14 Aralık 2025
Facebook
Twitter
Instagram
YouTube
İstanbul
Parçalı bulutlu
10°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara

Hz. Ali ve Muaviye arasındaki Sıffin Savaşı...

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Sıffin Savaşı, Raşid halifelerin dördüncüsü olan 

Hz. Ali (r.a.) ile, onun halifeliğini kabul etmeyen 

Şam valisi Muaviye bin Ebu Süfyan arasında çıktı. 

Savaş, 657 yılında, Fırat havzasında bulunan Rakka'nın doğusundaki Sıffın denilen yerde yapıldı ve bu savaşta bir çok Müslüman şehit oldu.

Savaşın çıkış sebebi, bir konudaki içtihat ''görüş'' farklılığına dayanıyordu. 

Konu siyasi bir konu olduğu için de savaşla sonuçlandı. 

Yoksa içtihat farkı sırf ilmi olsaydı,  

kitap üzerinde kalmış olacaktı. 

Savaşa giden yol özetle şöyle gelişti:

''Hz. Osman (r.a.) halifeyken Medine-i Münevvere'ye bir grup isyancı geldi. 

Uzun bir müddet Hz.Osman'ı (r.a.) kuşatma altında tuttuktan sonra, o grubun içinden birisi veya birileri Hz. Osman'ı şehit etti.''

Bunun üzerine Hz.Ali (r.a.) halifeliğini ilan etti ve Hz. Osman'ın katilini aramaya başladı. 

Ancak o isyancı grup içinde bizzat katilin kim olduğu tespit edilemiyordu. 

O zaman Şam valisi olan Muaviye adalet-i izafiyeyi savunarak; ''milletin selameti için kulun hukuku feda edilir'' demiş, o isyancı grubun tamamının cezalandırılmasını istemişti. 

Hz. Ali de (r.a.) adalet-i mahzayı savunarak; 

''Hak haktır. Ferdin hukuku hiçbir şeye feda edilemez.'' demiş, o isyancıların içindeki asıl katil veya katillerin tespit edilmesi için çalışmaları sürdürmüştü. Katilin tespiti gecikince rahatsızlık had safhaya vardı. 

Arada İslamiyet'in zayıflığını isteyen fitnecilerin de körüklemesiyle iki tarafın ordusu karşı karşıya geldi.

Bu arada Cemel Vak'ası da yaşandı. 

Bu vak'adan ''olaydan'' sonra Kufe'ye yönelen 

Hz. Ali (r.a.), Muaviye'ye elçi göndererek, Sahabeden Muhacirlerin ve Ensarın (radıyallahü anhum) kendisinin halifeliğini kabul ettiklerini; 

onun da kabul edip itaatini bildirmesini istedi. 

Muaviye, kendisine elçi olarak gelen Cerir bin Abdullah'ı (r.a.) oyalayarak, Hz. Amr bin el-As (r.a.) 

ile istişarede bulundu ve Hz. Osman'ın (r.a.) katilleri derhal cezalandırılmadığı takdirde ordusuyla üzerine yürüyeceğini belirtti. 

Muaviye, seksen beş bin kişilik bir orduyla Şam'dan yola çıktı. Hz. Ali (r.a.) ise, doksan bin kişiden oluşan ordusuyla Kufe'den Sıffin'e doğru harekete geçti.

Hz. Ali, Muaviye'ye elçiler göndererek, onu bu tutumundan vazgeçirmek istedi. 

Ancak olumlu bir cevap alamadı. İki ordu birlikleri arasında bazı ufak çarpışmalar sürerken,  

Hicretin 37. senesi Muharrem ayının sonuna kadar anlaşma yapılabilmesi için elçiler gidip geldi. 

Ancak barış yolunda bir gelişme sağlanamadı. 

Safer ayının ilk günü savaş tekrar başladı.

Hz. Ali'nin şiddetli bir taarruzu ile Şam ordusu dağılma noktasına geldi. Savaş kazanılmak üzereydi ki, Amr bin el-As, Şamlı askerlere 

''Her kimin yanında Mushaf varsa onu mızrağının ucuna takarak yukarı kaldırsın.'' dedi. 

Bu emri yerine getiren askerler Hz. Ali (r.a.) tarafına, ''Aramızda Allah'ın kitabı hakem olsun.'' diye seslendiler. 

Amr bin el-As'ın tedbiri etkisini göstermiş, Iraklı askerler; ''Allah'ın kitabına yapılan çağrıya icabet edelim.'' demeye başlamışlardı. 

Hz.Ali (r.a.) bunun bir savaş hilesi olduğunu askerlerine anlatmaya çalıştıysa da başarılı olamadı. 

Her iki taraftan birer hakem seçilerek, Kur'an'a uygun kararın çıkartılması istendi. 

Hz. Ali'nin (r.a.) tarafında bulunanlar bunu memnuniyetle karşıladılar. 

Şamlılar, Amr bin el-As'ı, Hz. Ali tarafındaki Iraklılar da Hz. Ebu Musa el-Eş'ari'yi hakem tayin ettiler. 

37. yılın Safer ayında Düvmetü'l-Cendel'de bir araya gelerek, karar verirken esas alınacak prensipleri içeren ''Tahkimname'yi kaleme aldılar. Bu olaya İslam tarihinde ''Hakem Olayı'' denir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *