İSLAM'IN EMRİ BARIŞ...
İslâm'ın hedefi; ''önce Müslümanlar arasında ve sonra da bütün insanlar arasında geçimsizlikleri, çekişmeleri, küskünlükleri ve bütün dünyanın sıkıntılarını yok etmek, aralarında barış, birlik ve dayanışmayı sağlamaktır.'' Bunun için, ''Kuşkusuz mü'minler kardeştir. Kardeşlerinizin arasini bulunuz veAllah'tan korkunuz ki, felah bulasınız.'' ayeti ile Müslümanları birbirine kardeş yaparak bağlamıştır.
Rehberimiz Efendimiz, (s.a.v.)'in en güzel ahlâkından biri de; hiç kimseye darılmaması, kimseyle çekişmemesi, hiç kimseye küsmemesi ve uzun süre küs duranları da sevmemesidir.''
Kuba halkı birbirleriyle kavga etmişler, hatta birbirlerini taşlamışlardı.Peygamber (s.a.v.) bunu duyar duymaz, Müslümanları barıştırmak için derhal oraya gitmişti.
Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu: ''Birbirinize buğz etmeyiniz, bir diğerinizi kıskanmayınız, birbirinize arka çevirip alakanızı kesmeyiniz. Ey'ın kulları, hepiniz kardeş olun. Bir müslümanın diğer bir Müslüman kardeşiyle üç günden fazla küs kalması ve selam vermemesi helal olmaz.''
İşte dünya hayatında çeşitli nedenlerle birbirine darılan, araları açılıp küskün olan müminlerin arasına girip onların aralarını bulup barıştırmak diğer mü'minlerin dini, ahlâki görevlerindendir. İslâm toplumu, ''dökme kurşun ile birbirine kenetlenmiş kayalardan oluşan bir bina'' gibidir. Bu kadar sağlam bir toplum yapısı hedefleyen bir dinin bireylerinin elbette birbirine küs durması ve birbirinden kopuk bir tarzda yaşamaları elbette düşünülemez....
BAYRAMLAR BİR VESİLEDİR:
Nefsi emmaresine uyarak, hısım ve akrabaları ile senelerce dargın dumuş kardeşlerimiz için bu bayram bir fırsattır.Dargın olduğu kişi yaşça kendisinde büyükse evine giderek, ellerini öpmeli ve Allah'ın emri olan barışı sağlamalıdır. Arada Namus ve iffet davası olmadan müslümanın müslümana dargın durması, dinimizce örfümüzce kabül görmeyen bir davranıştır.
PEYGAMBERİMİZİN ÖRNEK DAVRANIŞI:
Efendimiz, bahçesinde meşgul olan bozguncu Abdullah İbn. Selulün ayagina kadar gitme tevazuu gösteriyor.. Ancak daha uzak'tan Resulullah'in geldigini gören münafiklarin başi, tepkisini saygisizca dile getirmek'ten çekinmeyerek bagiriyor:
Yaklaşma ya Muhammed! Eşeginin kokusu şimdiden burnumun diregini kiracak hale geldi!.
Bu saygisiz söze karşilik vermek'te geç kalmayan Ensar'dan bir zat da:
''Vallahi diyor, Resulullah'in eşeginin kokusu senin kokundan temizdir!.''
Işte bu karşilikli atişma, bir nasihat konuşmasina firsat vermeden hemen çatişmaya dönüşüyor. Resulullah'in (s.a.v) yanindaki sahabelerle, bozguncu başinin yanindaki kendi kabilesinden olan Müslümanlar karşi karşiya taşli sopali kavgaya tutuşuyorlar..
Gariptir ki, Übey bin Selul'ün yaninda yer alip da sahabeye karşi koyanlar da kötü kimseler degiller. Sadece kabilelerinden olan Übey bin Selul'ün tarafini tutma gayreti taşiyorlar. Yoksa Resulullah'a (s.a.v) karşi oluşlarindan da degil..
Işte böyle iki tarafin da birbirleriyle rahatça konuşmaya firsat bulamadan münakaşayi mukateleye dogru götürmelerinden dolayi Hucurat Suresi'ndeki bize ölçü veren şu ayetlerin ikazi geliyor:
''Mü'minlerden iki grup münakaşa ve mukateleye yönelirlerse seyirci kalmayip aralarina girin ve anlaşmayi saglayincaya kadar çalişin..Birinci vazifeniz tartişmayi durdurup bariş içinde konuşma ve anlaşmayi saglamak olsun.. Şayet bir taraf haksizlikta israr eder de, anlaşma gayretleri netice vermezse, artik size düşen, itaat eden haklinin yaninda, isyana yönelen haksizin da karşisinda olmak, toplumdaki birlik beraberligi koruma görevinde yerini almaktir!..''
Bu sebeple Islam toplumunda istişare vardir, itaat vardir, ama isyan ve anarşi yoktur.
Efendimiz'in maruz kaldigi eziyet ve cefalari gören sahabeler üzülerek:
''Ya Resulellah, bu zalimlere lanet okuyup beddua etseniz de layiklarini bulsalar.. diye teklifte bulunmuşlar. Ancak âlemlere rahmet olarak gönderilen Efendimiz;
''Ben lanet okuyan bir peygamber degilim. Bana zulmedenlerin helak olmasini degil, islah olup imana gelmelerini diliyorum, buyurmuş, şahsina kötülük edenlere bedduaya yönelmemiş, sabredip hep islahlarina dua etmiştir.''
Bedduadan hep uzak duran Efendimiz, toplumun birlik beraberligini bozma fitnesi çikaranlara karşi ayni şekilde sessiz kalmamiş, şu meşhur duasini yaparak:
''Fitne uykudadir, uyandirana Allah lanet etsin!.'' demekten geri kalmamiştir.
Toplum içindeki birligi bozma fitnesi çikaranlara beddua etmek'ten çekinmemiştir? ''Çünkü kardeşçe yaşayan toplumu bölüp parçalama fitnesi öyle sessiz kalinacak basit bir fitne degildir. Bundan dolayi şahsina yapilan bütün zulümlere sabreden Allah Resulü, kardeşlerin birligine kastedip beraberligini bozmaya yönelen fitnecilere beddua yapmak'tan çekinmemiştir.
İçimizdeki fitnecileride Allah ıslah eylesin diyelim...
