Mohaç Savaşı...
1525 tarihinde II.Louis tarafından komuta edilen Macar ordusu ile Kanuni Sultan Süleyman Han tarafından komuta edilen Osmanlı ordusu arasında yapılan savaş.Budapeşte'nin güneyindeki Mohaç Ovasında yaklaşık iki saat içerisinde neticelenen savaş, Osmanlıların zaferi ile bitmiştir. Kanuni Sultan Süleyman Han, sefer hazırlıklarını tamamladıktan sonra, 1526 yılının sonlarına doğru, muhteşem ordusu ile İstanbul'dan hareket etti. Ordunun mevcudu 100 bin kişi idi.
Başta ''Budapeşte'' olmak üzere Macaristan'ın büyük bir kısmı Kanuni Sultan Süleyman Han tarafından komuta edilen Osmanlı Devleti'nin onuncu sultanı ve İslam halifelerinin yetmiş beşincisi. Babası Yavuz Sultan Selim Han, annesi, Aişe Hafsa Sultan olup, Kanuni lakabıyla meşhur oldu. Avrupalılar; ''Büyük Türk ve Muhteşem Süleyman lakaplarını'' verdiler.
Mohaç savaşı, Mohac ovası'nda tarihin en büyük imha savaşlarından birinin başlayacağı gün. Günlerden beri şiddetlenip yavaşlayarak yağan yağmur o gün bir fırtına halini aldı. Macarlar'bu havada Türkler'in savaşı başlatamayacaklarını zannettiler. Ama, Bali Bey'in keşif kollarını görünce Türk ordusunun savaş için hazır duruma geçtiğini anladılar ve hemen onlar da hazır duruma geçtiler.
Kanuni, ovanın en yüksek tepesini tutmuştu. Buraya daha sonra "Türk Tepesi" veya "Hünkar Tepesi" adı verilecekti.
YÜCE HAKAN'IN DUASI...
Sabah namazı topluca kılındı.
Bu sıraca düşman sancaklarının göründüğü haberi geldi.Bunun üzerine Kanuni, kendi sancaklarını açtırdı, zırhlılarını giydi ve askere kısa, özlü bir hitabede bulunan.
Yüce Sultan Ellerini Açarak Allah'a Dua Etti:
"AIlah'ım, kuvvet ve kudret sendedir! İmdat ve himaye senden! Ümmeti Muhammed'e yardIm et!" dedi.
Osmanlı Devleti, bu savaşla, Avrupa'da öteden beri Osmanlılara karşı Hıristiyanlığın en güçlü müdafaa hattını kırmış oldu.
Aynı zamanda, Macar topraklarının parçalanması ve kademe kademe bütün Macaristan'ın ilhakına yol açacak seferler, Osmanlı-Avusturya savaşları için ilk adımı da attılar. Osmanlı kuvvetleri, Budin'e girmiş olmakla birlikte, Belgrad'ın muhafazası için stratejik önemi bulunan Sirem bölgesi hariç, önce Macaristan'ı doğrudan idareleri altına alma,
Avrupa'yla aralarında, kendilerine bağlı bir tampon devlet haline getirmeyi uygun buldular.
Aslında tabiiyet altına alma politikası, Osmanlı fetih metotlarından biri olup, ani fethin ortaya koyabileceği tepkilerin dozunu dengelemek amacını taşımakta; ancak yavaş yavaş Osmanlı idaresine ısındırılan bölge, daha sonra tamamıyla ilhak edilmekteydi. Nitekim Macar tahtı, Macar asilzâdeleri tarafından kral seçilen Yanoş Zapolya'ya bırakıldı.
AVRUPALI DOSTLARIMIZ...
Siyasetçilerimizin yıllardır söylediği bu söz'e kim inanır...Avrupalılar bize dost görünen sinsi kurtlardır. Fırsatımızı bulur bulmaz bizi parçalayacaklar. Evet, Büyük ve Şanlı Osmanlı'nın intikamını almak için fırsat kolluyorlar.Osmanlı coğrafyasını parça parça böldüler. Aç kurtlar gibi saldırdılar. Bütün kaynaklarını yediler. Müzelerini soydular, şimdide topraklarını işgal ettiler, size özgürlük getireceğiz dediler, insanlarını katlettiler, namuslarını kirlettiler, Osmanlı coğrafyasını kan gölüne çevirdiler.Başlarına getirdikleri insanlar, tankıyla topuyla kendi halkını katlediyor.Kimse sen ne yapıyorsun demiyor.
GÖZLERİ TÜRKİYENİN DOĞUSUNDA...
Yeraltı ve yerüstü kaynakları hala bozulmayan doğu'ya yöneldiler.
Hergün ayrı olay, ayrı senaryolar çıkararak, saldırmak istiyorlar. Günahsız insanları katletmek, henüz doğmamış bebekleri sırtından vurmak, yollara mayınlar döşeyerek, halkı sindirme yoluna giderek, Büyük Osmanlının torunlarınıda parçalamak istiyorlar.
Hala bunlara dost ve müttefik gözüyle bakmak, doğrusu aklım almıyor.
Türkün bir dostu var o da; yine ''TÜRKTÜR...''
