19 Aralık 2025
Facebook
Twitter
Instagram
YouTube
İstanbul
Kapalı
6°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara

Salavat-i Şerif'in Bestecisi Itri...

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

 

Klasik Türk müziğini kubbe kubbe coşturan, yücelten, ilahi bir ses, bir nefes olup, gönülleri büyüleyen büyük Türk bestekarı Itri'dir...

Bayram Tekbiri ve Salat-ı Ümmiye'siyle minarelerden kandil kandil yere yağan, Na't-ı Mevlana'sıyla Mevlana misali aşık olan, aşkla dolan büyük müzisyen

Itri, yarattığı şaheserlerle, daha çok kitaplarda değil, Türk Milletinin gönlünde ve dilinde yaşamıştır. 

Bu yüzden doğduğu yıl kesin olarak bilinemiyor.

XVII. yüzyılın ortalarında, yaklaşık olarak 1640 yıllarında, İstanbul'da Yenikapı Mevlevihanesi yakınında, Yayla diye anılan semtte doğdu. 

Asıl adı; Mustafa olup Itri mahlasını şiirlerinde kullanmıştır. 

Mustafa, zengin ve kibar bir aileden gelir. Müziğe karşı büyük bir aşkı vardı.

Genç yaşındayken iyi bir öğrenim görerek, zamanın konservetuarları sayılan mevlevihanelere devam

ederek, mevlevi olmuş, devrin müzik ustalarından ders almıştır. 

Bu ustaların başında, büyük bestekar, Tanburi Hafız Post da vardır.

Itri'nin ney üflediğine ve Galata Mevlevihanesinde bir süre neyzenbaşılık yaptığına dair bir

hikaye vardır.

Buna göre:

''Sultan IV. Mehmed zamanında, İstanbul

Galata Mevlevihanesine Derviş Çelebi, şeyh olarak tayin edilir. Geleneklere uyularak şeyhin posta oturacağı gün, mukabele denen büyük bir ayin düzenlenir. Ayinden önce, dergah şeyhini tebrik için gelenler, değerli hediyeler de getirirler. 

Ayinin yapılacağı ''Semahane'' bu hediyelerle dolup taşar.'' 

Ayin başlamak üzeredir, derken kapıdan soluk soluğa, saz gibi sararmış, boynu büyük, fakir genç bir derviş girer. Herkesin gözü bu dervişe takılır. ''Bu da kim?...'' diye birbirlerine bakışırlar. 

Derviş, ince bir tevazu ve edeple, şeyhin elini

öper, sonra da koynundan bir ney çıkararak;

Bu neyden başka dünyalığım yok. Bu niyazımı bir hediye olarak kabul buyurunuz efendim, der ve şeyhe uzatır.

Şeyh, neyi alır, öper, dervişe sorar;

Adın nedir senin?

Derviş

Mustafa kulunuzum. Itri de derler.

Bu ney senin mi?

Eyvallah!

Üfler misin?

Eyvallah...!

Itri ney'ini üflemeğe başlar. Birdenbire sesler susar, tüm davetliler kulak kesilir neye... Bu bir ses, bir nefes değil, yürekten dökülen aşk nağmeleri...Itri üfledikçe coşar, coşturur, ney inledikçe hıçkırıklar artar, gönüller düğüm düğüm çözülür, koca salonda çıt çıkmaz. 

Neden sonra Itri'nin artık nefesi tükenmiştir. 

Başı şeyhin dizlerine düşer. Şeyh, onu alnından öperek, ayağa kaldırır.

Biz postun bahtında, sen dostun gönül

tahtında oturuyorsun. Tanrı âşk derdini arttırsın. Aferin Itri... diye

iltifatlar eder.

Itri, o günden sonra, bir süre dergahın neyzenbaşısı

olarak, Naat-ı Mevlana'yı burada besteler.

Itri, aynı zamanda üstad bir şairdir. Şiirlerini bir arada toplıyan Divan'ı ele geçmemiş ise de; dağınık

şiirlerinden bu konuda oldukça ileri olduğu anlaşılmaktadır.

Devrin padişahı Sultan IV. Mehmed, Kırım Hanı Gazi Selim Giray, Itri'yi takdir eden, onu sarayına alan devlet büyükleri arasında gelir.

Osmanlı Sarayındaki fasıllara katılan Itri'nin binden fazla eseri olduğu söylenirse de, bugün bunlardan ne

yazık ki, çok azı elimizdedir. Dini eserleri arasında Bayram Tekbiri gerçek bir şaheser olarak, Türkiye sınırlarından taşmış, İslam memleketlerinde de

okunmuştur. Her mevlevi ayininin başında okunan rast makamındaki Naat-ı Mevlana ise, ölümsüz eserlerinden biri olmuş, üç yüz yıldan beri okuna gelmiştir. Dindışı eserleri arasında çeşitli besteleri fasıllarda baş tacı edilmiş, Türk müziğinin çiçekli bahçesi olarak tanımlanmıştır. 

Güftesi Nef-i'nin olan:

''Tuti-i Mu'cize-guyem, ne desem laf değil...'' adlı segah yürük semaisi, yine güftesi

Nabi'nin olan;

''Gel ey nesim-i saba, hatt-ı yardan ne haber...'' adlı İsfahan zencir bestesi ve daha otuzdan fazla bestesi ile Itri, sözde ve sazda, Klasik Türk Müziği'nin zirvesine çıkmış, adını anıtlaştırmıştır.

Itri müzikten başka bahçe ve meyveye de meraklı idi. Tabiatı seviyordu. Bahçesinde o zamana

kadar görülmemiş çiçekler ve meyveler yetiştiriyor, yeni cinslerde yeni renkler, yeni lezzetler ve yeni rayihalar vücuda getirmek istiyordu. İstanbul'un ünlü

''Mustabey Armudu'nu'' ilk defa Itr. yetiştirdi.

Itri'nin doğum tarihi kesin olarak bilinemiyorsa da, ölüm tarihi kesindir. Yetmiş yaşına doğru, 1712 yılı

Ocak ayında İstanbul'da ölmüş, Yeni Kapı  

Mevlevihanesi dışına gömülmüştür.

Mezarının yeri de kesin olarak bilinememektedir.

 

 

 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *