17 Aralık 2025
Facebook
Twitter
Instagram
YouTube
İstanbul
Açık
5°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara

Bir namazlık, Saltanat Taşı Muasalla...

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Ah..o, Musalla taşı varya, en büyük ibret ve en büyük dersler orada...

Ünün ünvanın, soyun sopun kim olursan ol, mıknatıs gibi seni çeker bir gün. Hayatta ne zenginliğin, nede ünlü olman asla fayda vermez. O Musalla taşına hangi zenginler, hangi ünlüler yatmadı ki..?

sene 1963'te Şamda öğreciliğim sırasında ilk defa Mekke'ye Hac mevsiminde gittim. O zamanları Suudi Arabistana vizede istenmiyordu. S. Arabistan Kıralı merhum Faysaldı. O zamanlarda Kabenin etrafında şimdiki oteller yoktu. Kabe sade ve Osmanlı döneminde yapılan koruma ile herkesin Kabeyi uzaktan görebileceği şekilde idi. Büyük Osmanlının Cuma ve Bayram Hutbe Minberi Zemzem kuyusu yanında idi. Beytullah'ın etrafı mermer değil de kumdu. Tavaf yaparken çıplak ayaklarımız yanardı. Kabenin Selam kapısından girerek, ellerini yaratana açarak, ne istersen kabül buyuracağını merhum babamdan duymuştum. Bende o heyecanla ellerimi açtım ''Sahibül-Kabe'ye'' dileklerimi bidirdim. O Yüce Makamdan istediğim şey; ''İlmimde muvafık olmak, sağlıklı bir yaşam, hayırlı bir aile''. Zenginliği ve şöhreti asla istemiyorum'', diye de söyledim. O günkü yaptığın duam'ın hepside aynen kabül edildi.

Ta o günlerde bile içimde, Tasavvufun bıraktığı bir iz vardı. Kim olursan ol, hangi makama sahip olursan ol, bütün dünyanın mülkü senin olsa bir gün gelir o Musalla taşına yatırırlar seni.

Merhum Yahya Kemal'ında dediği gibi:

''Hafız'ın kabri olan bahçede bir gül varmış;

Yeniden her gün açarmış kanayan rengiyle;

Gece bülbül ağaran vakte kadar ağlarmış,

Eski Şiraz'ı hayal ettiren ahengiyle.

Ölüm asude bahar ülkesidir bir rinde;

Gönlü her yerde buhurdan gibi yıllarca tüter.

Ve senin serviler altında kalan kabrinde

Her seher bir gül açar, her gece bir bülbül öter.''

***

Otuz Beş Yaş:

''Yaş otuz beş! Yolun yarısı eder.

Dante gibi ortasındayız ömrün.

Delikanlı çağımızdaki cevher,

Yalvarmak, yakarmak nafile bugün,

Gözünün yaşına bakmadan gider.

Şakaklarıma kar mı yağdı ne?

Benim mi Allah'ım bu çizgili yüz?

Ya gözler altındaki mor halkalar?

Neden böyle düşman görünüyorsunuz;

Yıllar yılı dost bildiğim aynalar?

Zamanla nasıl değişiyor insan!

Hangi resmime baksam ben değilim:

Nerde o günler, o şevk, o heyecan?

Bu güler yüzlü adam ben değilim

Yalandır kaygısız olduğum yalan.

Hayâl meyal şeylerden ilk aşkımız;

Hâtırası bile yabancı gelir.

Hayata beraber başladığımız

Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir;

Gittikçe artıyor yalnızlığımız

Gökyüzünün başka rengi de varmış!

Geç farkettim taşın sert olduğunu.

Su insanı boğar, ateş yakarmış!

Her doğan günün bir dert olduğunu,

İnsan bu yaşa gelince anlarmış.

Ayva sarı nar kırmızı sonbahar!

Her yıl biraz daha benimsediğim.

Ne dönüp duruyor havada kuşlar?

Nerden çıktı bu cenaze? Ölen kim?

Bu kaçıncı bahçe gördüm târumar.

N'eylersin ölüm herkesin başında.

Uyudun uyanamadın olacak

Kim bilir nerde, nasıl, kaç yaşında?

Bir namazlık saltanatın olacak.

Taht misali o musalla taşında.

Cahit Sıtkı Tarancı

***

Sessiz Gemi:

''Artık demir almak günü gelmişse zamandan

Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.

Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol;

Sallanmaz o kalkışta ne mendil, ne de bir kol.

Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli,

Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli,

Biçare gönüller! Ne giden son gemidir bu!

Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu.

Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler;

Bilinmez ki giden sevgililer dönmeyecekler.

Bir çok gidenin her biri memnun ki yerinden,

Bir çok seneler geçti; dönen yok seferinden.''

Yahya Kemal Beyatlı

***

''Yalancı dünyaya konup göçenler

Ne söylerler ne bir haber verirler

Üzerinde türlü türlü otlar bitenler

Ne söylerler ne bir haber verirler

Kimisinin üstünde biter otlar

Kimisinin başında sıra serviler

Kimi mâsum kimi güzel yiğitler

Ne söylerler ne bir haber verirler

Toprağa gark olmuş nazik tenleri

Söylemeden kalmış tatlı dilleri

Gelin duadan unutmadan bunları

Ne söylerler ne bir haber verirler

Yunus der ki, gör takdirin işleri

Dökülmüştür kirpikleri kaşları

Başları ucunda hece taşları

Ne söylerler ne bir haber verirler.''

Yunus Emre.

ÖLÜM Güzelliktir:

"Ölüm güzel şey, budur perde ardından haber,

Hiç güzel olmasaydı, ölürmüydü peygamber?"

N.Fazıl..

Evet, ölüm güzeldir ve güzelliktir, ama ahiretini imar edenlere...mazlumlara, kısacası vicdanı temiz olanlara...

İşte bunun için ne zenginliği, nede şöhreti sevmedim. Oturduğum kıl kilimim benim gözümün nurudur.

 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *