirmekle vazifelendirir. Işte tasavvufta hilafetnâme izin belgesi verme usülü Hazret-i Imam-i Ali Hz.leri'nden kalma bir gelenektir.

O günden sonra Hasan-ı Basri'nin hizmeti büyük olur.İnsanlar fevç fevç sohbetine gelirler.Talebeleri ülkeler beldeler ötesini nurlandırırlar ki bunların arasında Malik bin dinar Utbe-i Gulâm, Ebû Haşim-i Mekki Habib-i Acemi gibi pırlantalar vardır. Bu yol ölümünden sonra da devam eder İbrahim Edhem ve Mûiniddin-i Çeşti gibi zirveler halkaya eklenirler.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *