İbn-i Ebiddünya...
Tarih, siyer ve hadis alimi. Künyesi Ebu Bekir olup, ismi; Abdullah bin Muhammed bin Ubeyd bin Süfyan bin Kays'dır.
823 senesinde Bağdad'da doğdu.
Aslı, Kureyşlidir.
Halifelerin çocuklarını terbiye eder, onlara dini bilgiler öğretirdi. 894 senesinde Bağdad'da vefat etti.
İlmi çalışmaları neticesinde büyük bir itibara sahib olan İbn-i Ebiddünya'ya Bağdad'da halifeler ikramda bulunmuşlardır.
Kendi çocuklarına hocalık yaptırdıkları İbn-i Ebiddünya'ya her ay belirli ücret öderlerdi.
Nitekim, Ebu Zer şöyle anlatır;
"Her ay aldığı onbeşbin dinarı ölünceye kadar ona verdim.
Halifelerin çocuklarının dilini Allahü teâlânın zikriyle açıyordu.
Bu durumu bizzat Müktefi-billah zamanında görmek mümkündür.
O, Muktedir'in hocasıdır."
İbn-i Ebiddünya alimler arasında iyi bir intiba bırakmıştır.
Nitekim, Salih bin Muhammed ve İbn-i Ebi Hatim'in babası; "O, sadıktır" demişlerdir.
Buyurdu ki;
"Hocanın hakkı, babanın hakkıdır.
Akıl ve mürüvvet ehline göre, Terbiye vermek, babanın hakkıdır."
"Edebi gözetmeye, En layık olan Ehl-i Beyt'dir."
İbn-i Ebiddünya çok güzel konuşurdu.
Kendisini dinleyenleri istediği zaman ağlatır.
İstediği zaman güldürürdü.
İbn-i Ebiddünya ahlakı güzelleştirmeyi gaye olarak alan üçyüze yakın kitap yazmış ve kitablarında birçok hadis-i şerif rivayet etmiştir.
Yazdığı eserlerin bir çoğu günümüze ulaşamamıştır. Eserlerinin bir kısmı Mısır'da ve Hindistan'da basılmıştır.
Rivâyet ettiği ba'zı hadis-i şeriflerde Peygamber efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki;
"Tövbe eden, Allah'ın sevgilisidir.
Günahlardan tövbe eden, hiç günah işlememiş gibidir."
"Israr ettiği halde devamlı işlediği halde günahlardan tövbe eden, Allah'ü Te'ala ile istihza alay etmiş gibidir."
"Bir kimse tanıdığının kabrine uğrayıp selam verirse, meyyit onu tanır ve cevap verir. Tanımadığı meyyite selâm verirse, meyyit sevinir ve cevap verir."
"Her istediğini yemek, israftandır."
"Fuhuş kötü söz söyleyenlerin Cennete girmeleri haramdır."
"Gıybetten kendinizi sakının; zira gıybet zinadan daha şiddetlidir.
Çünkü zina eden kimse, tövbekar olur.
Allah'ü Te'ala da kendisini affeder, fakat gıybet edilen affedinceye kadar, gıybet eden affedilmez."
"Adamın biri Cehennemde bin sene kalır ve
"Ya Hannan, Ya Mennan" tesbihine devam eder. Allah'ü Te'ala Cebrail'e; "Git onu bana getir" diye emreder. Cebrail (a.s.) odamı bulur, Allah'ü Te'ala'nın huzuruna getirir.
Allah ona; "Yerini nasıl buldun?" diye sorar.
Adam; "Yerlerin en kötüsü" cevabını verir.
Allah, "Onu yerine götürün" buyurur.
Adam giderken geriye döner bakar ve baka baka gider.
Allah ona; "Nereye bakıyorsun?" diye sorar.
Adam; "Beni Cehennemden çıkardıktan sonra, bir daha oraya iade etmiyeceğini umuyorum da onun için geri dönüp bakıyorum" der.
Allah; " O halde bunu Cennete götürün" buyurur.
"Gıybet ettiğin adamın gıybetinin keffareti, onun için istiğfar etmendir."
"Hiddetini yenen kimsenin kusurunu Allah'ü Te'ala örter."
"Ölüm, kıyamet demektir.
Ölmüş olanın, kıyameti kopmuş demektir."
"Ölü mezara konduğu vakit, mezar, "Yazıklar olsun sana ey Âdemoğlu, benim hakkımda seni kim aldattı? Benim fitne, karanlık, yalnızlık ve kurtlar, böcekler yeri olduğumu bilmiyor muydun? Üzerimde bir ileri bir geri gezinip dururken beni düşünmedin mi?" der.
Şayet iyi insan ise, onun namına bir yetkili mezara cevap verir ve der ki, "Bu kişi, emr-i ma'rûf ve nehy-i münker etti ise ne dersin?"
Mezar; "O zaman ben onun için yeşil bir bahçe olurum. Cesedi de nûr olur ve ruhu Allaha yükselir."
"Ölümü anın! İyi biliniz ki, nefsimi kudret elinde bulunduran Allaha yemin ederim ki, benim bildiğimi siz bilseydiniz, az güler, çok ağlardınız."
"Açı doyur, susuzu sula, ma'rûfu emret, münkerden nehyet.
Bunlara gücün yetmezse, hayır olmayan sözlerden dilini çek."
