İslamda Hakimlerin maaşını kim öder...
Hz. Ebu Ubeyde b. Cerrah, Halife Ömer'e hitaben;
"Vali ve Haraç Amili tayin etmek suretiyle Resulullah'ın Ashabını kirlettin" demiştir. Hz.Ömer;"Ey Ebû Ubeyde!.. Eğer ben İslam'ın selâmeti için dindar kimselerden istifade etmezsem, dinimi kiminle yaşatır, Allah emirlerini tatbik ederken kime dayanırım?" diye sorar. Bunun üzerine Ebu Ubeyde;
"O halde istihdam ettiklerini, fazla ücret vermek suretiyle zengin et ki, onları hıyanetten korumuş olasın" teklifinde bulunur. Hz.Ömer, bu teklife; "Onlardan birini vazifeye tayin ettiğim vakit; bir daha muhtaç olmayacakları kadar ücret veriyorum" diyerek, hıyanetten korunduğunu beyan eder. Mü'minlerin işlerini gören kimselerin; belirli bir ücret almaları ve bütün mesâilerini gayretlerini sarfetmeleri esastır.Hz.Ebû Bekir, Hz. Ömer ve Hz. Ali; "Beytülmal"den kendilerine ve âile efradına yetecek kadar maaş almışlardır.'' Hz.Osman ise; zengin olduğu için Hilâfeti döneminde beytülmal'den herhangi bir ücret almamıştır.'' Resûl-i Ekrem'in; Hicri 8.nci yılda, Hz.Attab b.Esed'i Mekke'de görevlendirdiği zaman, her yıl için dörtyüz dirhem maaş bağladığı bilinmektedir. Hz.Ömer'in hilafeti döneminde Kufe Kadısı Şureyh her ay 100 dirhem maaş alıyordu. Hz. Ali, hayat şartlarını dikkate alarak Kadı Şureyh'in aylığını 500 dirheme çıkarmıştır. İmam-ı Serahsi; Resul-i Ekrem'in döneminde bir koyunun bedelinin beş dirhem olduğunu kaydetmektedir.Dikkat edilirse Resûl-i Ekrem ve Hülefa-i Raşidin döneminde görev yapan memurlara, oldukça yüksek maaş bağlanmıştır. Hz.Ömer'in: "Bir daha muhtaç olmayacakları kadar ücret veriyorum" demesinin sebebi de budur. Esasen "Nasıl geçineceğini" düşünen bir memur; başta rüşvet ve zimmet olmak üzere, bir çok hileli yola başvurabilir.
Feteva-ı Hindiyye'de; "Eğer Hakim ihtiyaç sahibi ise; evla olan onun rızkını "Beytülmal"den almasıdır. Bu hakim üzerine vecibedir. Ancak zengin ise; bu hususta muhtelif rivayetler vardır. Essah olan zengin durumda olan Kadı'nın ''Hakim'in'' "Beytülmal"den bir-şey almamasıdır. Feteva-ı Kadıhan'da da böyledir. Hakim; maaşını yalnız görev yaptığı beldenin bütçesinden alır, başka yerden alamaz. Çünkü o belde halkının işlerini yapmaktadır. Bu sebeble maaşını da oradan almak durumundadır. İnaye'de de böyledir" hükmü kayıtlıdır. Beytülmal'in, ''Devlet Hazinesinin''bir çok gelirleri vardır.
Kur'ân-ı Kerîm'de "Aranızda birbirinizin mallarınızı haksız sebeblerle yemeyin ve kendiniz bilip dururken, insanların mallarından bir kısmını günah'ı mucip oylarla yemeniz için, o malları hüküm sahiplerine Kadılara, valilere vs.. aktarmayınız", hükmü beyan buyurulmuştur.
İmam-ı Kurtubi; "Haksız olduğunu bildiği halde; hüküm sahiplerine rüşvet vermek suretiyle, başkasının mallarına tecevüzün bu âyetle haram kılındığını" zikretmektedir. Esasen Resul-i Ekrem'in; "Allah'ın lâneti rüşvet alan ve veren üzerine olsun" buyurduğu bilinmektedir.
İbn-i Abidin; rüşvet'in mahiyeti ve çeşitleri konusunda şunları kaydeder; "Kişinin hakime veya başkasına lehinde hüküm vermek için veya isteğine ulaşabilmek için vermiş olduğu şey" diye tarif edilmiştir.Fetih'de rüşvetin dört bölümde inceleneceğine yer verilmiş, dört kısım olduğu da söylenmiştir:
Birincisi: ''Alana ve verene haram olan rüşvettir. O da Valilik, Emirlik, Hakimlik görevi almak için verilen rüşvettir.''
İkincisi: ''Bir kimsenin lehine hüküm vermek için hakimin Kadı'nın Rüşvet almasıdır. Onun hükmüde aynıdır, yâni haramdır. Velev ki verdiği hüküm doğru da olsa!.. Çünkü doğruyu bulup çıkartmak, o istikamette hüküm vermek onun Hakim'in, Kadı'nın görevidir. Görevine karşılık rüşvet alması kesinlikle haramdır.
Üçüncüsü: ''Daha üst kademede işini görmek üzere birinden bir mal alması veya ona bir menfaat sağlaması için rüşvet alması, yüksek kademedeki memurların Amirlerinin verebilecekleri zararı bertaraf etmesi için, ona mal para vermesidir. Bu da ancak alan kişi için haramdır.''
Dördüncüsü: ''Parayı verdiği kişinin zulmünden veya onun vereceği kötülükten korktuğu için, kendisine bir miktar para veya mal vermesidir. Bu durumda; yalnız kendi nefsi ve aile efradı için korkmak şart değildir. Malı için korkmasında da durum yine aynıdır. Bu durumda verilen; veren kişi için zarûret olduğu için helâl, alan kişi için, haramdır. Çünkü herhangi bir müslümana karşı meydana gelebilecek zararı önlemek vaciptir. Buna karşı mal almak ise caiz değildir"
İslam uleması hakim'in rüşvet almasının küfre yakın büyük bir günah olduğu hususunda müttefiktir.Rüşvet vererek; kazâ makamına Kadılık görevine tayin olan kimsenin hükmü bâtıldır, geçersizdir. Adil olarak göreve başlayıp; rüşvet almasıyla veya diğer sebeblerle zinâ etmek, içki içmek vs.. fasık durumuna düşerse, görevden azledilmesi gerekir. Ulu'lemr'in onu görevden alması vaciptir.
---------------
