ANAMIZIN SARDUNYASI İSRAİL"DEN
"Masmavi" gözlerini,
Arkasında duran büyük bir ATATÜRK portresi tamamlamıştı.
Belli ki onun; "BÜYÜK ÖNDERE" karşı anlatılmaz bir sevgisi vardı,
Bahattin"le Silivri Celaliye"de karşılaştık.
Kendisi, büyük bir fidanlığın,
Adeta bir yeşillikler cennetinin sahibi.
Ne istersen var…
Kış armudu,
Yaz şeftalisi,
Hünnap"ı, yeşil elması, kivisi.
Mavi Ladin"i, köknar"ı.
Yeter ki paradan haber verin.
Yeni yetme fidan da var,
On yaşında fidan da.
Bahattin, Ziraat Mühendisi.
Ailesi tümden Selanik göçmeni.
Trakya"yı mesken tutmuşlar
Bazı "RADİKALLER",
Ve de ayrılıkçılar hariç,
Trakyalıların birçoğu gibi o da koyu bir ATATÜRK hayranı.
Bahattin"i bulma sebebim, Silivri Çanta köyündeki iki bahçem de eksilen fidanlarım.
Üç aşağı beş yukarı fidan pazarlığı ederken, aynı noktada buluşmamız zor olmadı.
Çünkü ailelerimizin Yunanistan"dan geldiği köy bile beliydi.
Urfa'da bazı Türkmenlere, Karakeçili, Sarı keçili diyorlar.
Biz de geldiğimiz yörede "KARACOVALI" olarak anılırdık.
Aynı Bahattin"in ailesi gibi.
Selanik"in Karacabat Beldesinden.
Şimdi, Yunanca ne ad aldı bilmiyorum.
Ama dedelerimizin mezarları, ruhları hala orada.
Bizim ATA yurdumuz,
Kayıp Şehrimiz,
Selanik"te.
Sadede gelirsek, fidan pazarlığı,
Derine inen muhabbet bizim mesleklerimizin ortaya çıkışı için de vesile oldu.
Bahattin ;"GAZETECİ" olduğumu öğrenince,
Kolumdan tutup beni makam yeri olan derme çatma barakasına götürdü.
Çayımı elleri ile yaptı ve anlatmaya başladı;
Öncelikli sıkıntısı "HİBRİB" tohum denen belaydı.
İthal yeri İsrail.
Bir kere ektin mi?
Seneye tohum yok.
Tekrar dolar ver,
İthal et.
Yani kısır bir döngü.
Paraya cebe koyan hep İsrail,
Döviz kaybeden ise Türkiye.
Bahattin, devletin bu HİBRİD tohum belasına bir şekilde çare bulmasını istiyor.
Aynı "BODUR MEYVEYE" çare bulduğu gibi.
Beş altı yıl öncesine kadar bodur meyvenin ihracatçıları,
İtalya ve İsrail"di.
Türkiye bunu şimdi halletti.
Bizim üreticilerimiz bir şekilde bu meyve fidanlarını üretmeye başladı,
İthalat durdu.
Devletin dışarıya akan dövizleri son buldu.
Nedir bu bodur meyve?
Diye soruyorum.
Bahattin, anlatıyor;
"Normal bir fidan ekerseniz, on yılda meyve alırsınız,
Bodur meyve de bu süre ise 3 yıldır"
Yani insan, hayatının 7 yılını heba edip ağacının meyve vermesini beklemiyor.
Ayrıca işin daha da güzel bir yanı var.
Bodur meyvede üç verim alırsanız,
Normal meyvede bir.
Bahattin"in anlattığı bu gerçekler,
Üreticileri artık bodur meyvenin aşığı yapmış.
Gelen boduru soruyor,
Giden boduru.
Tek problem, bodurun bakımın ehil şekilde yapılamaması.
Budamasının ehil ellerden çıkmaması.
Bunun içinde devlet desteği gerek.
Özetle ziraat ve tarım odalarına çok görev düşüyor.
Bahattin, beni yakaladı ya!
Durmuyor anlatmaya devam ediyor;
"Ağabey dertliyiz, bak şu çiçeklere, hercaisi, sardunyası, begonyası.
Onlar bile İsrail"den geliyor.
Bizim annelerimizin balkonlarını süsleyen o sardunyalar küpeliler bile oradan."
Sebebini soruyorum?
Yine anlatıyor;
"Bizde yetişenler ile oradan gelenler arasında çiçek yoğunluğu olarak büyük fark var,
Oradan gelenler hem daha renkli, hem daha gür ve de daha gösterişli.
Dolayısıyla alıcı da onları tercih ediyor."
Bahattin"in anlattığına göre tek problem bu çiçeklerin ikinci yıl ekildiğinde bir daha aynı verimle çıkmaması.
Yani almak için tekrar İsrail"e başvurmamız gerekiyor.
Tekrar dolarları oralara postalamamız gerekiyor.
Özetle bu çiçek meselesi bile mesele.
Kendi çiçeğimizi kendimizin üretme zamanı geldi.
Bunun için bitki genetikçilerini büyük iş düşüyor.
Tabii bu işe organize edecek olan da devletimize de.
