17 Aralık 2025
Facebook
Twitter
Instagram
YouTube
İstanbul
Açık
5°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara

Kâşgâri Tekkesi Camii...

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

 

 

Abdullah Nidâî'yi Kâşgâri ve Kâşgâri Dergâhi

Orta Asya'dan neş'et eden ve özellikle Timurlular zamanında Buhara, Türkistan ve Mâverâünnehr'de en parlak devrini yaşayan Nakşiliğin XII/XIX. Asırda İstanbul'daki en önemli temsilcilerinden biri, Abdullah Nidâî'dir.Nidâî, Türkistan kökenlidir.

Nidâî, Hakkıy'ye adlı risalesindeki hayatına ait bahsi şöyle bitiriyor;

''45 yıl şehirden şehre, iklimden iklime Hak ehlini talep ile dolaştım.Bunları söylemek'ten maksadım övünmek değildir.Hak talipleri bilsinler ki, maksada kolay ulaşılmıyor.Bu yolda mertçe yürümek gerek.''

Kaynaklarda ismi çoğunlukla Abdullah Kâşgarî veya mahlası ile birlikte Abdullah Nidâî şekliyle zikredilmekte olup, bazı kaynaklarda babasının adı ile birlikte, ''Abdullah b. Muhammed el-Kâşgarî, '' mahlası ise, Nidâî olarak, zikredilir. Nakşibendî tarikatına mensubiyetin'den dolayı'da Nakşibendî, İstanbul'un Eyüp Sultan semtine yerleşip buradaki irşad faaliyetleriyle tanındığı için Eyyubî, lakaplarıyla da kaynaklarda yer almaktadır.

45 yıl şehir şehir dolaştık'tan sonra Kudüs'e gider.Oradan da Mekke-i mükerreme'ye geçer. Burada üç yıl ikamet edip, üç defa hac farizasını yerine getirir. Mekke-i mükerreme'deki ikameti sırasında üç kez de Medine-i münevvere'ye giderek, Hz.Peygamber'in mübarek kabr-i şeriflerini ziyaret eder. Mekke-i mükerreme'den sonra İstanbul'a gelen Nidâî, önce muhtemelen kendisinin Doğu Türkis'tan kökenli olması sebebi ile aynı bölgeden olan dervişlerin toplandığı Eyüp Sultan civarındaki Lâlî-zâde Abdülbakî Efendi'nin kurduğu Kalenderhâne tekkesinin şeyhi olur.

1743-46 yılları arasında bu tekkede üç yıl şeyhlik yaptık'tan sonra, Kalender hayatının katı kurallarına, özellikle de bekârlık erkânına uymak istemediğinden bu görevden ayrılarak, Yekçeşm Ahmed Murtezâ Efendi'nin kurduğu tekkeye ilk postnişin olur.Bu tekke, kurucusunun adına nisbetle ''Murteza Efendi Tekkesi'' veya Nidâî'nin Kâşgarlı olmasına nisbetle ''Kâşgarî Tekkesi'' olarak, adlandırılmakta'dır.Tekke'yi kuran Murtezâ Efendi olmasına rağmen ilk şeyhi, Nidâî olarak kabul edilmektedir.

Kâşgâri Tekkesi, Nidâî ile birlikte canlılık kazanmış ve önemli fonksiyonlar icra etmiştir.

Dr.Güller Nuhoğlu, Abdullah Nidâî'yi Kâşgâri isimli eserinde bu fonksiyonları şöyle sıralar:

1-Muhtemelen Nidâî'nin Türkistanlı olması sebebiyle Türkistan Hacılarının Mekke ve Medine'ye gitmeden önce bu dergâha uğramaları, dergâhın Türkistanlılar nezdindeki önemini göstermektedir.

2-Anadolu'nun çeşitli şehirlerinde bulunan Kalenderhânelerde barınan seyyah, şeyh ve dervişler arasında Türkistan'dan gelen Nakşibendîlerin, çoğunlukla Kâsâniyye kolundan olmaları sebebiyle, Tekke, bu kolun İstanbul'da yerleşip yayılmasında etkili olmuştur.

3-Kâşgâri dergâhının bazı şeyhlerinin Osmanlı Devleti'nin Orta Asya'daki elçileri gibi hizmet ettikleri söylenebilir.

4-Kâşgâri Tekkesi, Emîr Buharî Tekkesi ile birlikte Orta Asya Türk kültürü'nün Nakşibendîlik yolu ile İstanbul'da temsilini sağlamıştır.

Kaynakların ''ulema ve sulehadan, manevî nüfuz sahibi bir şeyh'' diye niteledikleri Nidâî, Nakşibendiy-ye'den Ahrâriy-ye'nin bir kolu olan Kâsâniy-ye'ye mensup olup, diğer birçok Kâsâni şeyhi gibi şiir ve edebiyatı, irşad ve eğitim için gerekli görmüştür. Tekkesinde öğleden sonraları rast makamında Mesnevi okuyup şerh etmesi, dîvanında bazı ünlü Fars şairlerinin şiirlerine tahmisler yapması ve Risale-i Hakkıy'ye'sinde Ensârî, Câmî, Hâfız ve Mevlâna'dan alıntılarda bulunması, Fars Edebiyatı ile ilgilendiğini ve bu konuda bilgisi olduğunu göstermektedir.''

Kâşgâri Tekkesinin cıvarı bu tarikata bağlı kişilerin şeyhler, müritleri ve yakınları mezarlarıyla doludur. Bunların yanı sıra devletin üst kademelerinde görev almış Cemal Paşa, Cami ile İsa Geylani'nin türbesi arasında bulunan Ahmet Bican Paşa gibi devlet adamlarının mezarları da vardır. Ahmet Bican Paşa'nın görevleri arasında Hac yolculuğuna çıkanların muhafız komutanlığı da vardır.Yine cami avlusunda bulunan kuyuyu da bu komutan açtırmıştır.Tekkenin ilk şeyhi Kaşgari Abdullah Nidâî-yi ve oğlu Ubeydullah Kaşgari'nin, Tekke şeyhlerin'den İsa Geylani'nin türbesi, Tekkeyi yaptıran eski ruznamce-i evvel el-Hac Murtaza Efendi'nin mezarı ve eşi Fetiye hanımefendi'nin mezarı da buradadır.

Kâşgâri Tekkesinin son şeyhi Abdülhakim Arvasi'dir.Tekke ve zaviyelerin kapatılmasından sonra, tarikat faaliyetlerine ara veren Şeyh Abdülhakim, dergaha dönüştürdüğü evinde tasavvuf faaliyetlerine devam etmiştir.Şeyh Abdülhakim, İstanbul, Beyoğlu'nda bulunan Ağa Camii ile Beyazıt Camilerinde de dersler vermiştir. Merhum Necip Fazıl Kısakürek'in kendisiyle tanışıp, sohbetlerine devam etmesi, üstadın hayatında dönüm noktası olmuştur. Merhum Necip Fazıl'ın mezarı'nın Kâşgâri Dergahı'nın yanıbaşında bulunması da oldukça manidardır.

Şeyh Abdülhakim, Rabıta-i Şerife ve Riyazü't-tasavvufiye adlı eserleri kaleme almıştır. Birinci eser Necip Fazıl Kısakürek tarafından sadeleştirilerek yayımlanmıştır. Şeyh Abdülhakim Arvasi'nin mezarı Ankara'nın kuzeyinde bulunan Bağlum Mezarlığı'ndadır.

Cenab-ı Hak, cümlesine rahmet eylesin.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *