Efendimizi sevmekte ibadettir...
Hz. Ebu talha, Efendimizden ayrı kalmaya hiç dayanamayan sahabilerden biriydi.
Bir defasında eşi Ümmü Süley doğumunun yakın olması sebebi ile Allah Rasulün'den ayrı kalmış bu hasret onu yeyip bitirmişti.
Eşinin doğumunu dört gözle bekliyor bunun için kuba'dan ayrılamayıyordu.
Bu durum onu çok üzüyor derin düşüncelere sevk ediyordu.
Rabbine yönelip şöyle dua etti;
''Ey Allah'ım ! sende biliyorsinki her zaman Allah Rasulü'nün yanında olmak istiyorum.
Gördüğün gibi bu durum beni buraya hapsetti.
Bana bu durumdan bir çıkış yolu ihsan et !''
Eşinin bu içten yakarışın işiten Ümmü Süley, onu teselli etti ve;
Ben iyiyim, sancılarım geçti.
Haydi Allah Rasulü'nün yanına git, diyerek onu medineye efendimizin yanına gönderdi.
***
Hz. Muaz Bin Cebel:
Allah Rasulü, Muaz Bin. Cebel yemene vali ve islam davetcisi olarak gönderirken, O'na şöyle dedi;
''E y Muaz! Belki beni bu seferden sonra göremezssin.
Muhtemel geri döndüğünde şu mescidime ve kabrime uğrayacaksın, buyurdu.
Güllerin Efendisi'nin bu sözü muazın yüreğine bir ateş gibi düştü.
Kalbi bu sözlerle alev alev yanarken hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı.
Allah Rasulü yüzünü Medineye doğru çevirdi,
''İnsanların bana en yakın olanı nerede olursa olsun takva sahibi olanlardır, buyurarak onu teselli etti''.
***
Hz. Abdullah Bin Ömer:
Gönül ehli olup çok hassas bir kalbe sahip olan sahabilerdendir.
Nafi derki..
Abdullah Bin. Ömer, "İman edenlerin Allah'ı anmaları ve inen Kur'an ayetleri sebebi ile kalplerinin ürperme zamanı gelmedimi ( hadid suresi 57;16 ayetini okuyarak ağlar, bir
türlü göz yaşı dinmezdi. "
Ebu Musa El Eşari anlatıyor;
"Bir gün Abdullah Bin Ömer, yanında namaz kıldım. Secdeye vardığında şöyle dua ettiğini duydum;
"Ey Allah'ım ! Senin sevgini bendeki her sevgisinin üzerine çıkar, senin korkunu bütün korkularımın önüne al, " diye dua ediyordu.
Ebu Musa El-Eşari derki,
''Müslüman olduğumdan buyana bu kadar feyizli bir namaz kılmamıştım.
O namazımın günahlarıma kefaret olacağını umuyorum." der.
Abdullah Bin Ömer'in çok güzel gösterişli bir devesi vardı.
Bir gün bu devesini pazarda;
Satmak için götürdüğünü gören dostları ona" böyle güzel bir deveyi satmasan daha iyi olur", dediler.
O da;
''Doğru söylüyorsunuz ancak kalbim onunla meşgül olmaya başladı.
Kalbimin Allah'tan başka hiç bir şeyle meşgul olmasını istemiyorum. Sözleriyle cevapladı.''
Abdullah Bin, Ömer, Allah Rasulunü canından çok severdi.
Onu andığında gözlerinden yaşlar boşanırdı.
Hac için Mekkeye gittiğinde, Allah Rasulü'nün uğradığı yerlere uğrar, onun hatıratlarını yad ederdi.
Eefendimizin bulunduğu yerlere el ve yüzünü sürer, gözleri yaşla dolardı.
Abdurrahman Bin Sad, anlatıyor;
Abdullah Bin. Ömer, yanındaydım, aniden ayağı kasıldı. Felçli gibi hareket edemez oldu.
Ona; "En sevdiğin kişiyi anarsan ayağının kasılması ve ağrısı geçer dedim."
Oda;
''Ya Muhammed, diye öyle bir feryad ettiki, yere yığılıp kaldı.
Abdullah Bin Ömer, bayılmıştı.''
***
Şüphesiz Allah Rasulü, her hususta olduğu gibi maddi ve manevi güzelliktede hiç bir insanla kıyaslanamayacak kadar güzeldi.
O, göreni kendine hayran bırakan, kalbini ve gönlünü kendine bağlayan bir güzelliğe sahipti.
Sahabeden Ebu Hureyre ve Cabir Bin Semure,
Onunla ilgili şöyle demişlerdir;
''Allah Rasulü'n den daha güzel bir varlık görmedim. Güneş ve ay onun yüzünde parlıyor gibiydi.
Güldüğünde dişleri parıldardı.''
Yine Enes Bin Malik;
''Allah Rasulü'nün kokusundan daha güzel bir misk yada amber koklamadım " buyurmuştur.
(Buhari)
Efendimiz görünüm bakımndan da son derce güzel olduğu gibi son derecede temizdi.
Amber gibi kokmakla kalmaz, müberek ellerini dokundurup başını okşadığı çocuklar bile mis gibi kokardı.
Allah Rasulü'nün vefat ettiğinde onu yıkayan Hz.Ali,
şöyle der;
''Allah Rasulü'nün yıkadığım zaman onda diğer insanlarda gördüğüm hiç bir şeyi görmedim.
Bunu fark edince gayr'i ihtiyari şöyle dedim." ''Yaşamın gibi ölümüne tertemiz Ya Resulallah"
"Onu yıkarken o zaman kadar hiç duymadığım güzellikte bir koku etrafa yayıldı."
