Bu tarikatın Irak’ta, MOSSAD ve CİA tarafından organize edildiği söyleniyordu. ABD yetkilileri de, söylentileri, bu tarikata yardım ettiklerini çeşitli toplantılarda alenen söyleyerek teyit ediyorlardı.

Saddam'ı içten yıkmak,Irak'ı kolayca teslim almak için. İsrail, tarih boyunca kendisine tehlike olarak gördüğü Irak coğrafyasını, bunlar sayesinde tehlike olmaktan çıkarmak için. Ve ne yazık ki, bir gün geldi, söylenenler de gerçekleşti.

Tüm dünyanın gözü Irak’ta iken ve herkesin: "Esas savaş Bağdat'ta olacak" derken, Bağdat’ın kılı bile kıpırdamadı, savaşmadan A.B.D’ye ülkeyi teslim edildi. Nasıl ve kiminle; Bu sonuç, Irak’ta üç milyon müridi olan, ordu ve emniyet teşkilatının kritik noktalarına sızan Kesnizani Tarikatı sayesinde elde edilmişti. Tarikatın kurucusu Şeyh Abdülkerim Kesnizani idi.

Abdülkerim, Süleymaniye’de bir aşiretin lideri iken Kadiri şeyhinden de el almış ve postnişin, yani tarikat lideri olmuştu.. Oğul Kesnizani Dönemi başlıyor: Yıl,1978. Şeyhin oğlu Muhammed Kesnizani, tarikatın başına geçti. Ne olduysa bundan sonra oldu. Şeyh Muhammed, Bağdat’ta İdare ve İktisat Fakültesini bitirmiş diplomalı (!) bir şeyhti.

Oldukça gizemli bir kişiliğe sahipti. Meşhur olduğu dönemlerde dahi, medyada tek bir fotoğrafı görülmemişti. Artık yeni ve acemi müritler, onun ayağını; kıdemli müritler, elini; üst düzey bölge imamı müritler ise omuzunu öpüyorlardı. Öpüyorlardı ama O, Saddam’ın sadık adamı olduğu 1980’ li yıllarda bile, kendisine yapılan İçişleri bakanlığı teklifini reddediyordu.

Evet, tarikattaki fevkalade değişimler, oğul Kesnizani’nin tarikatın başına geçmesinden sonra olmuştu. Artık Şeyhler ve müritler, zikirden daha çok, siyasete merak ediyor ve özeniyorlardı. Kur'an ve hadis okumaktan daha çok, Kabala öğretilerine dikkat çekiliyordu. Sohbetler, ezoterik anlatımlarla dolduruluyordu. Kadirilerde kanlı bıçaklı sahneler hoş karşılanmıyordu, ama müritlerin dikkati bu tür ritüellere çekiliyordu. Kanlı bıçaklı gösteriler, jilet ve cam kırıklarını yeme seansları, izleyenleri cezbediyor, hayran bırakıyordu.

Gösterileri yapan müritlerden ölenler olursa Şeyhin yorumu çok basitti; ona göre mürid, bunu tam ihlas ve huşu ile yapmadığı şeklindeydi. Evet, Tarikat sohbetlerinde, akıl, şeriat, kitap sünnet, akıl ve müsbet bilimler yoktu. Onların yerini büyü ve sihir, ezoterik anlatımlar alıyordu. Şeyhin Kabala kültüründen esinlenerek yazdığı kitap okunuyordu.

Müritler, tarikatta işlerin yolunda gitmesini, büyülerin, efsunların uğuru sayesinde gerçekleştiğine inanıyordu. İşin en ilginç taraflarından biri de, bu konuların muallimleri Müslüman görünümlü hahamlardı.. Aslında tarikat, ta 1970’lerden itibaren Mossad’ın güdümüne girmişti. Onların bu halini gören Vahhabiler, 1990’ların başında bunlara savaş açtı ve oldukça hırpaladı, ama daha sonra yeniden canlandırıldı.

Ve Üç Milyon Taraftarı vardı. Dış güçlerin güdümünde olan örgüt ve oluşumlar, çeşitli metotlarla taraftar toplarlar. Mesela, “T” formülü ile taraftar toplayabilir, insanları hipnoz edebilirler. Bir dostum bu “T” formülünü şöyle açıklıyor: “Özel sohbetlerde profesyonel bir kişinin TELKİNi çok önemlidir. Aslında bu kavram, muhataplarınıza, hakkı, hakikati, iyi ve güzeli tebliğ amaçlı kullanılırsa, hayırlara vesile olur.

Ama ne gariptir ki, birileri tebliğ yapıyorum derken, zehri altın tas içinde sunarlar muhataplarına. Telkin esnasında TÜTSÜ de varsa, bu, şahane bir sonuç almaya vesile olur. Sonuç, ABD Bağdatı bombardumana başlıyor. Tarikatten askerlere, tüfeğinizi bırakın saklanın, talimatı veriliyor. Böylece ABD Irakı işgal etti ve sonrası malum, Saddam Hüseyin ve çocukları öldürüldü.. Kısaca IRAK bu günkü duruma düştü...