11 Aralık 2025
Facebook
Twitter
Instagram
YouTube
İstanbul
Parçalı bulutlu
10°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara

İstanbuldaki çilehanelerimiz...

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

MERKEZ efendide, efendi hazretlerinin nefsini terbiye etmek için yalnız kaldığı bir yer altı. Çilehaneye girdiğinde gerçekten küçük bir oda olduğuna şahit olursun. Bu odacığın her tarafı taşlarla örülü. Çoğu kişinin belli olmayan bir süre içinde, yeryüzünü görmeden nefsini terbiye etmek için o çilehanede kalmasıdır.

***

Ebülvefa hazretleri

Eülvefa hazretlerinin diğer güzel insanlar gibi nefsini terbiye etmek için bir çilehanesi var.Osmanlı devletinde İslam önderlerine çok önem verildiğinden çoğu padişah bu güzel insanlarla konuşurlar.Fikir alış verişi yaparlarmış. Fatih Sultan Mehmet ve Ebülvefa arasında gecen menkıbeyi çoğu kişi bilir. Fatihin Ebülvefayı huzuruna davet etmesi, Ebülvefa hazretlerinin bu daveti olumsuz cevap vermesi…Ve sonrasıdan Fatihin Ebülvefa hazretleri gelmiyorsa biz ona gideriz, diyerek yolu çıkıp Ebülvefa hazretlerinin kapısına gelmesi. Ebülvefanın bu görüşme isteğini de reddederek. Fatihi kaphısından boş çevirmesi hadisesini çoğumuz biliriz.

***

Hızır çelebi hazretleri:

Hızır Çelebi, Osmanlı dönemi alimlerinin meşhurların'dan'dır ve aynı zamanda bir velidir.1407 yılında Eskişehir ilinin Sivrihisar ilçesinde dünyaya geldi. Fatih'in, bir cami inşaatında kendisini kusurlu bulup, bir Hıristiyan mimarın ellerini kestirmesi ve buna kadı Hızır Bey'in itiraz edip, Fatih'le birlikte mağduru muhakeme edip, Hıristiyan mimarı haklı çıkarması, o'nun ne derece otoriteye sahip bir kadı olduğunu ortaya koymaya yeter.Hızır Bey'in güzel ahlakı, zühd ve takvası da ilmi gibi yüksekti. Hızır Çelebi, 1458 yılında İstanbul'da vefat etti. Kabri, Vefa ile Zeyrek arasında, Zeyrek Camii yakınındadır.

****

Himmetzâde...

Bayramiyye yolunun şeyhlerinden. 1640 yılında İstanbul'da doğdu. 1710 yılında vefât etti. İstanbul Üsküdar'daki Bezcizâde Tekkesinde babasının yanına gömüldü.

Babası Himmet Efendi de Bayramiyye yolunun şeyhlerindendi. Abdullah, küçük yaşta mükemmel bir tahsil ve terbiye gördü. Bilhassa tefsîr ve hadîs ilimlerinde kendisini yetiştirdi. Bu arada Bayramiyye tarikatına intisâb ederek babasına mürid, talebe oldu. Tasavvuf yolunda ilerledi. 1669'da Kasımpaşa, on yıl sonra da Fâtih civârındaki Halil Paşa Câmiine vâiz oldu.1684 yılında babasının vefâtı üzerine Yenibahçe'deki Himmetzâde dergâhına şeyh tâyin edildi. Nezâketi, zarâfeti ve sohbetlerinin tatlılığı ile meşhur oldu.

1683 yılında Merzifonlu Kara Mustafa Paşanın Viyana önünde uğradığı büyük bozgundan sonra, Almanlar ve Polonyalılarla berâber Ruslar ve Venedikliler de üzerimize saldırmışlardı. Dört düşmanla çarpışan ordularımız ağır mağlûbiyetlere uğruyordu. İstanbul halkı heyecan içinde idi. Padişah ve devlet ricâli aleyhinde her gün türlü dedikodular yayılıyordu. Sultan Dördüncü Mehmed Hanın bu nâzik vaziyet karşısında Edirne'den dönmemesi, aleyhindeki sözlerin artmasına yol açıyordu.

Dördüncü Mehmed Han Eylül başında İstanbul'a geldiğinde câmilerdeki vâiz şeyhlerden ümit verici sözlerle halkın heyecanını yatıştırmalarını emretti. Kendisi cumâ namazını kılmak üzere Dâvûd Paşa Câmiine geldi. Himmetzâde Abdullah Efendiyi de vâz vermek üzere oraya dâvet etti.

Abdullah Efendi dâvet üzerine Dâvûd Paşa'ya gitti. Câmide pek acı sözlerle halkı hüngür hüngür ağlatan vâzında özet olarak şöyle buyurdu:

''Ümmet-i Muhammed, devlet sahipsiz kaldı. Şehir ve kaleler düşman eline düşüp câmi ve mescidler kilise oldu.Bütün bunlar günahlarımız sebebi iledir. Fiilimizi değiştirelim.Günahlarımıza tövbe edelim.Şimdiden sonra bize lazım olan gözümüz yaşından çimen bitinceye kadar başımızı yerden kaldırmamaktır.'' Sonra padişaha serzenişte bulunarak:

''Nedir bu inip binme, bu hay huy ve nefs-i emmârenize uymalar? Nice bir gaflet uykusunda yatursız? Gerçi padişahlar ava gide gelmiştir. Ancak şimdi zamanı değil. Her zamanın bir îcâbı var.dedi."

Sultan Dördüncü Mehmed Han başı yerde olarak dinlediği bu vâz ü nasîhatten sonra devlet işleri ile bizzat ilgilenmeye başladı.

Himmetzâde Abdullah Efendi 1688'de hacca gitti.İliklerine kadar Resûlullah aşkı ile yanarak şu kıtayı söyledi:

''Ravzana yüz süren bulur amân

El amân ey Fahr-i âlem el amân

Her gelen dilhaste, bulur tâze can

El amân ey Fahr-i âlem el amân.''

Hacdan dönüşünde Sultan Selîm Câmii Cumâ Vaizliğine tâyin edilince, selâtin câmileri kürsü şeyhleri silsilesine girmiş oldu. 1694'te FâtihCâmii vâizliğine nakledildi. 1697'de Sultan İkinci Mustafa'nın Avusturya seferine ordu vâizi olarak katıldı. Allah yolunda, İslâmiyet uğrunda savaşmanın fazîleti hakkında vâzlar vererek askeri gayrete getirdi. Yapılan savaşlarda Osmanlı askerinin fevkalâde cesâreti neticesinde Avusturya orduları bozguna uğratıldı ve zaferle dönüldü 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *