Türk milleti, milli iradeyi iktidara taşıyarak, devlet ve hükümet imkânlarını, halkın hizmetinde, adaletli kullanmasını sağlamak amacıyla, milli bir anlayış iktidara getirildi.

Geçmişte iktidarlar, milli iradeden uzaklaştırılarak, millî olmayan emperyalist şebekelerle birlikte çalışmak zorunda bırakılan, siyasi kaygı, geleceklerinin istikbali için, yerli ve milli olmayan, siyaset anlayışıyla hizmet sunulmaya çalışılmıştı. Hükümetlerin, ülke menfaatine olan hayırlı işlerinin yanında olmayan, ülkesine dost görünüp kuyu kazan, fırsat buldukça arkadan vuran, bir siyasi takım vardı.

Millilikle bağdaşmayan, dost görünüp ülkesine gayri milli olanlar, gerçek yüzlerini gizleyerek; Ülkesine yakın, gayri milli değil milli, dert açmama, sorunların üstüne sorun katmama, ortalığı karıştırmama görüntüsüne bürünmüşlerdi.

Bu zihniyetle mücadele eden, mili ve yerli değerleri önceleyen, ekonomik ve teknolojinin sahaya yansıması, ekonomik değere dönüşmesi, milletin refahının yükseltilmesi için, tüm bileşenlerle gerekli ve yeterli işbirliği zemini hazırlayarak, ARGE çalışmalarına verilen önemli destekle, sanayimizin, ekonomimizin ve teknolojinin geliştirilmesi, gayri millilerin engellemesine rağmen, sağlanmaya çalışılıyor.

Türk ve İslam toplumlarıyla, irtibatlı ve organize olarak, ortak ekonomik sanayi gelişimi sağlayarak, dünya çapında zulüm ve sömürge düzenine karşı çıkma, karşı duruş sergileyip, güç birliği yapmak ve emperyalistlerin güdümünden çıkarak, bağımsız, millet yararına kullanabilecek hizmetler ve yatırımlar öncelikle planlanıyor.

Geçmişte, Türkiye’deki sözde hükümet olan partilerin, ismi değişirdi ama dışa bağımlı, emperyalistlerin emrindeki merkezler ve hükümete rağmen, kurumların dışa kiralık bürokratların, milli olmayan düşünceleri değişmez ve hep iktidarda kalırlar. Asıl iktidar olan, seçilmişlere rağmen, bu karanlık zihniyetti.

Ülkemizin geçmişinde, bu karanlık zihniyete karşı duran, yabancılara hayır diyebilme cesaretiyle, onurlu duruş sergileyen, milli olmaya çalışan, bu amaçla hizmet verme gayretinde olanlarında, başlarına neler geldiğini, siyaset dışına nasıl itildiğini, siyasi tarihimizde hep gördük.

Ülkemize, emperyalistlerin hükümdar olmaya çalıştığı, şeytanın güçlerinin söz sahipliğine soyunan işbirlikçilerle, her cepheden ülkemize, ülkenin bütünlüğüne, liderine saldırıların olduğu bir ortamdayız. Feraset ehli milli siyasetçilerin, iktidarda bulunması, karanlık, dışa bağımlı, gayri milli olanların, planlamaları ve amaçlarının, millî siyasetçilerce ortaya çıkartılacağının anlaşılmaya başlaması, artık ülkemizde bulanık suda balık avlamayacaklarını anlamaları sonucu, kendi emelleri için çalışmayan milli iktidara her zaman, dış ve iç işbirlikçilerle müşterek kulp takarak, iktidardan indirme, partisini kapatmayı ve siyasetten uzaklaştırmaya çalışmışlardır.

Müslüman bir ülkede, 28 Şubat’ta yaşananları, ülkenin mutaassıp vatandaşlarının yaşadıkları ve ülkemizin maddi, manevi, kültürel kayıpları, gençliğin eğitimine hakkının engellenmesi ile ülkenin ekonomisi ve demokrasisine darbe vurularak, iktidar indirilmişti.

Türkiye’nin en büyük iktidar partisine muhtıra verilmiş, kapatma davası açılma cüretinde bulunulmuştu. Bu emperyalist zihniyet, her kesimi amaçları doğrultusunda, kullanıldığının farkına varılıncaya kadar, kullanmasını iyi bilmiştir. Ülkemizin başına gelen, feraset sahibi akıllı milli ve manevi değerlere bağlı, derin devlet birikimli siyasetçiler ve milli davaya sahip çıkarak, hak ve batıl davasına dönüşen ülke menfaati, yerli ve milli anlayışla, bağımsız ve özgür davranarak, ülkeyi bağımsız siyaseti planlama ile yürütme iradesinde, kararlı duruş sergilemişlerdir.

Parti menfaatlerini, siyasi geleceklerini ve şahsi menfaatlerini değil, milletin menfaatlerini öne çıkartmışlardır. Bu anlayıştaki örnekleri az olan, milli siyasiler her zaman, milletin gönlüne girmiştir.

Çünkü millet, sağlam, samimi, vatansever ve kendi diline, ruhuna hitap eden, gönül sahibi insanlara, halkın adamı deyip güven duymuştur. Türk toplumu, kendisini ve milletini kurtaracak, büyük önder ve liderlik karakterinin önemli olduğunu, ahlaklı, inançlı, maneviyatı yüksek, samimi, dürüst insana ve insani değerlere önem veren, ülkesini, hezimete uğratmayacağından ve zillete düşürmeyeceğinden emin liderin, arkasından gururla yürümek istiyor.

Halkın eğrilerini ve yanlışlarını, Hakk’ın değişmeyen doğruları içinde eritilebilen, kendi dünyası içinde önder şahsiyet olarak görmek istiyor. Büyük liderlik, kendi toplumdaki ahlaki, manevi, iktisadi ve ekonomik bozuklukların baş göstermesine, şer güçlerinin ülkenin üzerine çökmesine, gayesiz ve gayretsizlerin çoğalıp, milli değerlerin yıpranması ve ülkesinde çağdışılığın artmasına, kayıtsız şartsız karşı çıkar. Lider, saldırıları olgunlukla karşılar, yılgınlık ve yorgunluk asla gösteremez.

Yüksek cesaret ve ferasetiyle, rakiplerinin hile ve düşüncelerini, onların aleyhine çevirir. Lider halkının ve hadiselerin arkasında değil, önünde yürür.

Hadiselere yön verir, kriz yönetiminde stratejik düşünce ile üstün cesaret ve fazilet gösterir. İçten ve dıştan gelecek her türlü tahrik ve tahribe, ekonomik, askeri, siyasi saldırılara karşın, ülkesini organize edilmiş olarak, hazır edemeyen bir lider düşünülemez. Milletin, arkasından yürüdüğü lider, ülkesindeki saldırılara karşı, her zaman kendi vatanseverliği ve milli sorumluluğunun farkında olarak, görevini ve siyasi sorumluluğunun gereğini, siyasi gelecek kaygısı olmadan, azimle, cesaretle canı pahasına da olsa yapar.

Bu milli düşünceye karşı siyasilerin, ülkesine yapılan saldırı ve olaylar karşısındaki suskunlukları, acaba korkaklıklarından mı? Yoksa şer cephesiyle bir plan kurduklarından mı?

Ülkesine karşı saldırılarda, açıklamalarındaki gecikmeler, çaresizliklerinden mi? Ortaklarının nabzını tutmak için mi? Yoksa bu kesimin bilmediğimiz, kendilerine has, özel stratejilerinden mi?

Yok, bunar değilse, dışa bağımlı olanlar, millete rağmen, dış güçlerin desteğiyle şahsi heves ve siyasi gelecek hesapları, için mi? Hiç heveslenmeyin. Ülkemizde, doruğa çıkmış bu vatan sevgisi ve inanç olduğu sürece, millete rağmen hiçbir gayri milli plan, Türkiye Cumhuriyetinde başarılı olamayacaktır.